
Gazi Özdemir
DÜNYA ÜZERİNDEN AHİRETİ HEDEFLEMEK-1
Yayınlanma:
Kur'an'da, Dünya'ya nereden gönderildiğimiz söylenmediği için, nereden geldiğimizi bilmiyoruz. Nereye gideceğimize yönelik olarak da sadece AHİRET denmiş ve bunun da Cennet veya Cehennem şeklinde 2 çeşit olduğu belirtilmiş. Ahrete de mutlaka iman edin demiş. O kadar. Böylece de biz beşerler /insanlar iki bilinmeyen arasında bırakılmış ve bu sınırlı aklımızla da bulmacayı çözme yanında, başarılı olmamız da bekleniyor. Çünkü Dünya yaşamının, başarılı olanlarımızı seçmek ve bunları ahret nimetleri ile ödüllendirmek için yaratılmış olduğu Nem-4, Kehf-7 ve Casiye-22 nci ayetlerde açıklanmış ve bu konuda ikaz da edilmişiz (Neml-4. Şu kesindir ki. ahret inançları olmayanlara, dünyada yaptıkları işler kendilerine çok cazip ve çekici gösterilmektedir. Bu yüzden de böyle/erinin gözleri, bildirdiğimiz gerçeklere kapalı hale gelmektedir. Kehf-7. Ya Muhammedi Sakın boş yere üzülme. Çünkü Biz. insanlardan kimlerin iman edip muhkem-kesin hükümlerimize uygun olumlu fsalih ameller gerçekleştireceğini, kimlerin de şımarıp yanlış yola sapacağını ayırt etmek için. dünyayı aldatıcı bir cazibe /ziynet merkezi yapmışızdır).
Demek ki bizim Dünya yaşamımız önemli ve gerekli
ki, sadece en başarılımız değerlendirilmek isteniyor. Bu
nedenle olsa gerek A'raf-51 nci ayette "Ahiret hayatı,
dünya okulundaki başarınıza bağlı" denmiş (A'raf-51.
Gerçek şu ki. Cehennemi hak etmiş olanlar, bildirdiğimiz dini
buyruklarımızı /Allah ile yapılan anlaşmada söz verdiklerini ve
muhkem-kesin hükümlerimizi alaya almışlar, oyun
oynadığımızı zannetmişler /eğlenceyi ve zevk peşinde koşmayı
dinleri /tek hedefleri yapmışlar, dünya hayatına dalmışlar,
ahrette olacakları ve ayetlerimizi umursamamışlardı. Biz de
hesap gününde onları umursamayacağız). 1 latta, dünya
hayatının kıymetini bilmemiz, boşa geçirilmesinin, ahret
yaşamımıza olumsuz bir etki göstereceği de bildirilmiş.
Bu yönden de özellikle Kur'an'da bildirilen gerçekler
dediğimiz muhkem-kesin hükümlere uygun bir yaşam
içinde olmamız gerektiği, zaten Taha-127 nci ayet ile
sanki kafamıza vura vura bildirilmiş, ama biz
vurdumduymazlığımızla asırlarca ve inatla,
anlayışsızlığımıza devam edip duruyoruz (Taha-127. Ey insanlar! İşte Biz, Rabbinin ayetlerine inanmayarak veya anlamak için çaba sarf etmeyerek verdiğimiz yaşama fırsatını israf edenleri /boşa harcayanları böyle cezalandıracağız. Ve ahretin azabı, kesinlikle çok daha şiddetli ve çok daha uzun sürelidir).
Ra'd-26 nci ayet ile bizlere, Dünya'da gördüğümüz ve nimet diye tanımladığımız ne kadar çok servet, mal-mülk, çocuk veya makam varsa, ahretteki nimetlerin ancak kırpıntılarıdırlar denmiş (Ra'd-26. Ey insanlar! Uygun bulduklarına rızkın miktarını takdir eden /belirleyen Allah 'tır. Küfre sapmış o/anlar ise Allah'ın kendilerine verdiği dünya malına aklanıp hak ettiklerini zannedip sevinmekte/er. Oysa ki dünya hayatındaki malları, ahretteki/ere kıyasla ancak onun bir kırpıntısı kadardır). Güzel de, ahretteki bu söylenen nimetleri ne gördük, ne de görüp gelen ve bizlere anlatan da olmadı bugüne kadar. Tek dayanağımız, Hz. Muhammcd aracılığı ile bizlere gönderilen Kur'an'daki bu açıklamalar.
Etrafıma bakıyor ve görüyorum ki, tüketimde aşırılığa
kaçış ve gösteriş merakı, içten imanlı oluşla ters
durumda. Zaten Fatır-28 nci ayette, bilim sahibinin, güçlü
olan imanı nedeniyle, nimetler dahil, hiçbir konuda
aşırılık ve gösterişe kaçma hatasını işlemeyeceği bize
söylenmiş (Fatır-28. Aynı şekilde insanlar, yabani hayvanlar,
evcil hayvanlar da çeşit çeşit renklerdedir. İşte bütün bunları
araştırıp, gizli bilgilerine vakıf oldukları için. kulları arasında
Allah'ın varlığını ve gücünü gereği gibi kavrayan, aşırılıklara
sapmayan ve içtenlikle iman eden ancak bilim adamlarıdır. Ve
gerçek şu ki Allah, üstündür ve bağışlayandır /Aziz dir ve
Gafur'dur). Bizleri mutlaka en iyi tanıyan Allah'tır. Bu
nedenle de, Dünya Öğrencisi olan Ruh'umuza yüklemiş
olduğu nefs derslerimize göre neler yaparsak, karşılık
puanlarını ayrıntıları ile ve zerre kadar haksızlık
yapılmadan değerlendireceğini ve amellerin
karşılıklarının da Levh-i Mahfuz'da olduğu belirtilmiş. İşte bizleri en iyi tanıyanımız olan Allah, özellikle gösteriş ve aşırılığa, kadınlardan çok erkeklerin yöneleceklerini, yine Al-i İmran-14 ncü ayette açıkça vurgulanmış. Gerçekten de, hastalarımdan biliyor ve rahatça söyleyebiliyorum ki, yarışma nefsi, kazanma çabasını önemseme ve gösterişe yönlendirecek pohpohlanmaya yatkınlık ile kendini eşine ve etrafa başarılı tanıtma endişesi, erkeklerde kadınlara göre çok daha baskın olmaktadır (Al-i İmran-14. Örneğin Allah, sizlerden özellikle erkeklerinize, kadınlara olan şehveti, çocukları, yığınlarla altın ve gümüşü, eğitilmiş atları, davarları ve ekinleri /malları ve daha birçok dünya nimetini çekici kılmıştır. Erkekleriniz bunlara bakarak kendilerini güçlü görmektedir/er. Hâlbuki bun/ar. dünya hayatının ancak aldancı ve geçici malzemeleridir). Bu duruma göre erkekler, ahreti unutturacak dünya süslerine daha çabuk kapılmaya yatkın olmaktadırlar. Onun için ben de Kur'an'a dayanarak diyorum ki "Ey erkekler! Erkeklik ve fiyaka, gösterişte ve mal ve servet fazlalığında değil, imanlı olmakta ve Kur'an ile bildirilen muhkem-kesin hüküm/ere uygun olumlu /salih ameller gerçek/eştirerek ve yaşayarak mümin olmaktadır. Böylece de imanlı oluşu içsel/eştirmektir".
Biz Beşerlerin /İnsanların çoğumuz, başarılı oluşumuzu, servetimizin çokluğu, evlerimizin lüksü, arabalarımızın markası veya çocuklarımızın sayısı ile değerlendiriyor ve bunlarla öğünüp duruyoruz. I lalbuki Kur'an, bunların birer nimet olarak ve sınavlarımızda kullanalım diye verildiğini, hatta başkalarına zekât ve infak şeklinde yararlandırmadığımız veya Allah'a şirk-ortak koştuğumuz takdirde, bunların ahret yaşantımıza ve mahşerdeki hesaplaşmamıza herhangi bir yararları olmayacağına dikkatimizi de çekilmiş (Al-i İmran-l 16. Şirk-ortak koşup, vahiy kitaplarında bildirilen gerçekleri red ederek küfre sapmış olanların ise ne servetleri, ne de çocukları, ahret hesaplaşmasında onları Allah'a karşı koruyamayacak ve kendilerine hiçbir yarar sağlamayacaktır. Ve onlar ateşin olduğu Cehennem batkındandırlar ve orada sürelerce kalıcıdırlar).
NOT-1: Ayrıntılı bilgiyi "SON DAVET KUR'AN"da bulabilirsiniz-
NOT-2: 3 Eylül Çarşamba günü saat 17-30-19.00 da Özdilek Sanat Merkezinde (Kanatlı A VM arkasında eski MİT merkezinde) Halka açık "DİN-BEYİN ve KUR'AN SOHBETİ" nin 9 uncusu inşallah devam edeceğim.