
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
ECEVİT DÜRÜST VE SADE BİR YAŞAM SÜRDÜ
DSP'nin kurucusu ve Onursal Başkanı Bülent Ecevit'in, ebediyete intikal edişinin 1. yıldönümü sebebiyle hazırlanan, "Fotoğraflarla Ecevit Sergisi" DSP Genel Başkanı Zeki Sezer tarafından açıldı
Artık O, meydanlarda, "Halkçı Ecevit" ve "Karaoğlan" sloganları ile alkışlanmayacak veya "Umudumuz Karaoğlan" sloganı, dağlara taşlara yazılmayacak ama geride bıraktığı manevi mirası ile hep anılacaktır.
Çünkü O, etik ve ahlaki değerleri ön planda tutan, Türk Siyaset hayatına, 50 yıldır damgasını vuran, bir devlet adamdır. Yaşamı boyunca, laik ve demokratik çizgisinden ve bildiği doğrulardan asla taviz vermedi.
Elbette her insan gibi, yanlışları da oldu ama doğruları, daha çoktu.
Yaşamı boyunca, kim olduğunu ve nereden geldiğini, hiç aklından çıkarmadı. Ailesini ve geçmişini, en büyük hazine olarak gördü.
Ülkenin çıkarlarını, hep savundu. Bu uğurda, her türlü fedakârlığı yapmaktan da çekinmedi. Kendisi gibi, ülkesine sahip çıkanlara da saygı duydu. Ülkemizdeki, dinsel, etnik, ideolojik önyargı ve nefretle, sürekli mücadele etti.
İçindeki, nükte duygularını kaybetmedi. Sözü senet oldu. Tutamayacağı sözü de vermedi. Ülkesini sevdi ve ona hizmet etme yolları aradı. Namuslu, titiz ve karalı oldu. İçli bir şair, hassas bir insandı.
İşçi ve köylü dostu idi. Grev ve Lokavt kanunu, onun Çalışma Bakanlığın da çıkmıştı.
Türkçeyi çok iyi kullanırdı. Güçlü, hitabeti vardı.
Her alanda, doğru işlerin yapılması onun için yeterli değildi. Aynı zaman, kişi/kişilerin doğru işleri yapıyor olması gerekirdi. Yönetirken yenilik yapar, rakiplerine meydan da okurdu.
Kendine özgü, bir kişiliği vardı. Hayatı boyunca özgürlüğün savunucusu oldu. İnsan ve toplumun, ancak özgür bir ortamda gelişebileceğine ve ilerleyeceğine inanırdı. Ona göre, özgürlük hem devlet, hem de yurttaşlar için söz konusu idi.
O iyi bir Atatürkçü idi. Atatürkçülüğün, Atatürk'ü aşmak olduğunu hem bilir, hem de söylerdi.
O, hayatı boyunca, ulusçuluktan yana taraf oldu. Milletini sevdi. Halkın ve ulusun yücelmesi, yükselmesi için çalıştı. Ulusal çıkarları, kişi, zümre, sınıf ve yabancı çıkarlarının üstünde tuttu.
Halkın çıkarları ve halkın devlet yönetimine katılması, olmazsa olmazları arasında idi. Türk halkını sevdi ve sevildi. Halka rağmen, bir şeylerin yapılamayacağını da hep söylerdi. Halkla birlikte, olmaktan da büyük zevk ve haz alırdı.
Hayatı boyunca, laik, sosyal, üniter, hukuk devletini ve ülke bütünlüğünü savunmakla kalmadı; taraf oldu. İnsan düşüncesinin akla, bilime ve deneye dayanması gerektiğini de hep söyledi.
Akılcı ve bilimsel düşünmeyi, toplumun her alanına, devlete ve toplum yaşamına, uygulamaya, egemen kılmaya çalıştı. Akla ve bilime aykırı olan, her şeye de karşı çıktı.
Batı taraftarı idi. Ancak bazılarının sandığı gibi batının uşağı ve uydusu olmadı. Bilakis iktidarda olduğu süre içinde, kişilikli dış politikalar izledi. Batlılaşmanın da, bilim ve teknik yanında akılıcı ve bilimsel düşünce, sanat, çok partili demokrasi, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü olduğunu da sıkça vurgulardı.
Hayatı boyunca, savaşa ve şiddete karşı çıktı. Barıştan ve barışçılıktan yana taraf oldu.
Bülent Ecevit, Hayatı boyunca kalkınmış, uygarlık düzeyine ulaşmış yepyeni bir Türkiye düşledi. Ülkemizde, işsiz, aşsız, eğitimsiz, okulsuz, öğretmensiz, ışıksız, hastanesiz, doktorsuz, evsiz ve yolsuz, tek bir yurttaş kalması içinde gayret ve caba gösterdi
En büyük ideali, " Türkiye'yi, dünyanın en ileri ve uygar ülkesi olarak görmekti.
Ülkemizdeki, ağa, şeyh, bey, aracı, tefeci, soyguncu, vurguncu ve sömürücü takıma hep karşı çıktı. Ulusal gelirin, adil dağıtılarak zenginlerle, fakirlerin arasındaki uçurumun, giderilmesi için sürekli mücadele etti. Torpile, rüşvete, haksız kazanca karşı çıktı.
Hülasa O, bu dünyada, dürüst ve sade bir yaşam sürdü. Çalmadı, çaldırmadı, yakınlarını zengin etmedi. Dürüstlüğün de simgesi oldu. Mekânı Cennet, ruhu, şad olsun...