4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

EĞİTİM DEVLET POLİKASI OLMALI.

                Bir okuyucumüz,  “ …. Gerçekten de işsizliği sorumlusu, çocularımız değildir. Eğitim sistemini ve meslek liselerini ya-boz tahtasına dönüştüren, çok partili dönmdeki siyasi otoritedir. AKP iktidarı döneminde,  17 yılda, 14 kez eğitim sistemi ve 7 kez de milli eğitim bakanı değiştirildi. ” diyerek, bazı görüşlerini de bizimle paylaştı.


            AKP iktidarının, Milli Eğitim Bakanlarından, Sayın Nabi Avcı da Antalya’da düzenlenen, Türkiye özel Okullar Birliği, 14. Eğitim Sempozyum’da, gerek yaş, gerek meslek, gerek cinsiyet, gerek bilgiler itibariyle, eğitim dünyasının, tam bir yazboz tahtası olduğunu belirtmişti.


            Oysa eğitim sistemi yaz-boz tahtası olmamalı, siyaset, sedikalar ve partiler üstü tutularak,  bir devlet politikası olmalıdır. İleri demokrasinin, hakim olduğu gelişmiş ülkelerin, başarılı olmalarının, ana nedenlerinden biri, eğitim sistemlerinin, partiler, sendikalar ve siyaset üstü olarak, bir devlet politikası olarak uygulanmasıdır.


            çağımızda,  dünyada,  toplumların varlıklarını sürdürebilmeleri, kalkınmaları ancak eğitimli insanla gerçekleşebilir. Eğitim, insanın ve toplumun geleceğine, yapılan en önemli yatırım olarak görülmektedir.


              Bir toplumun, en büyük zenginliği de eğitimli beyin gücüdür.


             çağımızda, ülkelerin en büyük zenginliği, ne yer altı ne de yeryüzü servetleridir. Bu zenginlikleri de hayata geçirecek olan,  çok iyi yetişmiş insan kaynağıdır. Bu da nacak Sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı eğitim sistemleri ile mümkündür.


              2.Dünya savaşı sonrası, nerdeyse bütünüyle harabe haline gelen  Almanya, kısa sürede, tekrar büyük güç haline gelebilmesi, elbette kurumlaşan meslek okullar ve iyi yetişmiş insan kaynağının eseridir.


              çok partili dönemde,  Türkiye’nin, eğitim-öğretim alanında, sürekli ve kalıcı sistem ve programları olmadı. Her gelen siyasi iktidar, eğitim sistem ve programları, kendi görüş ve düşüncesi doğrultusunda değiştirdi. Fatura ise geleceğimizi teslim edeceğimiz, çocuklarımıza çıkartıldı.


              Yıllardır da Milli Eğitim alanındaki sistem ve program değişikliğinden çocuklarımız, sürekli etkilendi. Hatta başarısızlıkların da, en büyük nedeni oldu. Elbette bu tabloda en önemli sebep, siyasi otoritenin, eğitimi kendi paralelinde, yönlendirme arzu ve  isteklerinden kaynaklanmaktadır.


               Geçmişte,  Köy Enstitüleri ile ülkemiz, dünyaya da örnek yeşkil eden bir eğitim sistemine sahip olmuştu. Ancak dış ve iç odaklar, tarfından hiçte haketmedikleri haksız  senaryolarla gündeme geldi. Sonra da kapatıldı.


              Oysa Köy Enstitüleri, halk kültürü, Bozkırın, umut senfonisi, türküsü, halk oyunları ve müziğüydü. Anadolu kültürünün, tüm zenginliklerini, eğitim dizgesine katan, öğrencinin, insana dair, tüm güzelliklerle donatılması ve toplumsal sorumluluğa, sahip olmasını sağlıyordu.


              1940'lı yıllarda, üniversitelerin, özerkliğinin başladığı dönem, Köy Enstitülerinin kurulduğu döneme, denk gelmektedir ki bu dönemde,  Köy Enstitüleri, UNESCO tarafından, dünyaya,” Türk eğitimi” model örnek olarak gösterilmiştir.


               Köy Enstitüleri, eğitim modeli kişiye, kendi farkına varabilirliğini kazandırıyordu. Anlıyor, düşünüyor, sorguluyor ve üretiyordu. Yaptığı işin verdiği mutlulukla, yaşamına anlam katabiliyordu.


              Bugün, COVİD-19 ve açlık korkusuyla, Köy Enstitüleri de dünyanın, yeni umudu oldu. ABD, Hindistan, Venezuela, Kore, gibi 100'ün üzerinde ülke "Atatürk Modeli" diye tüketimden, üretim toplumuna geçiş için, enstitüleri örnek alan uygulamalara başladılar.


             ülkemiz,  Eğtim-öğretim alanında başarılı olmak istiyorsa Eğitim-öğretin alanındaki sistem ve proğrmalar, siyasi partilerin ve hükümetlerin poltikası değil , “DEVLET” politkası olmalı ve eğitim sistemi, sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı olmalıdır.


              çünkü ülkemizde, eğitimi ve eğitim kurumlarını, siyasetten ve ideolojilerden uzak tutmak çok da kolay olmamaktadır. çünkü  her güç, eğitim aracılığıyla, kendi istediği nesilleri oluşturma yanlışlığına düşüyor.,


             çağımızda, ileri demokrasinin, hakim olduğu gelişmiş ülkelerin, başarılı olmalarının ana nedenlerinden biri, eğitim sistemlerinin, partiler, sendikalar ve siyaset üstü olarak, bir devlet politikası olarak uygulamalarıdır.


            çağımızda, iktidara gelen her toplumsal hareket, Eğitim aracılığıyla, kendi siyasi düşüncesine uygun bireyler yetiştirmek ister.. Tehlike tam da buradadır. Eğitimde, hal böyle olunca eğitim siyasileşmekte ve pedagojik ilkelerden uzaklaşmaktadır.


             Bir ülkede, eğitim ideolojik ve siyasal bir yapıya bürünürse; eğitim politika, hedef, amaç ve sonuçları, siyaset ve ideoloji tarafından belirlenir.  Okulların, müfredatları ideolojik bir hal alırsa, okullardaki davranış ve değerler, ideolojilerin ürünü olur.


             Türk toplumu olarak, daha başarılı ve sorunları çözülmüş bir eğitim istiyorsak,  Siyasi, ideolojik ve her türlü düşüncenin, tesiri altında kalmayan, her yönü ile mükemmel bir vatandaş yetiştirmeyi amaç edinen, eğitim -öğretim alanında, sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı, devlet politikası olan,  eğitim sistem ve programlarını, gerçekleştirmek ve uygulamada tutmak zorundayız.


         çünkü Eğitim, toplumların kalkınmasında, sorunlarının çözümünde, hatta ulusal egemenliğinde, en önemli unsurdur


        . Nitekim” Büyük önder ATATüRK “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.” demiştir.


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi