
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
EKMM' DE AB KONUŞULDU
Eskişehir Küçük Millet Meclisi'nin, Aralık ayı toplantısında, ""Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinin, geçmiş deneyimi ve gelecek beklentileri" üzerinde duruldu. Konuşmacı Anadolu Üniversitesi öğretim görevlisi, Sayın Prof. Dr. Özgür TOROS du.
Sayın Prof. Dr. TOROS, konuya hâkimiyeti ile dikkat çekti. Özellikle de Türkiye Avrupa Birliği sürecini, çok yönlü aktardı. Konunun en önemli ve çarpıcı noktalarını vurgulamaya çalıştı. Ayrıca Türkiye'nin ve Avrupa Birliği'nin, belli başlı olaylara olan yaklaşımlarını İlerleme Raporları bağlamında irdeledi.
Şu bir gerçek ki Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren, uluslararası konjonktürdeki gelişmeleri, yakından takip etmiş ve OECD, NATO, BM gibi uluslararası örgütlenmelerin, etkin bir üyesi olmuştur. Bu doğrultuda, bir barış ve ekonomi projesi olan Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun (AET) 1958 yılında kurulmasından, kısa bir süre sonra, Türkiye, 31 Temmuz 1959'da, topluluğa ortaklık başvurusunda bulunmuştur. Türkiye başvuru ile de Avrupa'ya, ilk adımı atmıştır.
Avrupa Birliği (AB), Avrupa ülkelerinden oluşan, vatandaşlarının,, her alanda, hayat standartlarını iyileştirmek ve daha iyi bir dünya yaratmak için, çalışan bir kuruluştur.
AB ülkeleri arasında, görüş ayrılıkları olsa da AB, yarım yüzyıllık ömründe Avrupa'da, barışı ve refahı sağladı, tek Avrupa para birimini (Euro) oluşturdu ve sermayenin, hizmetlerin ve malların, serbest hareket ettiği sınırsız, 'tek pazarı' meydana getirdi
Türkiye, 1959 yılında, AET ile yakın iş birliği içinde olmak istedi. Bu ortaklık, "ANKARA ANLAŞMASI" olarak bilinen, bir "ortaklık anlaşması" çerçevesinde 12 Eylül 1963 yılında gerçekleşmiştir.
1987'de serbest dolaşım hakkının verilmemesi, 1995'te imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması'nın, Türkiye ekonomisini, ciddi ölçüde zarara uğratması, 2005 yılında başlayan müzakere aldatmacasının, akamete uğraması, son olarak, vize serbestîsinin rafa kaldırılması... Türk siyasetinin, AB ısrarı, Türkiye'yi ve Türk halkını, mağdur etti.
2005 yılında, başlayan müzakere sürecinde, bugüne kadar 15 fasıl açılmış ve bunlardan biri "Bilim ve Araştırma", geçici olarak kapatılmıştır. Kasım 2013'te 22 nolu Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu faslını takiben, Aralık 2015'te 17 nolu Ekonomik ve Parasal Politika faslının açılması, müzakere sürecinin, yeniden canlanması açısından, olumlu bir gelişme olmuştur.
Ayrıca Türkiye, Aralık 2004'te AB, Hırvatistan ile birlikte tam üyelik görüşmelerine başladı.. Bu süre içinde, AB üyeliği için yerine getirilmesi gereken, 35 fasıldan 15'i açıldı, sadece biri kapandı. Ayrıca Anayasa'da, çok sayıda madde, 7 Uyum Paketi ile yüzlerce kanun değişti. O dönemde AKP kurmayları, Türkiye'nin 2014'te, en geç 2015'te tam üye olabileceğinden söz ediyordu.
Öte yandan Türkiye, AB ilişkileri değerlendirildiğinde, AB' in, Türkiye' yi, üye yapma gibi, bir niyeti yok. Nitekim İngiltere'nin, eski Başbakanı Tony Blair,"Türkiye'nin yakın gelecekte, AB'ye üye olma olasılığı yok. "demişti.
Fransa, Almanya gibi, Avrupa ülkeleri, Türkiye için tam üyeliğin söz konusu olamayacağını, Türkiye'nin, ancak "imtiyazlı ortak" olarak birliğe katılabileceğini ileri sürüyorlar. Dahası Fransa Halk Oyun'a başvuracağını söylüyor.
Oysa AB, son kez topluluğa alınmasını onayladığı, Polonya, Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerin tam olarak, Kopenhag kriterlerine uyup uymadıklarını bile göz ardı ederek, hızla bu ülkeleri topluluğa katmıştır. Dahası, sınır sorunları olan bir ülkeyi birliğe almama gibi bir ilke varken Güney Kıbrıs'ı, AB ne, neredeyse sorgusuz bir biçimde öngörmüşlerdir.
Türkiye'nin, Müslüman bir ülke olmasını üyelik süreci önündeki en büyük engel olarak görenlerin yanı sıra; siyasi, ekonomik ve kültürel faktörleri de neden olarak gösteriyorlar. Ancak her iki tarafta da, Türkiye'nin AB üyeliğini isteyen ve istemeyen de var
Türkiye, Müslüman olduğu için, AB'ye üye kabul edilmiyor ama bu faktörün, göz ardı edilmemesi de mümkün değil. Çünkü geçmişteki Papa, daha kardinalken,"AB Hıristiyan birliğidir; Türkiye asla girmemelidir" diye bir açıklama yapmıştı.
Türkiye'nin, AB üyeliği üzerine tartışmalarda,, her dönem tarihi tekerrür ediyor. 40 yıl önce de benzer argümanlarla ama bugünkünden farklı rollerde, Türkiye'nin topluluğa üyeliğine karşı mücadele edildi.
Bugün de ekonomik, mali ve kültürel nedenlerle, Türkiye'yi AB'ye almak istemiyorlar ve bunun yerine Türkiye'ye, "ayrıcalıklı ortaklık" öneriyorlar.
Türk insanın, her alanda, hayat standartlarını iyileştirmek ve daha iyi bir dünya yaratmak için, Türkiye' nin, AB' ye üye olması, aklıselim insanlarımızın, ortak arzusudur. Ancak Türkiye'nin, 32 ilinde ve 2400 kişinin katılımı ile yapılan son ankette, %88.2'si, artık AB'ye, üye olma, konusunda istekli değildir.