
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
EKMM VE YEREL YÖNETİMLER
EKMM’ de, gündem, yerel yönetimler ve özerklikti. Bu alanlarda, genel bilgilendirmeden sonra, katılımcılar, özerklik ve halkın, yerel seçimlere katkısı üzerinde, dikkat çeken, açıklamalarda bulundular.
EKMM’ de, üzerinde durulan, yerel yönetimlerde özerklik, kanunlarla, belirlenen sınırlar içinde kalmak koşulu ile, yerel yönetimlerin, kendi icraatlarına hakim olacak kuralları, kendi seçilmiş olduğu organları aracılığı ile koyabilme, hak ve yetkisine, sahip olmalarıdır.
Aslına Avrupa Yerel Yönetimler özerklik Şartı, 1985 yılında, Avrupa Konseyi mensubu devletlerin, imzasına açılmıştır. Avrupa Konseyi üyesi devletlerden biri olan Türkiye Cumhuriyeti, bu anlaşmaya, 1988 yılında, imza koymuştur.
Yerel yönetimlerin, özerkliği ve yerel demokrasinin güçlendirilmesi, Türkiye siyasetinde, yıllardır, yoğun bir şekilde tartışılmaktadır. Ancak bir kesimin, art niyetli sürekli siyasi özerklik istemesi, özerkliğin, önünde ciddi engeldir. Nitekim özerklik verilmemsine rağmen, ülkemizde, bazı belediyeler, yetkilerini, arzu edilmeyen alanlarda kullanmışlardır.
ülkemizde, yere yönetimlerde, özerklik yanında, yerel seçimlerde, belediye başkan adaylarını, belirlenmede, parti üyeleri veya halk tarafından belirlenmeyip, liderler tarafından belirlenmesi de hep tartışma konusu oldu.
Aslında uzmanlarda, aynı görüştedir. Uzmanlara göre, partilere, "lider sultası" hâkimdir. Türkiye'de, bir siyasi partide, liderin doğal yollarla ve olaysız değişimine ilişkin, örnek yok denecek kadar azdır.
Uzmanlar, liderler sultasının, yasada, parti tüzüklerine, bırakılan yetkiler nedeniyle, seçim mekanizmalarının belirlenmesi üzerinde, liderin söz sahibi olmasına bağlıyor. Bunun yansıdığı, en önemli noktalardan biri, milletvekili adaylarının belirlenmesi. Siyasi Partiler Kanunu'nun 37. Maddesi aday tespitinde yöntemi, partinin kararına bırakıyor.
Ayrıca yasada, yetki genel merkez'e bırakıldığı için, Türkiye'de, siyasi partiler ön seçim yöntemini, çok kısıtlı olarak kullanıyor. Yani üyelere, zorunlu olmadığı sürece, hiç söz hakkı verilmiyor. Genelde söz hakkını, Genel Merkez'e bırakan yöntemler, tercih ediliyor. Bu yöntemde, partide, liderin gücünü ve etkisini artırıyor.
Oysa Cumhuriyetimizin, kurucusu, Büyük önder ATATüRK” e göre, " halkı, hükümetin veya partilerin, dayattığı kişi/kişileri, seçmek zorunda ve durumunda bırakmak, tamamen antidemokratiktir. " Bu durum Kemalizm, ilklerine de aykırıdır.
Bugün, öyle mi?
Halkın, aday belirleme gibi, bir özgürlüğü yoktur. Halkımız, partilerin veya liderlerin, belirlediği adayları tercih etmek zorundadır. Partilerde, aday belirleme yöntemine , genellikle de “Lider” "elit " güçler hakimdir.
Aday belirleme aşamasında, "demokrasi" ve "demokratik" kavramlardan söz edilir. Ancak bunların, hiçbiri, icraata yansımaz. Aday belirlemede, liderin düşüncesi geçerlidir.
Atatürk’ün, partisi olduğunu iddia eden, YCHP, Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, belediye başkanı adaylarını, belirleme sürecinde yaşadıkları ile ilgili eleştirilere “Kaos yok, özgür tartışma var” diyor, ama o da aday seçiminin, demokratik olmadığını, biliyor.
Siyasi partiler, demokrasinin, en önemli kurumlarından birisidir. Hatta partilerin,
varlık nedeni de demokrasidir. Ayrıca siyasi partiler, halkın kendini, siyasi anlamda ifade edebileceği, siyasi yaşama katılabileceği, bir yapıdır.
Parti içi demokrasi de partinin tabanında başlar. Parti kararlarının, en geniş zeminde tartışılması, bu tartışmalardan süzülen sonuçların, parti kararı olması ve parti içi yükselme yollarının, her parti üyesine, açık olması demektir.
Elbette siyasi partiler, aday belirleme yöntemlerini, kendi tüzükleriyle, diledikleri gibi yapma ve aday tespit etme imkânına da sahiptirler. Ayrıca bir siyasi parti, hür ve serbest bir demokratik düzende, kendi aday belirleme yöntemlerini, kendi organları marifetiyle, kendi tüzüğü aracılığıyla dilediği gibi belirler.
Ancak siyasi partiler, adayları belirlemede, demokratik usul ve kaidelere açık olmak ve uygulamada, sürekli ve kalıcı kılmak zorundadır. Siyasi partiler, hakikaten vatandaşın seçme, seçilme hakkını yönlendiren ve onu şekillendiren, en önemli kuruluşlar ise, aday belirleme usullerini de mutlaka demokratik kurallar içinde, gerçekleştirmek zorundadır.
ülkemizde, her genel ve yerel seçimde, adayları belirleme de, "LİDER" ve "ELİT GüçLER" etkili oldu. Delegelerin, özellikle de halkın, ne istediği hiç düşünülmedi. Sonuçta da genç demokrasimiz, zarar görürken, partiler de kamuoyunda güven kaybetti
Oysa siyasi partilere, " PARTİ İçİ DEMOKRASİ" hâkim olsa idi. Ne partilerin genel merkezleri, ne de taşra teşkilatlarında, sıkıntı yaşanacak, halk ve parti teşkilatı, özellikle
de adaylar, çıkan tabloya razı olacak, partilerde de huzursuzluk da yaşanmayacaktı.