
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
EL İNSAF
AK Parti'nin, hukukçu! Milletvekili Hüsnü Tuna, Deniz Feneri olayını icat edenlerin, Ergenekon sanıkları ve yandaşları olduğunu iddia etti. Vakit bu iddiayı, 'Deniz Fener'i ETÖ icadı' başlığıyla manşetine taşıdı. Bu kadarına da pes dedirtti.
Aynı gazete, " ...Başkent Üniversitesi Hastanesi'nin, Başhekimi Prof. Dr. Mehmet HABERAL' ın, Bülent Ecevit'e, İş göremez raporu vermek istediğini iddia etmişti. Hatta Ergenekon tutuklusu Ferit İlsever, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde verdiği ifadesinde geçen, Prof. Dr. Mehmet HABERAL 'ın, Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasında tutuklanan emekli Orgeneral Şener Eruygur, emekli Orgeneral Hurşit Tolon, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile Kamran İnan, eski Bakan Ufuk Söylemez ve ADD Yönetim Kurulu Üyesi Dursun Ali Ercan ile Milli Egemenlik Hareketi toplantısına, katıldığını da kamuoyu ile paylaşmış, Bu gelişmeleri gerekçe gösterilerek de Sayın Prof. Dr. HABERAL, Ümraniye soruşturması ile ilgilendirilmek istemişti.
Oysa insanlarımız, özellikle de bilim adamlarımız hakkında, önyargılı davranmak veya yargısız infaz yapmak, etik ve ahlaki değildir. Kutsal değerlerde de yeri yoktur. Ayrıca bu tür davranışlarla, Türkiye'de," ulus devleti savunmak, Atatürkçü, milliyetçi, ulusalcı ve iktidara muhalif olmak veya eleştiride bulunmak, suç haline getiriliyor veya getirilmek isteniyor" görüşü, gündemden düşmüyor. Toplum, hızla kutuplaşıyor.
Sayın Prof. Dr. HABERAL' a, yapılan yanlışlık, Kant ve Sokrates' le ilgili bir söylentiyi da hatırlattı. "Her ikisi de, devlet dinini bozmak ve gençliğe zarar vermekle suçlanmıştı. Her ikisi de, kendini suçsuz görmüş ve düşünce özgürlüğü uğruna savaş vermişti. Sokrat, idama mahkûm olduğu zaman, karısı ona şöyle demişti: "Yazık. Suçsuz olduğun halde seni idam edecekler." Ölümün eşiğindeki Sokrat'ın cevabı ise herkese ders verir nitelikteydi: "İyi ki suçsuz olarak ölüyorum. Bir de suçlu olarak mı ölseydim?"
Öte yandan, iyi eğitim görmüş, düşünen, üreten, nitelikli işgücümüz, yıllar ve milyarlar harcayarak, yatırım yaptığımız beyinlerimiz, gerekli ortamı, ya da refahı sağlayamadığımız için, yurtdışına gidiyor. Birbirinden önemli buluşlara imza atarak insanlığa büyük katkı sağlıyorlar. Türkiye' de, kalanlar ise çok zor şartlarda, çalışmalarını sürdürüyor.
Sayın Prof. Dr. HABERAL, bu bilim adamlarımızdan biri olup, Türkiye'nin, uluslararası alanda tanına, ender tıp adamıdır. Aynı zamanda alanında, dünya çapında bir üne de sahiptir. Kendisi ile de tanışmak nasip olmadı ama 1980 yılında kurduğu "Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı" nadan itibaren çalışmalarını, yakından takip ediyorum.
Ayrıca başarılı, bir tahsil hayatı vardır. Yurt içinde ve dışında, önemli görevlerde bulundu. Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi Genel Cerrahi bölümüne bağlı olarak "Yanık ve Transplantasyon Ünitesi" ni kurdu. Türkiye' de ilk kez, Böbrek nakli ve ilk defa, kadavradan böbrek transplântasyonunu gerçekleştir. Alanında, birçok ilke imza atan Sayın HABERAL, 2238 sayılı "Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli" yasasının hazırlanıp, 3 Haziran 1979'da yürürlüğe girmesine de öncülük etti. 8 Aralık 1988' de Kuzey Afrika ve Ortadoğu ve Türkiye'de ilk kadavradan karaciğer naklini gerçekleştirdi. 14 Eylül 1993'de, Türkiye Organ Nakli ve Yanık tedavi Vakfı ve HABERAL Eğitim Vakfı birlikte, Türkiye' nin gururu olan "BAŞKENT ÜNİVERSİTESİNİ" kurdu.
Sayın Prof. Dr. HABERAL, hakkında kim ne düşünürse düşüsün, Türkiye sevdalısı bir insanımızdır. Bulunduğu koşulları, çok iyi değerlendiren, olup bitenleri de çok iyi gören ve tahmin eden, bir bilim adamızdır. Faktörler ne kadar değişse de, ülke ve toplum menfaatlerine uygun olduğu sürece, değişen koşullara uyan ve insanlarla da iyi ilişkiler kurabilen bir kişidir.
Ne mutlu ki Türkiye, Sayın Prof. Dr. HABERAL gibi aydınlar yetiştirmektedir. O' nun gibi aydınlar, Atatürk' ün, " muhtaç olduğu kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur." sözünü kendilerine şiar edinmişlerdir. Onlar, Türklük ve Türkler adına yapılan, her şeyden mutluluk duyarlar. Bu uğurda, hiçbir fedakârlıktan da kaçınmazlar. Nitekim Başkent Üniversitesi ve KANAL B' nin, milli meselelerdeki tutumu ortada. Ayrıca Başkent Üniversitesi Senatosu ile ilgili yazımızdan sonra, Sayın Prof. Dr. HABERAL, telefonla arayarak teşekkür etmiş ve " ...Vatanımızı, yüceltmek ve sorunlarına çözüm bulmak için, üniversite olarak, her türlü fedakârlığa hazırız. " demişti.
Şu bir gerçek ki Sayın Prof. Dr. HABERAL, bilim adamı ve eğitimci olarak, ulusal ve uluslararası alana damgasını vurmuş bir isim. Genç kuşağın, ondan alacağı pek çok ders var. Ancak başarıları, orta iken, bugün, bu başarılarına, gölge etmek isteyen kesimler var. Bu odaklar, bilmelidirler ki "ALTIN YERE DÜŞMEKLE PUL OLMAZ."