1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Enflasyon yüzde 8 çıkmış. Tabii yersen!

Devlet İstatistik Enstitüsünün yapmış olduğu araştırmalar sonucu çıkan rakamlar ortada...
Zeytinyağı yüzde 105 oranında zam görmüş...
Çoğunlukla kullandığımız Ayçiçek yağı ise yüzde 19 zamlanmış.
Ispanak yüzde 45, Yeşil soğan yüzde 44,Dana eti yüzde 25, Yumurta yüzde 21 zam görmüş.
Durun daha bitmedi.
Çay yüzde 18, Bakliyat ise yüzde 49 oranında zamlanmış.
Doların kur artışı nedeniyle Doğal gaz'a gizli zam gelmiş.
Bu gizli zam elektriğe de yansımış.
Ekmek, yüzde 20 zam görmek üzereymiş.
Bunca mal ve hizmete gelen bunca zammın ardından enflasyon rakamının yüzde 8 olarak açıklanması nasıl bir matematik? Nasıl bir mantık içeriyor ki?
Evet! Enflasyonumuz yüzde 8...
Tabii yerseniz!
Efendim! Çoğunlukla bu sütunlarda siyaset kaleme alıyoruz.
Eskişehir'de CHP'yi, AKP'yi MHP'yi ve diğer partileri yazıp, bu partilerin içinde yaşanan olumsuzlukları dile getiriyoruz.
Bir dostumuz arayıp uyardı.
-"Kardeşim her gün şu partileri yazıyorsun ama, ne sen yazmaktan bıktın ne de o yazdığın partilerin içinde bulunan insanlar yanlış yapmaktan bıktı. Hep siyaset, hep seçim. Boş ver artık bu siyaset ve siyasetçileri yazıp durmayı. Bir işe de yaramıyor. Adamlar kendi bildiklerini okumaya devam ediyorlar. O yüzden, seçim işine ara verip, biraz de geçim işine dokun. Vatandaş inim inim inliyor. Belki sesi çok çıkmıyor ama, geçim derdi gerçekten fena" dedi.
Düşündük, gerçekten haklı...
Biz siyasete ve seçime öyle bir dalmışız ki, asıl mesele olan geçim'i unutuvermişiz.
O yüzden bu yazı seçim değil, geçim yazısı oldu...

***************************

Sağ-Sol bitti artık...

Daha düne kadar Siyaset dediğimiz uğraş Sağ ile Sol arasında var olan bir konumdaydı.
Siyasette iki taraf ve iki kriter vardı. "Sağcı mısın? Solcu mu?"
Her ne kadar Sağ içinde ve Sol içinde ayrı görüşler ve fraksiyonlar olsa da...
Kesin çizgiler Sağ ve Sol üzerine kurulmuştu.
Bugün, o eski anlayış doğrultusundaki ne Sağ var ne de Sol.
Bakıyorsunuz, yılların Solcusu diye bildiğiniz isimler, mevcut AKP yanlısı oluvermiş.
Her ağızlarını açtıklarında, iktidarı ve iktidarın icraatlarını öve öve bitiremez olmuşlar.
Öte yandan...
Yılların Sağcısı olarak bilip tanıdıklarınız, CHP içinde yer tutmuşlar.
Sanki geçmişte eleştiren onlar değillermiş gibi, 6 Ok'a sarılmışlar.
Laf bile söyletmiyorlar.
Geçmişte birbirilerine aynı ortamda bile tahammül edemeyen, birbirlerine kurşun sıkıp öldürecek kadar tahammülsüz olan düşünceler, bugün yan yana gelip, birlikte hareket edebilir konuma gelmiş.
Anlayacağınız...
Siyasette artık o eski Sağ ile sol arasında ki kalınca çizgi yok.
Onun yerine...
Kişilerin, gönün koşullarına göre siyaseti yeniden dizaynı var.
Sizin anlayacağınız...
Sağ düşünce, sol söylemleri kullanmaya başladı.
Sol düşünce, bünyesine Sağ kriterleri ve kişilerini katmaya başladı.
CHP ile MHP nin bazı konularda birlikte hareket etmesi, bugün için kimseyi rahatsız etmiyor.
AK parti içinde, yılların solcularının yer alması da...
Sonuç olarak...
Siyasette ölçü de kalmadı, endaze de...
Çünkü...
Siyasetin mimarisi bozuldu...
Şimdi devir kim güçlüyse o tarata olmak.
Bunun nedenini de, sözde yeni dünya düzeni adı altında izah etmeye çalışmak.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Çöküş ne zaman gelir?

Osmanlı'nın muhteşem zamanlarıdır.
Kanunî Sultan Süleyman devletin akıbetini düşünür; "günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı diye."
Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi meşhur alim Yahya Efendi'ye sorduğundan, bunu da sormaya niyet eder.
Güzel bir hatla yazdığı mektubu Yahya Efendi'ye gönderir.
Mektupta "Sen ilahi sırlara vakıfsın. Bizi de aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğullarının akıbeti nasıl olur? Bir gün izmihlale uğrar mı?"
Mektubu okuyan Yahya Efendi'nin cevabı çok kısa ve şaşırtıcıdır;
"Neme lazım be Sultanım!"
Topkapı Sarayı'nda bu cevabı hayretle okuyan Sultan Süleyman buna herhangi bir mana veremez. "Acaba bu cevapta bizim bilmediğimiz bir mana mı vardır?" diye düşünür.
Nihayet kalkar Yahya Efendi'nin Beşiktaş'taki dergâhına gelir ve der ki:
-" Ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, sorumu ciddiye al. "
Yahya Efendi şöyle bir bakar:
- "Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuz üzerinde iyice düşündüm ve kanaatimi size açıkça arz ettim."

- İyi ama ben bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece "Neme lazım be sultanım" demişsiniz. Sanki beni böyle işlere karıştırma der gibi.
Yahya Efendi bu cevaptan sonra şu müthiş açıklamasını yapar:

- Sultanım! Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık şayi olsa, işitenlerde 'neme lazım' deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil çobanlar yese, bilenler de bunu söylemeyip sussa, fakirlerin, yoksulların, muhtaçların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başka kimse işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halka hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir...
Bunları dinlerken ağlayan koca sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder.
Ne diyelim...
Devleti, belediye'yi, Oda'yı, derneği, kulübü hatta Apartmanı yönetenler okusun istedik bunu.
Okusun ki, çöküşün ne kadar yakında olduğunu anlasın istedik.
Daha doğrusu...
Herkes alacağı dersi alsın artık istedik...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi