
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
ENGELLİLER GÜNÜ
Bugün, Engelliler Günü'dür. 1992 yılından, bu yana, 3 Aralık günü Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası, bir gün olarak kabul edilmiştir. Bu günde, dünya çapında, organizasyonlar düzenlenmektedir.
Bu aktivitelerle engellilerin sorunları konuşulacak, çözüm önerileri gündeme gelecektir. Hükümet desteği ve sivil toplum organizasyonlarıyla birlikte, bu günün kutlanması, çeşitlilik gösterecektir.
Organları veya vücutlarının, bir kısmı iş göremez halde olanlarla, zihinsel açıdan yetersizlik ve dengesizlik gösteren kişi/kişilere, engelli diyoruz. Sakatlık, insanların, istemleri dışında oluşan bir durumdur. Doğuştan olabildiği gibi, sonradan da karşılaşılabilir. Herkes, bir engelli adayıdır. O nedenle de engellilere saygı gösterilmelidir.
Ülkemiz, nüfusun yüzde 12.29_u yani 8.5 milyon kişi engelli.. Türkiye'de Erkeklerde bu oran 11.10, kadınlarda, yüzde 13.45'dir. 8 milyon 431 bin 937 toplam özürlü vatandaşın %9,7_si süreğen hastalığı olan; %1,25_i ortopedik, %0,48_i zihinsel, %0,38_i dil ve konuşma, %0,37_si işitme, %0,6_sı görme özürlü bireylerden oluşmaktadır.
Özürlülerin, işgücüne katılma oranındaki düşüklüğün en önemli sebepleri; eğitimli ve bir meslek sahibi olmuş özürlü kişi sayısının azlığı, toplumun özürlü kişilere önyargılı bakışı, ulaşılabilirlik sorunları, işyerlerinde uygun ortamın yaratılamaması, işverenlere teşvik ve ceza uygulamasının etkin işlememesidir.
Özürlülerin, eğitim olanakları açısından karşılaştıkları engellerin, daha sonra istihdamları açısından da sorun yaratması, dikkat çekicidir. Türkiye Özürlüler Araştırmasına göre, özürlülerin % 21_inin okur-yazar olmadığı tespit edildi. Özürlülerin, yalnızca % 13,7_'si mesleki eğitimden faydalanmaktadır.
Engellilerin, toplumla bütünleşmesinin önündeki en önemli engel ise istihdam sorunudur. Çalışmanın, gerek bireysel, gerekse toplumsal, refahın sağlanmasındaki önemi tartışmasız benimsenmektedir. Çalışmayı Özendirmenin hem bireysel, hem de toplumsal açıdan sayısız; yararı olduğu söylenebilir. Öte yandan çağdaş anlayışın bir gereği olarak, "çalışmak ve işsizlikten korunmak" bir insan hakkı olarak da değerlendirilmektedir. Çünkü engelli olmak öğrenmeye ve üretmeye engel değildir.
İnsanların, birer engelli adayı olduğu günümüzde, engelli bireylere
daha hoşgörülü davranarak, onlara, her türlü hizmette pozitif ayrımcılık yapılmamalıdır. Sağlık, eğitim, kültür, ulaşım, diğer hizmet alanlarındaki binalar ve soysala alanlar, engellilere göre planlanmalıdır. Çünkü bir toplumun gelişmişliği, engellilere sağlanan imkânlarla orantılıdır.
Hiçbir gerekçeyle, özürlülerin eğitim alması engellenemez. Özürlü çocuklara, gençlere ve yetişkinlere, özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak, bütünleştirilmiş ortamlarda ve özürlü olmayanlarla eşit eğitim imkânı sağlanır.
Bugün engellilerin, eğitim, sağlık, barınma ve emniyet gibi, bir çok sorunları oluyor. Bu sorunlara sosyal çevreden aldıkları tepkiler eklenince, engellilerin yaşamları, oldukça güçleşiyor.
Engellilerin, yaşadığı en büyük sorunlardan birisi de dışarıda karşılaştığı sorunlardır. Örneğin, alt ve üst geçitlerin olmadığı yerlerde ve kaldırımlara çıkabilecekleri bölümlerin olmadığı yerlerde, engelliler fazlasıyla zorlanmaktadır.
Ülkemizde, fiziksel, zihinsel ve heyecansal, yönlerden, normallerden ayrılan çocuklarımız, "ÖZEL EĞİTİME" muhtaç çocuklarımızdır. Özel eğitime muhtaç çocuklarımızın, toplamdaki oranı ise yüzde14 dolaylarındadır.
Aslında özeli eğitim, bir zorunluluktur. Çünkü çevremizdeki normal çocuklardan, daha çok, sağır, kör, geri ve üstün zekâlı çocuklar, toplumda dikkat çeker. Toplum, bu tür çocuklarımız karşısında, daha çok kaygılıdır. Bireysel farklılıklar yanında, toplumun huzura kavuşması için, "Özel Eğitime" muhtaç çocuklarımızın eğitimi şarttır. Eğitim, özürlü çocuklarımızın en tabii hakkıdır.
Ayrıca özürlülerde, toplumda diğer insanların sahip oldukları eşit koşullara sahip olmaları, tedavileri, eğitim, istihdamı ile sosyal, ekonomik, kültürel, sportif haklardan yararlanmalarının sağlanması, her kesimin görevidir.
Toplumu, özürlü veya özürlü olmayan diye ikiye ayıramayız. Özel ilgi ve gereksinimi olanlara, durumlarına uygun eğitim hizmetlerinin sunulması, onların iyi üretici ve tüketici vatandaş olmaları sağlamanın ötesinde, demokratik yaşamın da gereğidir.