
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Erişim yasağıyla kendi ayağına kurşun sıkmak...
Sosyal Medya platformlarından Twitter'a önceki gece erişim yasağı geldi.
Kim ne derse desin, Twitter'a erişim yasağı hangi nedenden ötürü konulmuş olursa olsun hemen herkes bu erişim yasağını "Yayınlanacak tapeler için alınan bir önlem" olarak algıladı.
Güya önlem alındı alınmasına ama, internet kullanıcıları çok kısa bir süre içinde gerekli değişiklikleri yaparak erişimin engellendiği Twitter'a giriş yaptılar.
Öyle ki...
Kısa bir süre içinde erişimi engellenen Twitter üzerinden atılan Twitlerin sayısı adeta rekor kırdı.
Sonuç itibarıyla...
Twitter erişiminin engellendiği bir ortamda, Twitter üzerinden rekor sayıda twitlerin atılması gibi komik bir durum çıktı ortaya.
-Cumhurbaşkanı, erişim yasağı uygulanan Twitter üzerinden attığı Twit ile kararı eleştirdi.
-AK partililer, erişim yasağı olan Twitter üzerinden attığı Twitlerle, erişim yasağını savundu.
-Twitter'a getirilen erişim yasağı, yeni binlerce Twitter sayfasının açılmasına neden oldu.
-Twitter'a getirilen yasak sayesinde, çıkabilecek tapeler tek tek Twitter üzerinden yayınlanmaya başlandı.
Sonuç olarak...
Cumhuriyetle yönetilen, Demokrasiyi şiar edinen ülkemizde, sosyal paylaşım ağı yasaklandı.
Ulaşımına engel getirildi.
Üstelik getirilen yasak hiçbir işe yaramadı.
Twitter, eskisinden daha çok ve daha yaygın kullanılmaya başlandı.
Bütün dünya ülkeleri nazarında rezil olduğumuz bir yana...
Nereden bakarsanız bakın alınan bu engelleme kararı ile hükümet de sanki seçim öncesi kendi ayağına kurşun sıkmış oldu.
.......
Salonda buz gibi hava estiren sözler
Uğur Dündar, Yılmaz Özdil ve Müjdat Gezen'in katıldığı ve Halk TV'den canlı yayınlanan "Halk Arenası" isimli program Eskişehir'den canlı yayınlandı.
Geceye damgasını vuran ve salonun buz kesmesine neden olan bölüm ise, Yılmaz Özdil'in CHP'nin muhalefetine yönelik yaptığı eleştirilerdi.
Oy pusulalarının gereğinden fazla basılması konusunun konuşulduğu sırada "Paralarımızı çaldıran muhalefet oylarımızı bari çaldırmasın" çıkışı salonda bir anda buz gibi bir hava yarattı.
Yılmaz Özdil'in muhalefete yönelik konuşmasında özellikle CHP'nin muhalefetine yönelik eleştirilerine devam ederek:
"Türkiyede milyon dolarlar havada uçuşurken, bunca rüşvet olayları olurken siz Japonya'da mıydınız? 28 yaşındaki adam para saçıp, sağa sola rüşvet dağıtırken siz o adamı bizim gibi Ebru Gündeş'in kocası olarak mı tanıyordunuz? O zaman siz ülkede olup biteni tıpkı normal vatandaşlar gibi magazin sayfalarından takip etmişsiniz. CHP 'Akşam tape çıksa da yarın mitingde anlatsak'diye bakıyor. Başbakan, Teflon Başbakan. Hiçbir şey üzerine yakışmıyor. Muhalefet ise at yarışı sipikeri. Bizim gördüğümüzü anlatıp duruyor. "Tape de Tape" diyor. "Ayakkabı kutusu" diyor. İyi de herkes bunu biliyor, görüyor. Bunlar olmasa söyleyecek lafı yok. CHP nin başarısı bu iktidarın başarısızlığına mı bağlı?"demesi, salonda bulunanların yarısının bu sözleri alkışlamasına,diğer yarısının nasıl davranacağını bilemez bir hale düşmesine neden oldu.
Yılmaz Özdil'in "Ben CHP'ye bu eleştirileri yapmazsam yakında CHP'yi de ayakkabı kutularıyla buluruz. Bu gün CHP'ye de liboşlar ve 2. Cumhuriyetçiler sızdı. Ama merak etmeyin bugün CHP ye sızanlar da geldikleri gibi gidecekler" sözleri, salondaki havayı daha da soğuttu.
......
Paralar nerde paralar?
İl Özel İdaresi bünyesinde çalışmış yüzlerce işçi şu sıralarda büyük bir mağduriyet yaşıyor.
Yaşanılan mağduriyetin nedeni, Bakanlık tarafından kendilerine ödenmesi için aylar önce gönderilen "İntibak işlemleri sonucunda doğan fark ücret alacakları" na ilişkin paraların hala ödenmemiş olması.
İçişleri Bakanının bizzat yazılı talimatı olmasına rağmen, Ankara'dan bütçe gönderilmesine rağmen İl Özel İdaresi bu paraları halen ödememiş.
Paralarını alamayan emekli işçiler, araya AK parti Milletvekili Salih Koca'yı sokmuşlar.
Salih Koca da İl Özel İdare Sekreterine "Biz bu parayı size ne kadar önce gönderdik. Niye ödemiyorsunuz?" diye çıkışmasına rağmen bu paralar sahiplerine bir türlü ödenmiyormuş.
Durum böyle olunca akılları ister istemez başka şeyler geliyor.
-"Acaba paralar başka yerde kullanıldı mı?" ya da "Paralar başka bir yerlerden mi çıkacak?" gibi.
Aslında yasalar açık.
Bakanlıktan, işçilere ödenmek üzere gönderilen para başka yerde kullanılamaz.
Kullanılıyorsa suç işlenmiş olunur ve savcılık devreye girer.
Eğer bu para başka yere harcanmadıysa, niçin hak sahibi olan işçilere dağıtılmıyor?
Var bu işte bir iş ama durun bakalım yakında meseleyi iyice anlarız.
......
Aynı saatte TBMM Olağanüstü
toplantısındaydım. Toplantıya nasıl katılabilirdim ki?
Dün bu sütunlarda, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'ın proje tanıtım toplantısına katılmayanları yazmıştık.
Katılmayanlar arasında Kazım kurt'un da olduğunu ifade etmiştik.
Kazım kurt aradı.
-"O gün Türkiye Büyük Millet Meclisinde fezlekelerin görüşüldüğü olağanüstü oturum vardı. Nasıl gelebilirdim ki?" dedi.
Ardından da, "Önemli bir oturum. Parti bütün vekillerin orada olmasını istemiş. Bir kişinin bile önemli olduğu olağanüstü bir oturum. Haliyle bu oturumda bulunmak üzere Ankara'ya gittim. O yüzden de Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'ın projelerini anlattığı toplantıya katılamadım. Çünkü ikisi de aynı saatlerde ve ayrı şehirlerdeydi. Bunu insanlar bilemeyebilir. Ama senin bilmen lazım" dedi.
Kazım Kurt, Ataç'ın toplantısına kasıtlı ya da ihmal sonucu katılmadığı gibi bir algıdan dolayı üzülmüş.
Üzüntüsünü de açıkça ifade etti.
-"TBMM de, Olağanüstü toplantıda olmasaydım kesinlikle bu proje tanıtım toplantısında olurdum" diyerek tamamladı sözlerini.
.......
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
İnatçılık Şampiyonası
Karadeniz sahilinde bir kahvede inatçılık şampiyonası düzenlenmiş. Üç müsabık ortaya çıkmış, başlarından çıkan birer olayı anlatıp, kahve sakinlerinden şampiyonu seçmesini istemişler.
Birinci müsabık:
"Bir akşam işten eve döndüm, kapıyı çaldım, hanım kim o dedi, kim olacak bu saatte, kapıyı başka kim çalar ki! Kızdım. Kapıyı ben çaldım, hanım ısrarla kim o dedi. Bu sabaha kadar böyle devam etti. Sabah oldu işe gittim."
İkinci müsabık:
"Ağrıyan dişimi çektirmek için dişçiye gittim. Dişçi hangi dişin ağrıyor diye bana sordu. Madem koskocaman dişçi, ağrıyan dişimi o bulsun diye inat ettim. Dişçi bütün dişlerimi çekti. Sıra ağrıyan dişime gelince, yine ağrıyor demedim ve ağzımdaki bu tek diş inadımdan kaldı."
Üçüncü müsabık:
"Evlendiğim ilk gece hanım bana dokunma dedi. Ben de inadım tuttu. Aradan 17 yıl geçti, hala dokunmadım."
Bu arada jüri başkanı
"Ama senin üç tane kocaman çocuğun var, nasıl olur?"
Diye sorunca:
"İnadımdan onların bile nasıl olduğunu sormadım."