
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Erken seçime taşınacak olan yaralar...
Adam, küçükken bulduğu Aslan'ı beslemeye başlamış.
Her gün yemeğini elleriyle yediriyor, büyük özen gösteriyormuş.
Yavru Aslan giderek büyümüş.
Bir gün yine yemek yedirirken adamın kolunu ısırıvermiş.
Çok korkmuş ve etkilenmiş adam.
Bir anda soğumuş beslediği Aslan'dan.
Doğruca psikologun yanında almış nefesini.
Psikolog dinlemiş adamı önce.
Sonra da: "Bununla yüzleşmelisin. Affedeceksin. Başka şansın yok" tavsiyesinde bulunmuş.
Adam yapmış psikologun dediğini.
Affetmiş beslediği Aslan'ı.
Yine eski günlere dönmüşler adam ile Aslan.
Fakat bir gün, Aslan yine yemek yediği sırada, bu kez daha da şiddetli şekilde ısırmış adamı.
Bu defa, kalıcı bir yara da oluşmuş adamın kolunda.
Olayın şoku ile yine gitmiş psikologunun yanına.
-"Dediklerini yaptım. O'nu affettim ama aynı şeyi yine yaptı. Ben şimdi ne yapacağım?" diye sorunca Psikolog adama hayatının dersini vermiş ve...
-"Ben sana Aslan'ın yaptığını affet dedim, unut demedim"
30 Haziran seçimini yaklaşık 2 ay önce yaşadık.
Seçim öncesi ve sonrasıyla birlikte partilerde pek çok olay yaşandı.
Partilisini kale almayan adaylar, adayını dikkat almayan yöneticiler oldu.
Seçilince havalanan, seçilemeyince unutulan insanlar oldu partilerde.
Tüm bu yaşananlar, partilerde siyaset yapan çoğu insanda onarılmayacak yaralara neden oldu.
Bu yaralar belki iyileşti, belki hala acıtıyor.
Yaranın sahipleri, kendilerine bu yarayı açanları belki de affetti.
Ancak...
Hiç kimse, seçim öncesi ve sonrası davranışlarla kendini yaralayanı unutmadı.
Şimdi gündemde seçim var.
Erken seçimin yapılma ihtimali her geçen gün artıyor.
Ve...
Partiler kendi içlerinde bu erken seçime, unutamadıkları derin yaralarla giriyor...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Marifet "iyi" siyasetçi olabilmekte...
Eski siyasetçiler arasında öyle isimler vardı ki; sonsuz güven duyardı koskoca şehir.
Sayıları az olsa da, müthiş derecede karşılıkları vardı
Dürüstüler bir kere...
Her biri siyaset yaparak mal sahibi olma yerine, var olan mal varlığını siyaset yaparak yemişti.
Olabildiğince ağırdılar örneğin.
Siyaseti insanlara hizmet aracı, kendileri için ise yaşam biçimi haline getirmişlerdi.
Sadece kendi partileri içinde de değil, diğer partililerin de nazarında saygı duyulan insanlardı.
Vatandaşın isteklerini öyle sigara paketi arkasına yazıp, sonra da atarak değil, bizzat takibini yapıp, çoğu zaman da ceplerinden harcama yaparak çözerlerdi.
O yüzden...
Herkesin takdir ettiği, sözüne güvenilen, bir dediği iki ettirilmeyen insanlardı sözünü ettiğimiz bu siyasetçiler.
Eskişehir'in herhangi bir ilçesine gidip, herhangi bir partinin teşkilatını 10 dakikada kurabilecek güvenirliğe, çevreye ve sevgiye sahiptiler.
Düşünce ve davranışları ile toplumda örnek olup, siyaset kurumunu da, kendi şahsiyetleriyle yükseltebilen özellikleri vardı.
Yaşamları boyunca hep iyi siyasetçi oldular.
Siyaseti bıraktıktan sonra da hep iyi hatırlandılar.
Ne yazık ki artık böyle siyasetçiler çok az.
Parmakla gösterilebilecek sayıdalar.
Seveni sevmeyeni vardır muhakkak ama bugün için Ahmet Ataç, sözünü ettiğimiz bu siyasetçilerden biri oldu.
Yaptığı işin düzgünlüğü, sempatisi ve hissettirdiği iyi niyetiyle, yukarıda tarifini yaptığımız eski iyi siyasetçilerin misyonunu devam ettiren bir isim haline geldi.
Sadece CHP içinde de değil...
Hakkında "AK parti ve MHP'de ön seçime girse, en az ilk ikide yer alır" yorumlarının bile yapılmaya başladığı bir isim oldu çıktı.
Sonuç olarak:
Siyasetçi olmak iş değil...
Neticede binlerce siyasetçi geldi geçti.
Daha binlercesi de gelip geçecek.
Bizler ise, bu binlerce siyasetçi arasından sadece "iyi" olan birkaç ismi hatırlayacak ve yazıp-çizeceğiz.
O yüzden...
Marifet, kendi partin ve özellikle de rakiplerinin gözünde "İyi" siyasetçi olabilmekte.
Tıpkı Ahmet Ataç gibi...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Eğitim mi önemli karakter mi?
Eğitim elbette önemli.
Ama daha önemlisi galiba karakter olmalı.
Bazen, son derece eğitimli diye bilip tanıdınız biri çıkıp öylesine bir cümle kuruyor ki, yüzyılın cahili etmez o lafları.
Ya da...
Eğitimin en üst noktasına çıkmış biri öylesine bir harekette bulunuyor ki, "Zır cahil yapmaz bunu" diyorsunuz.
Diğer taraftan bakıyorsunuz eğitimsiz bir insan...
Duruşu ve söyledikleriyle hayran bırakıyor kendisini.
Ve bu örnekleri gördükten sonra;
-"Demek ki her şey eğitim değilmiş" diyorsunuz.
Hep anlatılır ya...
Padişah vezire sormuş:
vezir!
-Eğitim mi önemli karakter mi?
Vezir düşünmeden cevap vermiş:
-Karakter padişahım.
Padişah memleketin her yerine tellallar çağırtmış.
-Duyduk duymadık demeyin en iyi hayvan eğiticisine yüz kese altın en iyi hayvan eğiticisi padişahın huzuruna çıkarılmış. Padişah hayvan eğiticisine sormuş:
-Bir kediye tepsiyle servis yapmayı ne kadar zamanda öğretebilirsin?
-Altı ayda öğretirim padişahım.
Altı ay dolmuş, huzura alınmış. Padişah:
-Öğrettin mi?
-Öğrettim padişahım.
Saray erkanı toplanmış, kedi elinde tepsi servis yapmaya başlamış, tam vezirin önüne gelmiş; padişah yine vezire sormuş:
vezir! Demiş.
-Eğitim mi önemlidir karakter mi?
vezir padişahın sorusuna cevap vermeden önce cebinde hazır tuttuğu fareyi yere bırakmış.
Kedi tepsiyi attığı gibi farenin peşinde koşmaya başlamış.
Tabi altı aylık eğitimde boşa gitmiş.
Vezir cevap vermiş.
-Karakter padişahım.
Bu yazıyı kesinlikle birileri için yazmadık.
Amaç sadece eğitimli olanlara karakterin de lazım olduğunu anlatmak istememizdi.