
Spor -6- Ferit Alp DOĞAN (90+1)
ESES GOL,GOL, GOL
Önce bir maç geriye gidelim ve üçüncü haftanın maçlarına bir göz atalım. Fenerbahçe'nin Manisa karşısında kazandığı son dakika golü hatalı bir kararla iptal edildi. Bir diğer İstanbul takımı G.Saray ise Karabük deplasmanında kalecisinin tartışmalı bir pozisyonda kırmızı kart görmesi ile 75 dakika 10 kişi oynadı. Aykut Kocaman ve Fatih Terim maçlar biter bitmez televizyonlara çıkıp, hakem kararlarını eleştirdiler. İstanbul basını da her zaman olduğu gibi hakemleri yerden yere vurup onların üstündeki baskıyı daha da arttırdılar. İşte oluşan bu baskının cezasını önce Kayseri sonra da biz çektik. Her iki maçta da hakemler maalesef adil bir yönetim gösteremediler.
Ceza sahası içinde Selçuk'un Veysel'e yaptığı hareketin karşılığı penaltı ve kırmızı kart olması gerekiyordu. Selçuk bunu bir Avrupa Kupası maçında yapsaydı, herkes tarafından sorumsuzlukla suçlanır, karara kimsenin itirazı olmazdı. Hatta daha ileri gideyim bu hareketi Veysel yapmış olsaydı, hakemin olan biteni gayet iyi göreceğini ve tereddütsüz bir şekilde penaltı kararı vereceğini düşünüyorum. Bizim ligimizde değişmeyen bir kural var. "Bütün kulüpler eşittir ama İstanbul takımları daha fazla eşittir." Böyle olunca da ligin tadı tuzu kalmıyor. Benim anlam veremediğim konu ise bu düzenden en fazla Anadolu Kulüpleri şikâyetçi olması gerekirken, Halil Başkan'da dâhil olmak üzere birçok kulüp Başkanı bunlar için "aman düşmesinler, aman ceza almasınlar" diye kapı kapı dolaşıp af istiyorlar. Allah'tan yeni Spor Bakanımız gerçek futbol tutkunlarının sesine kulak vererek, böyle bir yasa değişikliği düşünmediklerini belirtti ve içimize su serpti.
Şunu belirtmekte fayda var. Bu maçta hakemin vermediği bir kararı bahane gösterip mağlubiyet için kılıf aramanın bir anlamı yok. G.Saray bize göre daha istekli, daha hırslı ve en önemlisi daha becerikliydi. Aslında maça iyi başlayan bizdik. Son paslardaki dikkatsizliğimiz ile gol vuruşlarındaki beceriksizliğimiz öne geçmemizi engelledi. O dakikaya kadar bir tek ciddi atakları olmamasına rağmen bir anlık gafletimiz ile rakibin duran toptan gol atmasına izin verdik. Bu gol rakibe büyük moral oldu, dirençleri ve kazanma arzuları arttı. Üstelik şans da rakibimizin yanındaydı. İkinci yarıda maçı çevirmemiz için bir fırsat doğdu ama onu da hakem engelledi. Alman Hocamızın ilk on bir tercihini sorgulamanın bir anlamı yok. Bu maçı kazanmayı en çok onun istediği her halinden belli oluyordu. Koray'ın yerine Burhan ile başlasaydık daha iyi mi olurdu. Bilemiyorum, belki daha iyi olurdu. Bu tercihten benim anladığım Hocamızın bazı planlar yaptığı ama bunun sahaya yansımadığı şekinde. Aslında oyun kurgusu açısından bir sorun gözükmüyor. Bütün problem gol atamamakta... Golü bulduğumuzda rahatlıyoruz, aynı zamanda oyun kalitemizde artıyor. Ancak son iki maçta olduğu gibi golü bulamadıkça sıkıntı yaşıyor, tıkanıyor ve oyun disiplininden uzaklaşıyoruz. Sanki bir "Gol" her şeye ilaç olacakmış gibi gözüküyor. O halde hep birlikte bağıracağız. EsEs Gol, Gol, Gol...