1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Eskişehir ihya olur ama...

1 Kasım seçimlerinde vekil olmaya hak kazananlar dün mazbatalarını aldı.
Önümüzdeki günler içinde de meclise kayıtlarını yaptırıp, vekillik görevine resmen başlayacak.
Yine önümüzdeki günlerde hükümetin kurulmasıyla birlikte bu görevlerine resmen başlayacak vekiller.
Sürekli yazıyoruz Eskişehir'in yılların ihmaline uğramış bir kent olduğunu.
Yine...
Sürekli yazıyoruz Eskişehirlilerin iktidar partilerinden beklentilerinin bulunduğunu.
Eskişehir'de iktidar partisinden yatırım ve prestij açısından iki büyük beklenti ön plana çıktı.
İlki, Eskişehir'e hem statü, hem istihdam hem de katma değer sağlayacak iki büyük beklenti ön plana çıkmış durumda.
Bunlardan birisi, faaliyete geçecek olan fakat içinde Eskişehir'in olmadığı istinaf mahkemelerinin Eskişehir'de de olması.
İkincisi ise...
Prototiplerinin tamamlandığı açıklanan Türkiye'nin ilk yerli otomobil üretiminin Eskişehir'de kurulacak olan fabrikalarda imal edilmesi.
Hatta...
Geçmişin hatasını ortadan kaldırma adına Türkiye'nin Eskişehir'de üretilecek olan ilk yerli otomobili isminin de "Devrim" olması.
Eğer bu iki beklenti karşılanırsa, iktidar partisinin Eskişehir'deki aktörleri bu şehirde kahraman olur.
Eskişehir de ihya...
.....

Hoparlörle okunan ezan!
Toplum olarak okuma özürlüyüz...
Bunun yanı sıra büyük bir bölüm de okuduğunu anlamama özrü taşıyor.
İşte bizi en çok zorlayanlar da bunlar.
Yani...
Okuduğunu bir türlü anlayamayanlar.
Hemen her gün canımıza okuyor bu tip insanlar.
Yazmak istediğimizi anlatana kadar akla karayı seçiyoruz.
Çoğu zaman da "Ben anlattıklarımdan sorumluyum, senin nasıl anladığından değil" diyerek çıkıyoruz işin içinden.
Bu insanların, yani okuduğunu anlamayan insanların varlığı çoğu konuda yazı yazmamıza engel olmuyor tabii.
Fakat...
O kadar çok yazmak isteyip de, eğitimden önce beynin gerektirdiği insanların, yine okuduğunu anlamayacak olması düşüncesiyle yazamadığımız, toplum hassasiyetlerini de dikkate alarak yazmadığımız bazı konular var.
Bunlardan birisi de Ezan'ın hoparlör ile okunması meselesiydi.
Hep rahatsızdık bu meseleden ancak, yukarıda da sıraladığımız nedenlerden ötürü bir türlü elimiz gitmemişti yazmaya.
Zira...
Biliyorduk ki, yine okuduğunu anlamayan beyinsizler çıkacak ve tepki gösterecekti.
Ezan'a hakaret ettiğimiz söyleyip, dinsiz ilan edilecektik.
Neyse ki bizim bir türlü yazıya vuramadığımız bu konuyu, muhafazakârlığı ve müminliği tartışma götürmez İslami yazarlardan Mehmet Şevket Eygi almış kaleme.
"Ezan başkadır hoparlör başkadır" diye başlamış anlatmaya...
Devamla da:
-"Ezan ile hoparlör özdeşleştirilemez. Yüksek madeni sesli canavar bir hoparlör, çok güzel okunan bir ezana zarar verir.
Camilerdeki hoparlör fetişizmi bedeviliktir, ilkelliktir.
Akustik denilen bir ilim vardır. Camiler de bu ilme uymalıdır.
Hoparlörleri sonuna kadar açıp avaz avaz bağırmak fetişizmdir, günahtır, ayıptır, medeniyetsizliktir, densizliktir.
Hoparlörlerin sonuna kadar açılmasına karşı çıkmak, ezan düşmanlığı değildir.
Ezanlar öyle güzel okunmalı ki, namaz kılmayanlar bile ezan dinlemek için sabahleyin uyanma isteği duymalıdır." Diyor yazısında.
Ne dersiniz?
Her zaman olduğu gibi, buna da karşı çıkıp, tepki gösteren ve beyni ile irtibat kuramayanları ayrı tutacak olursak, haklı değil mi Mehmet Şevket Eygi bu yazdıklarında?
......

İyi duygularla başlamak önemli...
-"AK parti iktidar oldu diye halkın tercihini kötüleme yoluna gidecek değiliz"
-"AK parti hükümeti kuruldu diye de hükümetin başarısız olmasını temenni edecek de değiliz"
-"Ancak... Umarız bundan sonraki tutumları Başbakan'ın balkon konuşmasında söyledikleri doğrultusunda olur"
Bu sözler CHP milletvekili Gaye Usluer'e ait.
Dün gazetemizi ziyareti sırasında yaptığımız sohbet içinde söylediği sözler.
Eskişehir'de seçim öncesinin de seçim sonrasının da ortaya konulan iyi niyetli ifadelerle başladığını söylüyor Gaye Usluer.
Bunun çok önemli olduğunu söylüyor önce...
Ardından da...
Karşılıklı ve rencide edici, küçültücü ifade ve eleştirilerin yer almadığı, temiz bir siyasetin var olduğu bir süreç yaşandığını hatırlatıyor.
İki temennisi var...
Birincisi: Bu tutumun bundan sonra da devam etmesi.
İkincisi ise: Eskişehir söz konusu olduğunda, bu iyi niyet çerçevesinde el birliği ile çalışılması.
-"zaten Eskişehir'in de öncelikle ihtiyaç duyduğu bu değil mi?" diyor...
.....

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Üç arkadaş, üçü de birbirinin canı. Tek sorun yaşlarının artık fazlaca kemale erip, eşlerinin pek de genç olması. Günlerden bir gün biri diğerlerine:
- Beyler benim keyfim çok kaçık. Karım beni aldatıyor galiba. Üstelik de bir marangozla.
- Olmaz öyle şey, sen içini ferah tut, bizimkiler aldatmaaz... Ama nerden anladın?
- Karyolanın altında hep tahta talaşları görüyorum.
Derken ikincisi de karısından kuşkulanmaya başlar. Onun takıntısı da bir boyacı. Kuşkularının ana sebebi de karyolanın çevresindeki farklı renklerdeki çizikler ve üstüne üstlük bulunan iki adet fırça kılı.
Aradan zaman geçer ve nihayet üçüncüsü utana sıkıla derdini döker ortaya.
- Arkadaşlar benim derdim hepinizden büyük, üstelik tam bir felaket. Karım beni aylardır bir at ile aldatıyor.
Diğerleri:
- Saçmalama lan olmaz öyle şey!
- Nasıl olmaz? Ne zaman karyolanın altına baksam hep aynı jokeyi görüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi