
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
ESKİŞEHİR VE DEPREM
Vali Sayın Güngör Azim TUNA, "...Daha öncede yaşanılan, acı deneyimlerden biliyoruz ki deprem öldürmüyor, yapılar ve tedbirsizlik öldürüyor. Geçmişte yaşanılan deprem afetlerinden de ders çıkartarak, 7'den 77'ye, deprem afeti konusunda bilinçlenmemiz gerekmektedir." dedi.
Aslında Eskişehir'de, depremle ilgili olarak, ilgililer tarafından, sürekli önerilerde bulunuyorlar. Uyarılarda yapıyorlar. Nitekim DAK Ekip Lideri Sayın CANAYAK, Eskişehir Fay Zonu'nun 7,2 şiddetinde deprem üretebilecek uzunlukta olduğunu hatırlatarak vatandaşların muhtemel tehlikelere karşı hazırlıklı olması gerektiğini belirtti.
Ayrıca Sayın CANAYAKIN, "20 Şubat 1956 tarihinde, Eskişehir de 6,4 büyüklüğünde bir deprem olduğunu hatırlatarak, "Bu fay yaklaşık 40 kilometre uzunluğunda ve 75. Yıl Mahallesinden başlayıp Çukurhisar beldesine kadar gidiyor. Bu fayın son 20 kilometresini 1956 yılında meydana gelen 6,4 büyüklüğündeki deprem üretmiş. Fayın tamamının aktif olduğu dönemler de olmuş. Bu fay 7,2lik bir deprem üretebilecek uzunlukta. Böyle bir de tehlike karşısında tüm Eskişehir halkı hazırlıklı olmak zorundadır" sözleri ilgililer tarafından, dikkate alınır mı bilinmez, Ancak Eskişehir'de, depremle ilgili tedbirler yeterli değildir.
Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi Sayın Prof. Dr. Can AYDAY' da, Eskişehir'in, deprem tehdidi altında olduğunun, sürekli hatırlatıyor ve ilgilleri de uyarıyor. Eskişehir'in, her zaman depreme hazırlıklı bir kent olması gerektiğini, aksi halde bir depremde Eskişehir'in, hasar görebileceğinin söylüyor. Bu tehdidin, bir türlü dikkate alınmadığı, resmi kurumların konuya ilgisiz kaldığı, hatta Valilik tarafından konuyla ilgili çalışma yapılmasına rağmen, diğer kuruluş/ kurumların, bu çalışmalara duyarsızlığından sürekli müşteki olmuştu..
17 Ağustos 1999 tarihinde, Marmara Bölgesi'nde meydana gelen ve 17 bin kişinin ölümüne neden olan, 7.4 büyüklüğündeki depremden sonra da ülke genelinde olduğu gibi Eskişehir'de de depremle ilgili önlemler sürekli gündemde oldu. Ancak bir müddet sonra unutuldu. Ortama da her zaman olduğu gibi, "eski tas eski hamam" felsefesi hakim oldu.
17 Ağustos Marmara Depremi'nde, sabahın erken saatlerinde, Gölcük' te idik. Üç gün, enkaz kaldırma çalışmalarına, yardımcı olduk. Bölgede, kaos vardı. Devlet yardım konusunda organize olamadı. Beton binalar altında, yardım bekleyen veya çıkartılan insanları ve çalışmalara tanık olduk. Kurtulan insanlarımızla sevindik, ölenlere de üzüldük.
Eskişehir' e, döndükten sonra, orada gördüğümüz eksiklileri ve yapılması gerekenleri, o günlerde, Eskişehir Valimiz olan, Sayın Ali Fuat Güven'e aktardık. Eskişehir' de, birkaç adet çadır kent kurulmasını da istemiştik. Önerilerimizin, büyük çoğunluğu, o yıllarda hayata geçti. Hatta üç yerde, çadır kent gerçekleştirilmişti. Maalesef çadır kentin biri bir kooperatif, diğeri ise TOKİ tarafından, konuta dönüştürüldü. Diğeri ise kendi haline bırakıldı. Defalarca, gündeme getirmemize rağmen, hiçbir işlem yapılmadı.
17 Ağustos depreminden sonra, TBMM'deki siyasi partilere mensup milletvekilleri, deprem felaketiyle ilgili alınan ve alınması gereken, tedbirler konusunda, meclis araştırması açılması için önerge verdiler. Önerge de "afet riski yüksek olan bölgelerden başlamak üzere, mevcut yapı ve altyapıların afetler olmadan önce güçlendirilmesi ve yenilenmesi çalışmalarına kamu binalarından başlayarak önem ve öncelik verilmeli ve bu amaç için yeterli iç ve dış kaynaklar bulunarak, özel bir uygulama projesi hazırlanmalıdır. " ifadesi yer almıştı. Bugüne kadar bu ifadeler, ne ülke, ne de Eskişehir'de hayata geçirildi.
Yine aynı önerge de," planlama ve yapı sektöründe görev alan şehir plancılığı, mimar, inşaat, jeoloji, jeofizik, makine ve elektrik mühendisliği gibi, uzmanlık alanlarının yetki ve sorumluluklarını belirleyen, meslek yasaları çıkarılmalıdır. Bu yasalarda, Meslek Odalarına üyelerini denetleme yetkisi verilmeli, gereği yerine getirilmez ise, Odalar da sorumlu tutulmalıdır. Ülkemizde sağlıklı yapılaşma için, yeterli sayıda mimar, mühendis ve teknik eleman bulunmaktadır. İnşatlarda mimar, mühendis, tekniker kalifiye usta-işçisinin istihdamını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bağımsız ve uzman bir meslek kuruluşu olarak İnşaat Müteahhitleri Odası kurulmalı ve müteahhitler meslek ilkeleri açısından denetlenmelidir. Müteahhitlik sistemi değiştirilerek, yetki ve sorumlulukların belirleneceği bir hukuki sisteme kavuşturulmalıdır. "ifadelerinin de bugüne kadar arzu edilen boyutta gerçekleştirilemedi.
Elbette Eskişehir'de, her kesim, deprem olacak gibi, hazırlıklı olmalı ve alınacak önlemlerde, taşın altına koymalıdır. Çünkü söz konusu olan, insan hayatıdır. Ayrıca Japon Fizikçi Torahiko TERAD' ın söylediği gibi, " DOĞAL AFET UNUTULDUĞU ZAMAN GELİR." İnsanları da deprem değil "İHMAL" öldürür. O nedenle de tedbirler, sözde kalmamalı, düşünülen ve alından önlemler, sürekli , kalıcı ve sonuç alıcı olmalıdır..