Yunusemre başlı başına elbette bir marka...
Yol gösterici, alim, bilgin, şair, hak aşağı, ata...
Ancak biz başka bir şeyden bahsedeceğiz...
Tıpkı 'Konya denilince Mevlana, Mevlana denilince akla Konya'nın gelmesi' gibi bir şey...
Yani Mevlana'nın artık Konya'nın bir markası haline getirilmesi gibi bir şeyden söz edeceğiz...
Nasıl söz etmeyelim ki;
İki üniversitesi olan koskoca şehir, ticareti ve sanayiyi ile ün yapmış bir kent, Koca Yunus'una sahip çıkamıyor.
Onu anlayamıyor, anlatamıyor...
***
Anlayanlar var elbet...
Valilik elinden geldiğince çırpınıyor mesela.
Etkinlikler için düğmeye kaç ay evvelden bastılar.
Yunus haftası için etkinlikler düzenlediler.
Yunus'u Türk Dünyası Kültür Başkenti Projesi içerisine de katacaklar.
Yetecek mi?
Elbette hayır!
Yunusemre birkaç haftalık programlar arasında yine yitip gidecek...
***
Büyükşehir Belediyesi'ne bazı kesimler kültür sanat hizmetleri için kızarlar ama;
Bakın Yunusemre'nin oratoryosunu ABD'de kaç kez çaldırdılar.
Dünyanın en önemli sanat isimleri geldi konsere...
İki ülkenin diplomatları katıldı.
Basın yine oradaydı.
Yunusemre Dünyanın en batısında dillendi, dalgalandı.
Ne güzel!
K K K
Peki biz Yunus'un kendi memleketinde ne yapıyoruz?
'Hiçbir şey!'
Bırakın işin akademik çalışmalarını vs.
O konulara hiç girmeyeceğiz bile!
Bir şehir Yunus'u için bir biblo, bir tişört, bir bardak yaptıramaz mı?
Şehrin ortasına yapılmış temsili mezarının başında günler sürecek programlar yapılamaz mı?
Sadece ülkenin değil, dış kaynakların bile dikkatini çekecek etkinlikler neden yapılmaz?
Yunusemre bu şehir için ancak Valiliğin çırpınışları kadar mı değerli?
***
Bu konuyla ilgili daha önce çok yazılar yazdık...
Yazmaya da devam edeceğiz...
Ki;
Bu şehir ne zaman Yunus'a hak ettiği değeri verir, ne zaman Yunus'un ardına düşerse;
O zaman buradan bu şehrin akademisyenlerine, tüccarlarına, sanayicilerine, bürokratlarına, yöneticilerine vs...
Büyük bir 'bravo' deriz...
Ancak şimdi diyecek pek bir şey yok.
Çünkü ortada Yunus için yapılan hiçbir şey yok...