
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Eskişehir'de AK parti sürecini hatırlayanlar var mıdır acaba?
Kuruluş aşaması yıllarını hatırlıyoruz.
Hemen hemen 12-13 yıl öncesini.
Partiyi kurmakla görevlendirilenler kapı kapı geziyordu Eskişehir'de.
Yönetici arıyordu resmen.
Muhafazakâr yapıda olanlar ürkekti bu yeni kurulacak parti konusunda.
-"Aman bana gelmesinler de" diye düşünen pek çoktu içlerinde.
Yeni kurulacak olan partide olmayı risk olarak görüyordu büyük bölümü.
Çünkü...
İşin ucunda hem büyük bir risk hem de Milli Görüş'e ihanet etme gibi bir durum da vardı.
İşte o yüzden yeni partiye kapı kapı yönetici arayanlarla görüşmekten kaçtı çoğu insan.
Görüşüp "Yönetici ol" teklifi alan çoğu isim de affını isteyip kabul etmedi yönetici olmayı.
Neticede...
Yeni partinin Eskişehir'de teşkilatlanmasıyla görevli olanlar, bir çok insanın kapısından eli boş döndü.
Sonuç olarak...
Eskişehir'de birçok isim yeni partide görev almayı kabul etmese de, birileri bu görevleri kabul etti.
HEMEN HEPSİ YENİ İSİMLERDİ PARTİYİ ESKİŞEHİR'DE SIRTLAYAN
Pek çoğu yeni siyasetçi olan bu taze yönetici isimler, kurucusu oldukları partinin aynı yıl yapılan seçimi kazanmasıyla birden kendilerini iktidarda buldu.
Cevval siyasetçi değillerdi.
Belki şehirde karşılıkları tam anlamıyla yoktu ama, mütevazıydiler.
Siyasette kavgayı bilmiyorlardı.
İktidar olmuşlardı ama iktidar partisi yöneticileri görüntüsü yoktu hiç birinde.
Son derece sade bir yaşamları vardı.
Sadece yöneticiler de değil, partinin üyeleri bile partili gibi davranmıyordu.
Ulu orta "Ben AK Partiliyim" diyene rastlayamıyordunuz.
Zaten yapılan seçimlerde her iki kişiden birinin AK Partiye oy vermiş olmasının kamuoyunda bir türlü anlam verilememesinin de nedeni buydu.
Yöneticisi de üyesi de adeta içinde yaşıyordu AK partililiği.
Gösterişten uzak ve olabildiğince mütevazı bir biçimde.
YAVAŞ YAVAŞ İKTİDARDA OLDUKLARININ FARKINA VARDILAR.
Sonrasında iktidar olunduğunun yavaş yavaş farkına varılmaya başlandı.
O mütevazı, siyaseti ve kavgayı bile bilmeyen, dahası, iktidar olunduğunun bile farkında olmayan isim ve ekipler yerlerini, siyaseti bilen, mütevazı falan olmayan, kavga etmekten kaçınmayan ve en önemlisi de iktidar olmanın ne demek olduğunu iyi bilen isim ve ekiplere bıraktı.
Eskişehir'de parti böylece
Milli görüş kadroları içinde bile düşük profilli ve silik olmakla tanınan isimlerin eline geçmiş oldu.
SADELİK KALKTI, ZENGİNLİK VE GÖSTERİŞ HAKİM OLMAYA BAŞLADI.
Süreç içinde önce mütevazılık kalktı ortadan.
Bir kaç yıl öncesine kadar AK Partili olduğunu söyleme gereği bile duymayanlar, sürecin getirdiği noktada AK Partililiğini özellikle ve üstüne basa basa söyleme gereği duymaya başladı.
Bir anda...
"İktidar eşittir zenginliktir" düşüncesi hakim oldu bir çoğuna.
Kuruluşunda, yöneticilerin iş sahibi olmaları tercih ediliyordu, süreç ilerledikçe yönetici olanlar iş sahibi olmaya başladı.
Yavaş yavaş otomobiller yenilendi.
Siyah lüks alman arabaları çekildi altlara.
Hepsine birer "AK" Plakalar takıldı.
Artık kimse AK Partili olduğunu saklama gereği duymuyordu.
Hiç kimsenin, başında olduğu gibi AK Partililiği içinde yaşama gibi bir durumu söz konusu değildi.
Ne olduysa, kuruluşundan 3-4 yıl sonra olmaya başladı.
2002'de 4 ncü Milletvekilini az bir farkla kaçırmıştı Eskişehir'de.
2004 mahalli seçimlerinde Tepebaşı ve Odunpazarı'nı alıp, büyükşehir'i 9 bin oyla kaybetmişti.
Zenginlik ve gösterişe kayan, iktidar gücü ile kendi konumlarını yükselten parti içindeki aktörlerin, partiyi aşağıya çektikleri görülemiyordu bile.
Önce Tepebaşı gitti elden.
Ardından Odunpazarı.
Parti 4 Milletvekilini zar zor çıkartır hale geldi Eskişehir'de.
Kısacası...
İktidar gücünün dibine vuruldu.
Siyah lüks ve AK plakalı araçlarla gidilen yerlerde eski samimiyet bulunamadı.
Çünkü...
Mobilya mağazalarının üst katında yapılan samimi toplantılar, Rixos'ların salonlarına taşınmıştı bir kere...
Eeee...
İktidar partisine de bu yakışırdı.
Varsın, gelenlerin yüzünde o eski samimiyet olmasın.
Varsın, parti Türkiye genelinde oy patlaması yaparken, Eskişehir'de düşüş yaşasın.
Hiç önemli değildi...
O parti iktidardı ve iktidarın gücü, zenginliği, ihtişamı gösterilmeye ve yaşanmaya değerdi.
Kimse "Nereye kadar!" diye sormuyor, düşünmüyordu zaten.
Herkes o güç ve ihtişamdan üzerine düşeni kullanma telaşındaydı
*********************
Yaptığımız protokolün üye kabul edilmemle ilgisi yok
-Eczacılar odası Eskişehirspor'un ilaç giderini karşılamak için protokol imzalamış.
Bu Eskişehirspor'a yardımcı olmak için güzel bir düşünce ve girişim ama...
Söz konusu protokolün imzalanmasında, Eczacılar Odası Başkanının kulübün tek yeni üyesi yapılmasının etkisi olup olmadığı soru işareti teşkil ediyor.
Zira, aidatlarını yatırmasına ve bekleme süresi dolmasına rağmen bir çok isim kulübe üye yapılmazken, bir tek Eczacılar oda başkanının mali kongre öncesi üye yapılması düşündürmüyor değil."
Dün köşemizde bu tespiti yapmıştık.
Tahmin edeceğiniz gibi Eczacılar Oda Başkanı Yücel Yenilmez aradı.
-"Eskişehirspor'un ilaç ihtiyacını Oda olarak karşılama kararımızın kendi üyeliğimle ilişkili olabileceği hiç aklıma gelmedi doğrusu. Ama, insanların böyle düşünmesi de normal. Çünkü tesadüfler böyle bir konum yaratmış. Doğru, mali kongre öncesi bir tek ben üye olmuşum. Ama bu protokolün gerçekten benim üyeliğime karşılık yapılmış bir protokol olmadığını içtenlikle söylemek istiyorum. Ben mali kongreye misafir olarak gitmiştim. Raporlarda Eskişehirspor'un bir Eczane tarafından icraya verildiğini görünce kulüp yöneticisi Ahmet Yalçın'ı aradım ve 'Biz ilaç ihtiyacını karşılayalım' teklifinde bulundum. Zaten Eskişehirspor'un ilaç ihtiyacını ben ya da oda cebinden karşılamıyor. İlaç ihtiyacı olduğu zaman haber verecekler, ben de diğer meslektaşlarımla koordinasyonu kurarak bu ihtiyaç duyulan ilaçları temin edip Eskişehirspor'a göndereceğiz"
Böyle dedi Yücel Yenilmez.
Samimiyetine inandığımızı söyledik.
*************************************
Eskişehir'de her kavşağa bir tane gerekiyor galiba...
Fotoğraf Fethiye'nin içinde çekildi.
Yaz aylarında nüfusu 1 milyonun üzerinde olan tatil beldesi Fethiye'de esnaf, araçların korna çalmasından bir hayli rahatsız olmaya başlamış.
Sonunda çareyi, ilçenin en işlek kavşağına ve tüm araç kullananların görebileceği şekilde bir tabela dikmekte bulmuş.
-"Şoför Arkadaş. Lütfen korna çalmayınız" ibaresini de tabelanın üzerine yazmış.
Bir hayli faydası olmuş tabelanın.
Işıklarda bekleyen ve ışığın değişmesiyle birlikte kornaya basma alışkanlığı olan sürücüler, tabelayı okuduktan sonra bunu yapmamaya başlamışlar.
Hele tatil sezonu bittiğinde ve Fethiyeliler kendi kendilerine kaldıklarında sokak ve caddelerde korna sesi tamamen kesilmiş.
Görünce imrendik.
Kendi kendimize de "Galiba Eskişehir'in her kavşağına bu tabeladan, hem de en büyüğünden lazım" diye düşündük.
Zira...
Özellikle öğle ve akşam saatlerinde her cadde korna sesinden geçilmiyor.
Sanırsınız ki günün bu saatlerinde sürekli düğün konvoyları dolaşıyor şehir merkezinde.