
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Eskişehir'de AK partinin kritik seçimi...
Her ne kadar AK parti Eskişehir'de Cumhurbaşkanlığı seçimi için dişe dokunur bir çalışma yapmıyorsa da...
Her ne kadar Eskişehir'deki AK partililer "Nasıl olsa büyük usta kendi ismiyle bu işi halleder" diye,yine ustalarının lafıyla yan gelip yatıyor olsa da...
Haftaya Pazar günü yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminin Eskişehir sonuçları, Eskişehir'deki AK parti yöneticileri ve Milletvekillerini yakından ilgilendiriyor.
Şöyle ki:
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan'a çıkan oy, AK partinin Mahalli seçimlerde aldığı oyun altına düşürse, bunun faturası yöneticilere ve Milletvekillerine kesilecektir.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde yine Recep Tayyip Erdoğan'a çıkan oy, Mahalli seçimlerde Büyükerşen'in aldığı oyun altına düşecek olursa, bunun da faturası yine AK partinin Eskişehir'deki yöneticileri ve Milletvekillerine kesilecektir.
Çünkü...
Bu durumda insanların kafalarında "Eskişehir Büyükşehir belediyesine Recep Tayyip Erdoğan da aday olsaydı, kazanamazmış" kıyaslaması oluşacaktır.
.....
Yeri gelmişken...
Eskişehir'in siyasi yapısı, geleneksel olarak sağ tandansa sahip.
1954 ile 1995 yılları arasında ki seçim sonuçları, Eskişehir'in geleneksel olarak sağ tandansa sahip bir kent olduğunu ortaya koyuyor.
95 seçimlerine kadar yapılan seçimlerin hiçbirinde sol, Eskişehir'de aldığı oylarla Türkiye ortalamasını geçemiyor.
95 yılı seçimlerinde Türkiye genelinde yüzde 25 olan Sol oylar ilk kez Eskişehir'de yüzde 35 olarak ve Türkiye ortalamasının üzerinde gerçekleşiyor.
Bu fark, DSP nin birinci parti olarak çıktığı 99 seçimlerinde iyice açılırken,2002 makas biraz olsun kapanıyor ama,2007 den itibaren Eskişehir'deki sol oy farkı yeniden yükseliyor.
Şimdi...
1995 seçimlerine gelinceye kadar CHP ve türevinde olan Sol partilere Türkiye ortalamasının bile altında destek veren Eskişehir'de 95 seçimleriyle birlikte nelerin değiştiğini iyi irdelemek gerekiyor...
Bu irdelemeyi yaparken de, şehrin demografik yapısından tutun da Büyükerşen faktörüne hatta AKP'nin Eskişehir'de ki algılanmasını iyi değerlendirip yorumlamak gerekiyor.
Diğer faktörler bir yana, AKP nin Eskişehir'de yaşadığı sıkıntı ve mahalli seçim başarısızlıklarının temelinde, partinin DP-ANAP hatta MHP çizgisinin bir uzantısı olarak değil de, MSP-RP ve Fazilet partisinin bir uzantısı gibi algılanması yatıyor.
Kurulduğundan bu yana, şehrin dokusuyla uyumlu olmayan teşkilatlar, bu algının oluşmasında önemli bir rol oynarken, parti teşkilatlarında etkin olan küçük grupların partiyi sağdan gelebilecek insanlara kapatan uygulamaları "Küçük olsun benim olsun" zihniyetini ön plana çıkartıyor.
Bir önceki mahalli seçimde DP ve ANAP çizgisinde olan pek çok kişinin, seçimlerde AKP yerine Büyükerşen etrafında toplanmaları zaten bunu açıkça ispat ediyor.
Kısacası...
Çoğunlukla MSP, RP ve Fazilet Partisi çizgisinden gelen ve bu partilerde bile yeterince etkin olamamış kadrolar hem Eskişehir'in ruh hali ve ihtiyaçlarını tespit edemediği, hem de Büyükerşen'in aldığı güç kaynaklarını doğru tahlil edemediği için her seçimde Başbakan'ın kendi karizması ile aldığı oylara razı oluyor.
Sonuç olarak...
Eskişehir, CHP nin temsil ettiği değerlere öyle çok da itibar eden bir şehir değildir.
Ancak...
Eskişehir, aynı zamanda MSP-RP ve Fazilet partisi çizgisine de çok itibar eden bir şehir hiç olmamıştır.
Büyükerşen, Eskişehir nezdinde ne klasik bir DSP li gibi, ne de klasik bir CHP li olarak algılanmıştır.
Hatta...
Şehrin genel dokusunu çok çok iyi bildiği için böyle algılanmamak için de gayret sarf etmiş ve etmektedir.
Durum Büyükerşen tarafında böyleyken, Eskişehir'deki AKP hala MSP-RP ve Fazilet Partisi çizgisi ısrarını sürdürmekte ve DP ile ANAP uzantısının temsil edilmediği algısıyla, bu çizgiden gelenlerin Büyükerşen etrafında saf tutmasını kolaylaştırmaktadır.
Tüm bunlar göz önüne alındığında...
Büyükerşen'in her seçimde sağ'dan aldığı destekle oyunu arttırması da, işte bu yüzdendir.
Son söz olarak...
Büyükerşen, bugüne kadar klasik bir DSP'li ve CHP'li olmamayı başarırken, AKP nin Eskişehir'deki kadroları hiçbir zaman klasik MSP-RP ve Fazilet parti çizgisinin dışına çıkamamış, çıkmamaya da gayret göstererek, yapılabilecek en büyük hatayı yapmış ve sağ oyların Büyükerşen'e gidiş yolunu ta en başından açmıştır.
Yazıdaki yorumların tamamı, bizim bu köşede sık sık yap tığımız yorumların bir araya getirilmesinden oluşmaktadır.
Sonuç olarak...
AK Partinin Eskişehir'de, özellikle de Mahalli seçimlerde başarılı olamamasının ardında, Eskişehirlilerin çok da benimsemediği bir çizgiyi parti olarak sürdürme inadı ve görüntüsü vardır.
Son yapılan mahalli seçimde, bu çizginin dışındaki profile sahip adaylara parti içinden yükselen direnç de, bu tezi açıkça ispatlamaktadır.
......
"Tek amacım hizmet etmek"
diye başlayan sözler
Adam, yıllar öncesinden belirliyor hedefini.
Sonra...
Yavaş yavaş hedeflediği makama gidecek yolları inşa etmeye başlıyor.
Hedefe doğru yaklaştıkça, başlıyor para ve zaman harcamaya.
Ha bu arada, aslında böyle bir hedefi olmadığını, çevresinin baskı ve isteği sonucunda "Hayır" deme şansı bulamadığını anlatıyor uzun uzun.
Devamında da söylemleri geliyor...
Amacının "Hizmet" olduğunu söylüyor her gittiği yerde.
-"Yeter ki şehrim, ülkem kazansın" demeye başlıyor.
Süreç biraz daha ilerlediğinde, kapı kapı dolaşmaya çıkıyor haliyle.
Hemen her çaldığı kapıda "Size hizmet etmeye talibim. Benim başka hiçbir beklentim yok" diye başlıyor sözlerine.
-"Beni her istediğiniz zaman, istediğiniz saatte bulacaksınız" diyor üstüne basa basa.
İnsanların emrinde olacağını öyle bir hissettiriyor ki, "Aferin" diyorsunuz adama.
-"Bak işini gücünü bıraktı, bize hizmet etmek için gece gündüz çalışacak" diye düşünüyorsunuz.
Seçim günü gelip çatıyor.
Seçiliyor da...
Seçilir seçilmez söylediği ilk laf;
-"Verdiğim sözleri tek tek yerine getireceğim. Hizmet etmek için gecemi gündüzüme katacağım" oluyor.
Bunun üzerine insanlar da;
-"Bakın ne kadar isabetli bir karar verip onu seçtik" diye düşünüyorlar.
Ancak...
Aradan bir süre geçiyor, seçim öncesi verilen sözlerden geriye eser bile kalmıyor.
-"Hani sen gece gündüz hizmet edecektin?" diye soruyorsunuz...
-"Gözüne dizine dursun. Daha ne yapayım ki?" diye cevap veriyor.
-"İyi de, hizmet edeceğini kendin söylemiştin, söylediklerini niçin yapmıyorsun?" dediğinde bu kez küstahlaşıp;
-"Sana hesap mı vereceğim. Hizmet ediyoruz ya işte. Daha ne yapayım?" diye çıkışıyor.
-"Tek amacım hizmet" diye yola çıkıp seçilenler, bir müddet sonra ukala bir tavır içine de giriyor.
Sanki yalvar yakar o göreve getirilmişçesine, önüne geleni azarlayıp;
-"Biz burada mesai harcıyoruz yine de beyefendilere yaranamıyoruz" diyebiliyor.
Hatta...
-"Ben olmasaydım" ile başlayan cümleleri sık sık kullanarak bulunmaz hint kumaşı olduğunu adeta insanların gözüne sokuyor.
Kısacası...
Hedefledikleri göreve gelebilmek için kendilerini yırtanlar, o göreve geldiklerinde ne yaptıkları cambazlıkları hatırlıyorlar ne de verdikleri sözleri...
Hizmet için çıktıkları yol, bir anda lütuf'a dönüveriyor.
Foyası ortaya çıktıktan sonra ise, yakınma faslı başlıyor.
-"Tek amacım hizmet. Başka beklentim yok" ile başlayan sözler, aradan geçen zaman içinde "Sen işini gücünü bırak gel, bir de kimseye yaranama" ya dönüşüyor.
İşin ilginç yanı...
Bu her defasında böyle oluyor ve bunu her defasında aynı insanlar aynı şekilde yiyor.
.....
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Kara' cıların komutanı bir asker çağırmış. Asker
- "Emret komutanım" diyerek yanına gitmiş.
Komutanı... yere yatmasını istemiş. Daha sonra da bir tanka askerin üzerinden geçmesi için emir vermiş asker kılını bile kıpırdatmadan yattığı yerde beklemiş ve malumunuz ezilmiş. Komutan diğerlerine dönerek
-"İşte cesaret" demiş.
Havacıların komutanı bir asker çağırmış. Asker yine
- "Emret komutanım "diyerek komutanının yanına gitmiş.
Komutanı helikoptere binmesini emretmiş. Asker helikoptere binmiş ve havalanmış daha sonra komutanı askere aşağıya paraşütsüz atlamasını emretmiş asker de emre itaat etmiş ve atlamış. Yere çakılmış ve can vermiş. Komutan da diğeri gibi dönerek
- "İşte cesaret " demiş.
Sıra gelmiş denizci komutana. Denizci komutan askerini çağırmış. Asker çakı gibi hazırola geçmiş ve
-"Emret komutanım" demiş. Komutan
- Derhal denize atla ve 10 dakika yüzeye çıkma demiş.
Asker;
- "Hadi lan" demiş.. Komutan diğer komutanlara dönerek
- "İşte asıl cesaret bu " demiş.