
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Eskişehirspor'da hepsi suçlu...
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzon maçlarında rakiplerine kök söktüren bir futbol ortaya koy...
Ligin ortalarında, hatta dibinde yer alan kendin emsal hatta kendinden çok çok zayıf takımların karşısında tanınamayacak bir futbol ortaya koy.
Dört tane takıma karşı varını yoğunu ortaya koyup, sahada koşma rekoru kır...
Geri kalan takımlar karşısında, üstelik birçoğu kendi evinde yapılan maçlarda sefilleri oyna.
Kısaca...
Dört tane takımın kabusu ol ama, diğer takımların da moral bulduğu, ipten döndüğü, rahat bir nefes aldığı takım haline gel...
Bir hafta önce Trabzon'a gidip, o takımı sahasında rezil et.
Bir hafta sonra kendi sahanda Gaziantep'e rezil ol...
Demek ki bu futbolcular maç seçiyor kardeşim.
Demek ki, kendilerini gösterip,"transfer yaparım" sevdasıyla, özellikle dört maçta canına dişine takabiliyor bu futbolcular.
Demek ki:
Aynı futbolcular "nasıl olsa kimse fark etmez" düşüncesiyle diğer maçları pek sallamıyor.
Kısacası...
Demek ki bu futbolcularda forma aşkı falan hikaye...
Eğer durum bu şekildeyse (Bize göre aynen böyle) o halde, maç seçen, maça göre futbol oynayan ve takımdan ziyade kendini düşünen futbolcular kesinlikte suçlu.
Tabii ki sadece onlar değil suçlu olan...
O futbolcuların maçına göre oyun oynamasına müdahalede bulunmayan teknik kadro ve yönetimin de en az o futbolcular kadar suçu var...
Futbolcular maç ayırıyorsa.
Maç ayırdıkları alenen ortaya çıkıyorsa(Arka arkaya oynanan Trabzon ve Gaziantep maçlarındaki ortaya konulan iki farklı performans gibi)
Ve bu durumu Teknik ekip ve yönetim kurulu görmüyorsa...
Ya da görüp, hissetmelerine rağmen müdahale etmiyor, edemiyorsa...
Kimse kusura bakmasın ama...
Bu işte herkesin kusuru var...
**********************************
Herkes kendi işine bakacak kardeşim!
Gençlik Hizmetleri Müdürü Hüseyin Aksoy'un sosyal medya sayfasından Belediyelerin kar ile mücadele konusundaki eleştirilerini taşımıştık bu köşeye.
"Bir bürokrat eğer, Belediyeleri siyaseten böyle eleştiriyorsa, mutlaka kafasında Milletvekili aday adaylığı vardır. Aday adayı olacağı parti iktidar partisi olacağı için de herhangi bir soruşturma korkusu duymuyordur. Hatta, aday adayı olacağı parti kendisine "Aferin" bile diyebilir" yorumunda bulunmuştuk.
Dün bir tanıdıktan konuyla ilgili bir mail aldık.
Gelen mailde, Hüseyin Aksoy'un,sosyal medya sayfasından CHP'li Belediyelere göndermeleri devam ettiği yazıyor.
Ama aynı mailde, hafta sonu oynanan Eskişehirspor-Gaziantep maçı sırasında tribünde çekilmiş bir fotoğraf da eklenmiş.
Fotoğrafta, maçı izleyenler, tribünler tardan temizlenmediği için mecburen oturma yerleri üzerinde dikiliyor.
Yani...
"Kar temizliği yapamadığı için Belediyeleri eleştiriyorsun iyi güzel de, sen niye tribünleri temizleyemedin" mesajı var açıkça...
Ve mail aynen şu şekilde bitiyor; "Herkes kendi işine bakacak kardeşim"
İlgililerin bilgisine sunulur...
********************************
Hem Şan Hoca'yı hem de içinizdeki delikanlıyı dinleyin...
Zaman çok çabuk akıp gidiyor...
Ne zaman çocuktunuz? Ne zaman genç oldunuz, ne zaman orta yaşa ulaştınız?
Çok klasik olacak ama, adeta film şeridi.
Bir de bakıyorsunuz, tüm anılar, sevinç ve üzüntüler çok eskilerde kalmış.
Yaptıklarınızdan hatırda kalan çok az şey var.
Yapamadıklarınız hiç aklınızdan çıkmamış.
Öyle bir sürecin içine girmişsiniz ki, kum saatinin altı dolu, üstü ise boşalmak üzere.
Kumla dolu alt tarafta birkaç hatıra, birkaç üzüntü ve birkaç sevinç.
Giderek boşalan üst taraf ise, sadece kaygı ve endişeden ibaret.
Moral bozucu bir durum anlayacağınız...
Ama durun!
Niye moralinizi bozacaksınız ki?
Sonuçta tüm canlılarda olduğu gibi, tabiatın biçtiği bir rolden ibaret üzerimize yüklenmiş bu görev
Doğar, büyür ve ölürsünüz. Bu, bu kadar basit bir değişmez kural.
Önemli olan keyfini çıkartmak değil mi?
BURAYA KADAR BENİ DİNLEDİNİZ. BUNDANR SONRASINDA ŞAN HOCA'YI DİNLEYİN İSTERSENİZ...
Şan Özalp'i Eskişehir'in neredeyse tamamı tanır.
Uzun yıllar Anadolu Üniversitesi'nde görev yapmış önemli bir akademisyen,
Anadolu Üniversitesi Rektör yardımcılığı görevinden sonra, Afyon Kocatepe Üniversitesine önce atama ile, ardından da seçim ile Rektör olmuş, sonrasında da Kıbrıs Üniversitesinde Rektörlük görevini sürdürmüş önemli bir İlim adamı.
Geçenlerde 75 nci yaşını kutlamış Prof Dr Şan Özalp.
Sosyal medya üzerinden yeni yaşını kutlayanlar için de teşekkür mahiyetlinde bir yazı kaleme almış.
Ne yalan söyleyelim, acayip hoşumuza gitti yazdıkları.
Sözü fazla uzatmayıp, geçelim Şan hoca'nın yaş ile ilgili yazdıklarına...
Aynen şöyle diyor Şan Özalp;
KENDİMİ 25 YAŞINDA HİSSEDİYORUM
"Bugün 3 çarpı 25. yaşımı kutlarken, "platin" yaşımı kutlayan, güzel dileklerini paylaşan herkese tek tek çok teşekkür ediyorum.
Hepinize bu ileri yaşları, sağlıkla, huzurla, mutlulukla ve sevdiklerinizle kutlamanız nasip olsun.
Çok çabuk geçen, geride bıraktığım yıllardan hatırladıklarım güzel olaylar, iyi insanlarla dolu özel anılar, sevdiklerimle ve dostlarımla geçen neşe dolu zamanlar.
Ben çocukken 75 çok büyük ve uzak, aynı zamanda yaşlıydı. Şimdi anlıyorum ki yıllar geçince yaşlanıyoruz ama önemli olan içimizin ihtiyarlamaması ve genç kalması. Ben de içimdeki 25'lik delikanlıyı dinleyerek, 100. yaşımı da inşallah kutlarız diyorum."
Ne dersiniz?
Yıllar boyu binlerce öğrenciye ders vermiş bir bilim adamından,"Hayat" ve "Hayat"a bakış ile ilgili böyle bir dersi almaya ne denli ihtiyacımız vardı değil mi?
İçinizdeki 25'lik delikanlıları dinleyerek hepinize 100 ncü yaş günleri temennisiyle...