1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Eskişehirspor'da kısır döngü...

çinlilerin, ekonomik anlamda Dünya’nın her yerinde girişimleri var.
Futbol da çinlilerin el attığı bir sektörlerin başında geliyor.
Dünya’nın her ülkesinde deli gibi futbol kulüpleri satın alıyorlar.
Türkiye de bulunan futbol kulüpleri de ilgi odakları içinde.
çinlilerin ilgilendiği Türkiye’deki futbol kulüpleri için öncelikli kriter, kulübün şirket olması.
Dernek statüsünde olan kulüplerle kesinlikle ilgilenmiyorlar.
İşte bu nedenle çok yakın bir gelecekte, Türkiye’de bulunan ve şirket statüsünde olan pek çok futbol kulübünün çinliler tarafından satın alınacağı söyleniyor.
İşte bu nedenle…
Sadece çinliler de değil, futbol endüstrisine ekonomik anlamda girmek isteyen diğer ülke yatırımcıları için, Türkiye’deki futbol kulüplerinin süratle şirketleşmesi gerektiğinin üzeri çiziliyor.
önümüzdeki süreçte yaşanacak olan bu global süreçten gelelim Eskişehirspor’a…
Yılmaz Büyükerşen’in ilk büyükşehir belediye başkanı olduğu 1999 tarihinden bu yana geçen süre içinde sürekli tekrarlanan şöyle bir durum var:
-Her Eskişehirspor yönetimi, göreve gelir gelmez ilk iş  Büyükerşen’den maddi destek ister…
-Büyükerşen her defasında bunun yasal olarak mümkün olmadığı belirtip, “Bu iş dernek statüsüyle kara düzen olmaz. Biran önce şirketleşin.” Tavsiyesi verir…
-Taraftar maddi destek vermediği için Büyükerşen’e kızar.
-Yönetimler ise bir yandan Büyükerşen’in “Şirketleşmeden diğer kulüplerle rekabet edemezsiniz” tavsiyesine hak verirken, diğer taraftan maddi destek vermediği için Büyükerşen’e tepki gösterir…
20 yıldır bu süreç döngü halinde böyle sürer gider…
Görünen o ki bu kısır döngü bundan sonra da devam edecek.
Zira…
Hiçbir yönetim bugüne kadar (Sinan özeçoğlu başkanlığındaki yönetim haricinde)şirketleşme ile ilgili ciddi bir çalışma içine girmedi.
Hiçbir yönetimin önceliği şirketleşme olmadı.
Bu olmadığı için Eskişehirspor dernek statüsünden bir türlü kurtulamadı.
Bundan sonra da kurtulamayacak gibi görünüyor.

Zira…
Yeni yönetimin de gündeminde de şirketleşme şimdilik yok gibi…


.....


 


Yeter ki aday ol…


Küçük yaşta yetim kalan bir çocuk bir akrabasının alıp götürmesiyle İrlanda’ya gider.
Orada okumaya başlar. Okul hayatı sonrasında da iş hayatına atılır.
çok da başarılı olur ve kısa süre içinde çok paralar kazanmaya başlar.
Bu arada evlenip aile yaşamını da kurar.
Sonrasında, doğduğu topraklar gelir aklına.
-"Acaba Türkiye’de akrabalarım var mı? Varsa kimler ve şimdi ne yapıyorlar?" diye düşünür.
Maddi bir problemi de olmadığı için, Türkiye’deki akrabalarını araştırmaya karar verir.
Hemen bir dedefliklik bürosunun kapısını çalar.
Durumu anlatıp, "Ben akrabalarım kimler bunu öğrenmek istiyorum" der.
Bunun üzerine dedektiflik bürosu yetkilileri;
-"Biz senin bu istediğini yerine getiririz. Senin soy ağacını çıkartırız. Ama bu kolay bir iş değil. Hem zamana hem de paraya ihtiyaç var. Senin bu istediğini şu kadar paraya yaparız" derler.
Bizimki bakar, karşısına çıkartılan fiyat öyle bir anda verilebilecek bir rakam değil.
-"Biraz düşüneyim" diyerek ayrılmış Dedektiflik bürosundan. Doğruca başka bir büronun yolunu tutar.
Ancak, orda da aynı fiyat söyleniyor kendisine.
Bu kadar parayı aile soyunun ortaya çıkmasına veremeyeceği için boynu bükük ayrılır bürodan bizimki.
Dalgın ve biraz da morali bozuk yürürken, Türkiye’den bir arkadaşı ile karşılaşır...
Arkadaşının;
-"Hayrola çok dalgınsın?" demesi üzerine başlar anlatmaya;
-"Aile soy kütüğümü ortaya çıkartmak istedim. Sülalemde kimler var? Nerede yaşıyorlar? öğrenmekti niyetim. Ancak bunun olabilmesi için benden şu kadar para istediler. İşte bu parayı versem de aile soyumu ortaya çıkartsam mı onu düşünüyordum" deyince Türk olan arkadaşı dayanamayıp;
-"Yahu düşündüğün şeye bak. Ne diye vereceksin o kadar parayı. Ben sen in bu işini cebinden 5 kuruş bile çıkmadan hallederim" der.
Buna çok şaşıran bizimki "Bu nasıl olacak peki?" deyince Türk arkadaşı;
-"Sen şimdi git Türkiye’ye. Herhangi bir partiden aday ol. Bak o zaman senin soyunu sopunu, sülaleni nasıl ortaya çıkartıveriyorlar." diye yapıştırır cevabı.
HHH
İstanbul büyükşehir belediye başkanı seçilip mazbatasını alan ama seçimlerin yenilenme kararı sonrası mazbatası geri alınan CHP adayı Ekrem İmamoğlu hakkında, AK Parti cenahının ileri sürdüğü iddiaları duydukça bu hikaye geliyor aklımıza…
Bilindiği üzere önce “Hırsız” denildi Ekrem İmamoğlu için…
Bu iddia belgesiz-bilgisiz fos çıkınca bu kez, Yunanistan’da yayınlanan bir gazetenin haberi üzerinden Ekrem İmamoğlu’na “Yunan” denildi.
Haberi yapan gazetecinin açıklamasıyla bu da fos çıkınca, Trabzonlu olan Ekrem İmamoğlu için şu sıralar “Portuslu” iddiası dolaşmaya başladı.
Ekrem İmamoğlu’nun “Ben 4-5 göbek soy ağacımı sayarım. Bana bu iftirayı atanlar da aile soy ağacını sayabiliyor mu?” demesiyle, Pontuslu iddiası da tutmadı.

Sonuç olarak…
Yukarıdaki hikâyenin tersine bu kez, hakkında ileri sürülen her ispatı olmayan iddia, CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun gerçek geçmişinin ortaya çıkmasına ve bu durumun da kendi hanesine artı yazmasına yol açtı…


.....


Cindoruk’un doğum günü…


Hüsamettin Cindoruk Eski TBMM başkanlarından.
Eskişehir’in de eski milletvekillerinden tanınmış bir siyasetçi.
Cunda adasındaki yazlığında 86’ncı yaş gününü kutlamış önceki gün.
Yanında her zaman olduğu gibi kendisine gönülden bağlı olan Eskişehirli Orhan Kesikoğlu ve eşi varmış.
Pasta kesilerek küçük bir kutlama yapılmış anlayacağınız.
Kutlamada bir de temennisi olmuş Cindoruk’un…
Eskişehir’in yaşamında önemli bir yere sahip olduğunu her fırsatta dile getiren Cindoruk “Allah nasip ederse 90’nc yaş günümü Eskişehir’de kutlamak istiyorum” demiş…
Hüsamettin Cindoruk’un yeni yaşını kutluyoruz.
90’ıncı yaş gününün  Eskişehir’de kutlanılması temennisine de canı gönülden katılıyoruz…


....


Bu bizde
niye olmaz?


“Haysiyetimle devraldım, haysiyetimle devrediyorum. Bu zaman zarfında ülkeme hizmet etmekten haz ve şeref duydum.”
Bu sözler, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in görevi bıraktığında söylemiş olduğu sözler.
Son derece donanımlı ve dürüst olan, bunca yıl ailesi ile ilgili tek bir kelimenin duyulmadığı, iş çıkışı market kasasında sırada bekleyen, hiçbir Alman modacının kıyafetlerine sponsor olmayan, çok eleştirilmesine rağmen 60 Euroluk elbiseler giymeyi tercih eden, yurt dışı gezilerine tarifeli seferlerle giden, Almanya’yı yönetme şerefi verdiği için ülkesinin halkına teşekkür eden, bir daha aday olmayacağını söyleyip “Ben başbakan olarak doğmadım ki! Almanya genç ve dinamik insanlar tarafından yönetilmeyi hak ediyor” diyerek veda eden Merkel’e ait bu sözler.
Ne diyelim?
Dinlediğinizde “Almanya boşuna Almanya olmamış” dedirtiyor insana…
Hatta…
-“Görevi kendi isteği ile zirvede bırakmak lazım” dedirtiyor.
Dahası…
-“Bu durum bizim ülkemizde bir türlü niçin olmaz?” diye de sordurtuyor üstelik…

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi