
(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK
FENER MAÇI MI?
Milli takımımızın Hırvatistan'a elenmesinin yankılarını yazılı ve görsel medyadan takip ettik. Her başarısızlığın ardından ülkemizde ki klasik teknik direktör değişikliğini de yaşadık. Şuan ki kurulu düzende Abdullah Avcı'dan çok büyük farklılık yaratmasını beklemek hayalcilikten öteye gitmez.
Avrupa'da sahne alan futbolumuzun gerçeklerini gördük. Bitik takımlarımız ve futbolcularımızla, bizler ancak kendi ligimizde çalar, oynarız!
Aslında Avrupa Şampiyonası Grup eleme maçlarında Milli Takım gerçeklerine baksaydınız, Türk futbolunun ne olduğunu görebilirdiniz. Azerbaycan'a ilk maçta yenilen, ikinci maçında ise inanılmaz zorlanan milli takımdan ne bekliyordunuz ki.
Futbolda talihin halt ettiği yerlerde, tarihi not etmek gerekir. Çünkü o zaman gerçekler başlar! Hırvatistan maçlarında olduğu gibi...
Gençliğine temel atmayan bir futbol anlayışı, eldeki belli adamlarla zaman harcarken, Türk futbolunun çürümesinin temeli Milli Takım'da atılıyor. Hâlâ Hakan Balta, Servet Çetin, Emre Belözoğlu gibileri için uğraş verilirken, Ömer Toprak gibi kaç gencin önü kesiliyor kim bilir!
*********
Şunu söyleyeyim Fenerbahçe maçı ile hiç ilgilenmiyorum. Bu düzende başarı ve başarısızlık hep günü birlik yaşanır. Öylede olmuyor mu zaten... Fenerbahçe'yi yenmek sezonu mu kurtaracak. Hedef mi büyütecek. Kandırmayın kendinizi.
Bana göre maç kazanmaktan daha kutsal olaylar var.
Mesela öz değer ve gerçek Eskişehirspor ruhu...
Geçtiğimiz hafta içinde ilimiz yazılı ve görsel basında da mili takımın Eskişehirspor ile bağdaştırıldığı yorumları gördük okuduk. Doğru noktalara değinildiğini de inkar edemeyiz. Ancak içinde samimi olmayan o kadar çok şey var ki...
Gençlerbirliği maçının Şeker stadında oynatılmasından tutunda, eleştiriler alt yapıdan genç futbolcu yetişmemesine kadar devam etti.
Ama şunu düşündüm. Zamanında Eskişehirli genç futbolculara sırt dönerek, bu şehirde Eskişehirspor'dan başka profesyonel takım kalmamasına vesile olanların bu anlamda yaptığı eleştiriler ne kadar inandırıcı gelir insanlara.
Sonra Gençlerbirliği maçı Şeker stadında değil de Hasan Doğan sahasında oynansaydı, eleştiriler ne yönde olurdu diye geldi aklıma.
Yapılan eleştirilere batkımda artık spor kamuoyunda mide bulandırıcı işler var. Bazıları makam ve mevki için tezgah açarak harıl harıl çalışıyor.
Anladım ki Eskişehirspor kimsenin umurunda değil. Kişisel ameller için sadece bir merdiven olmuş.
Haddim olmadan, saygı duysam da gördüm ki bazı kişilerin günlük eleştiri ve yorumları Eskişehirspor'a asla projektör olamaz. Ancak mum ışığı...
Üflesen söner!
Ülkemizde ve ilimizde sporun, futbolun neden bu halde olduğunu sorgulamaya gerek yok. Sorun bizleriz.
Eskişehirspor'u kendisi için araç gören çıkarcı yönetici, antrenör, yorumcu, yazar ve taraftarları aramızdan soyutlamadığımız sürece bu düzen böyle gider...
Hal böyle olunca da bırakın Eskişehirspor'u, bu ilin sporundan ne bekliyorsunuz ki!
Eskişehirspor'u ve sporunu kendine çıkar malzemesi yapanlara son söyleyeceklerim;
Tilki postunu değiştirir ama huyunu asla.
Yarattığınız bu soysuz düzene gururla bakınız.
Yaktınız futbolumuzu, sporumuzu.
KINA YAKINIZ.