(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK

(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK

FUTBOLUN "OF" ZAMANI


Karabük'te ikinci yarının ilk 15 dakikalık dilimi hariç futbolun yetim kaldığı bir akşamdı.
Geceye ev sahibi gelip konuk giden Yılmaz Vural'ın öğrencileri golü bulunca, "Herhalde ihtiyacı olan, elini çabuk tutuyor." dedim.
Ama atılan golden sonra, skoru koruyabilir miyim düşüncesiyle kendi kabuğuna çekilen Karabük resmi çıktı ortaya.
Ve olan oldu.
Kendi sahasında intihar düşleri kuran Karabük için bu durum pahalıya mal oldu. Emre Güral'ın ileri uçta getirdiği ekstra gücün yanı sıra, Eskişehirsporlu futbolcular ikinci yarıda yüreklerini ortaya koyunca art arda goller geldi.
Kırmızı şimşekler öne geçse de klasik yan top hastalığından kalesinde golü gördü ve oyun yine dengelendi. Eğer Karabük bu gol için biraz gecikse Eskişehirspor açısından skorun daha farklı olacağı bir karşılaşma olabilirdi.
***
Aslında Salı akşamı Karabük kazanmak için ne kadar çabalasa da, Eskişehirspor'da kaybetmemek adına bir o kadar mücadele etti
Kime yaradı derseniz; Karabük'e yaramadığı kesin. Eskişehirspor tarafından bakarsak; sezon başından bu yana alınan her puanın zaten bir teselli ikramiyesi var.
Büyük ikramiye hayalinden bize kalan yine bir Amorti...
***
Maçı izlerken düşündüm de Türk futbolu nereye gidiyor?
Kuru bir heyecan...
3 takımın futbolsuz at başı şampiyonluk yarışı, aslında heyecanlandırmıyor da insanları. Sadece ekrandakiler ticari çıkarları için olaya biraz renk katmaya çalışıyorlar o kadar...
Hani masal gibi gelir ya bazen... "Yoksul ama onurlu"bir hayatımız vardı bizim. Çocukluğumuzda maçların radyolarda anlatıldığı...
Bizim görmediklerimizi, bir yargıç namusuyla bizlere anlatan spikerliği... Ahlaklı yöneticiliği... Namuslu yöneticiliği... Ve kitap okuyan, duruşuyla dahi insanlara mesaj veren futbolculuk yıllarını...
***
Sonrasında paralanan değerleri gördük. Gözü şampiyonluktan yada günlük sonuçtan başka bir şey görmeyen delikanlı toplumu da.
"Futbol kulüplerinin daha çok para kazanmasıyla, bizlerin neler kaybettiğini sorgulamaya gerek yok" dedim kendi kendime. Nasılsa para çoğaldıkça, ahlak, dürüstlük ve erdem gibi değerlerin de bir anlamı kalmadı.
***
Anladım ki; paranın çoğaldığı sistemde, öncelikle televizyonları kurtlardan kurtarmak gerekiyor. Puan cetvelini düzenleme gücünü hakemlerden almak, insanların adrenalini yükselsin diye, sergiledikleri oyun içinde oyunları da yayıcı kuruluştan çalmak gerekiyordu. Çünkü sisteme uşaklık eden popüler şeytanları temizlemedikçe düzelmeyecek bu düzen.
En önemlisi bizim gibi futboldan keyif almak isteyenler için kulüpleri adam gibi yönetecek adamlara teslim etmek gerekiyor.
***
Şimdi futbolun "Of" zamanı.
İnsanlığın "kof" zamanı...
O yüzdendir ki, masumiyeti elinden alınmış ticarettir futbol.
Bakıyorsunuz sözde rekabet.
Bu sezon hepimizin beynine, "Ceza ligi" olarak kazındı bile.
Tribünler boş, futbol öksüz kaldı. Bu ülkede bu oyunun tadı kalmadı.
Amaç belliydi;
İnsanlar maça gitmesin, daha çok dekoder satılsın.
***
Neyse biz yine fazla dalmayalım derinlere...
Girmeyelim boyumuzdan büyük işlere...
Önce kendi evimizin önüne bakalım.
Bu sezonun Eskişehirspor için hatalar mezarlığı olduğunu görelim.
Bu şehir futbolda gerçeğe varmakla, yalana koşmak arasında sıkışıp kaldığı için, elde kalanlarla avunmayı öğrendi.
Evet; ligde kalındı. Ve taraftarın sözde gönlü oldu...
Fakat Eskişehirspor'un büyülüğü, kümede kalmakla teselli bulacak büyüklük değildir. Yeni sezon öncesi şimdiden herkesin takımın içindeki gerçeklere gözlerini açması da ligde kalmaktan daha anlamlı bir hesap dökümü olacaktır.



Önceki ve Sonraki Yazılar
(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK Arşivi