
(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK
GEÇMİŞ HERŞEYİ ANLATIR...
'Dün gördük ki...
Avrupa'nın zahmeti bol.
Türkiye'de Fenerbahçe gibi maçlarda her türlü işi götürmek varken...
Şimdi Eskişehirspor yönetimi, hayallerini sürsün namluya.
Atış serbest.'
(10 Nisan 2011 Fenerbahçe maçıyla ilgili alıntı)
***
'Bu Trabzon, yıllar önce gol krallığı uğruna Eskişehirli çocukları ağlatan takım değil mi? Kırmızı şimşekli oyuncular en azından geçmişin ve formanın aşkına kazanmasalar da yürekten oynadılar.
Ancak bu maç Eskişehir'in yönetiminden futbolcusuna ve hatta taraftarına kadar kendi kendini sorgulama maçıdır.
Eskişehirspor dün gece ki maçta ne kazandı?
Kimin şampiyon olacağı Eskişehirspor'u ilgilendirmediğine göre...
Avrupa kupası için önemli 2 kayıp puan var. Ancak maç sonunda galip gelmiş gibi sevinmeyi anlayamadım. Büyük camialar formasıyla, armasıyla ve taraftarıyla birilerine köstek olduğu için sevinmemeli. Atatürk stadında belki de geçmişin acısı çıkartıldı...
Ama gerçekler göz ardı edilemez.
Dün Atatürk stadında özellikle ikinci yarıda pozitif futbol oynayan ve pozisyonlara giren bir Eskişehirspor vardı.
Ancak sormadan edemeyeceğim.
3 haftadır nerdeydiniz?'
(23 Nisan 2011 Trabzon maçıyla ilgili yazıdan alıntı)
***
Sona eren sezonda futbolun karanlık yamacında, birbirlerine sarmaşık olan takımları gördük. Her takıma aynı mücadeleyi göstermeyen futbolcuları da gördük bu sezon. Hatta onları alkışlayan taraftarları da. Bu ihanet manzarasına bakınca, bir şeyi unutmamak gerek. 'Keser Döner, Sap Döner, Gün Gelir hesap Döner'
(30 Mayıs 2011'de şike sürecinden önceki yazımdan alıntı)
Bu yazıları tribünlere oynamak için kopyalamadım. Bu yazıları herkesin kendi gerçekleriyle yüzleşmesini istediğim için tekrar yayınlıyorum.
lll
Eskişehirspor'un ya da kişilerin şike yaptığı ya da yapmadığının bu saatten sonra önemi yok. Hala birileri çıkıp da tribünlere pembe tablo çizmeye çalışmasın. Birlik beraberlik, kenetlenmek edebiyatı yapanların asıl amaçlarının'Tamamen Duygusal!' anlamda bağlı oldukları yönetimi ve başkanlarını korumak olduğunu herkes biliyor. Ama adama 'Senin şuanda arkasında durduğun ve her hafta yağ çektiğin yönetimin başında ki kişide, o dönem kulübü yönetenler arasında değil miydi' diye sorarlar...
Hele ki bazılarının şike soruşturmasından sonra Bülent Uygun ve Ümit Karan'ın arkasında olduklarını belirten beyanatları gazete arşivlerinde yerini korurken!
Gerçek olan şu ki Eskişehirspor'u yönetenlerin, medyadakilerin ve taraftarın bu dönemde kendi gerçekleriyle yüzleşmesi belki de gelecek adına çok önemli...
Medyasından taraftarına herkes üzerine düşen dersi almalı.
***
Gündemde olan vergi affı durumu olmasa; önünü zor gören ve yönetimin(Haklarını yemeyelim) bin bir zorluklarla idare etmeye çalıştığı bir kulüp portresi var karşımızda...
Böyle bir ortamda Avrupa'ya gitmek; kimse kusuruma bakmasın ama zaten kibrit kutusuyla okyanusa açılmaya benziyor.
Kendi kendimize bazı sorular soralım...
Cevapları eminim sizin de içinizi acıtacak!
Halil Ünal döneminde bu takım UEFA'da iki ön eleme oynadı da ne oldu?
Avrupa'ya gitmenin kulübün geleceğine bir katkısı vardı da, şimdi finansal yönden neden bu hallere düşüldü?
Alt yapı ve tesisleşme anlamında hala belli bir düzeye gelemeyen bu kulüp, her anlamda Avrupa stantlarını yakalamasını bırakın, yanından dahi geçecek durumda mı?
Avrupa'yı hayal ediyoruz ama takımın önümüzde ki sezon ligde ne yapacağı hepimizin kafasında soru işareti mi?
Bazen cevaplar utanır sorulardan değil mi?
O yüzden CAS'tan gelecek sonuç da pek umurumda değil. Bu dava için yapılacak olan hamleler değil, Eskişehirspor'un geleceği adına yapılacak hamlelerdir benim için önemli olan...
lll
Ülkede garip bir hava oluştu...
Bir kesimin işine gelmeyen bir durum söz konusu olduğunda belli kişileri hedef göstermek ve tepkileri yakarak, yırtarak ortaya koymak moda oldu...
Zafer Tüzün'ün afişinin yırtıldığını gördüğümde ise bir insanın kendi kendini nasıl bu kadar nefret edilir hale getirdiğini düşünmesi gerektiğini anladım. Hele ki o takımın formasına ve taraftarına yıllarca hizmet ettiyse...
Zafer Tüzün benim için Eskişehirspor görevi boyunca tam bir hayal kırıklığıydı. Eleştiriyi hak etti ve eleştirildi de...
Ancak yıllarca bu kulüp için oynamış ve bu şehrin çocuğu olan bir kişiye yapılan böylesine davranış; mazisine sahip çıkan Eskişehirspor'un taraftar profiline uymadı.
Bu takımın kaptanlığını yapan Zafer Şahin'e de saygımız vardır. Ama Tüzün ile Şahin'in kulübe kattıklarını ölçmek adına teraziye koymak bile mazinin canını acıtır...
Öyle ki Ankara'da A kategorisine yükselme Play-Off maçları öncesinde takım içinde yaşananların hikayesini o dönemde görev yapan yöneticilere sormak lazım...
Onun için bazı şeyler bu kadar ucuz olmamalı. Her yönetime yakın adamın afişi asılırsa, o stat fotoroman olur...
Bu kulübe hizmet etmiş Yalçın Kılıçoğlu, Sinan Alağaç, Fethi Heper, Nihat Atacan ve ismini sayamadığımız efsanelere olan saygı, sadece onların resimlerini asmakla değil, onları kimlerle andığımızla da ilişkilidir...
O yüzden hiçbir değer bu kadar basit değildir...
***
Biliyorum bu yazıdan sonra fanatizmin doruklarına çıkarak, kulübü değil de kişileri düşünenlerin birçok eleştirisine maruz kalabilirim. Hiç önemli değil...
Bizim tek derdimiz ve tek davamız Eskişehirspor...
Kişiler değil...