1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Gel de yaz yazabilirsen?

Siyaset yazıyoruz genellikle.
Bu gün de yazacaktık...
AK Partinin Eskişehir'de ne yapacağını?, CHP'nin seçimlerden nasıl sonuç çıkartacağını falan.
Dağlıca'dan gelen, daha doğrusu bir türlü gelemeyen haberle dağılıp gittik.
İnsan olan, böyle bir haber aldığında nasıl hiçbir şey olmamışçasına siyaset yazabilirdi ki?
Nasıl o psikolojiyi kafasından atıp, her şey doğalmış gibi kalem oynatabilirdi ki?
Yapamadık...Yazamadık...
Elimiz bir türlü gitmedi klavyenin tuşlarına.
Boğazımız düğümlendi.
Nasıl düğümlenmesin ki?
-Tam dokuz ay doğacak diye bekle: doğsun...
-Uyurken gizli gizli nefesini dinle...
-Aç kalmasın, üşümesin diye gece 30 kere uykundan uyan.
-Hasta olmasın diye adeta üzerine titre...
-Yeme-yedir...
Giyme-giydir.
-Gözlerinin içine dahi bakmaya, öpmeye-koklamaya kıyama.
-Grip olsa yemekten, elini incitse içmekten kesil.
-Biraz keyifsiz olsa moralin, biraz üzüntülü olsa ayarın bozulsun.
-O kapıdan içeriye girmeyince dek uyuyama.
-Her mezuniyette ayrı sevinç, her ayrılıkta ayrı üzüntüyü birlikte yaşa.
-Her gurbete çıktığında haber bekle telefon başında.
-Haber alamadığın her gün "Acaba başına bir şey mi geldi?" endişesiyle geçir saatlerini.
-Sağlığı için, Eğitimi için, Mutluluğu için, var olan servetini gözünü dahi kırpmadan harca.
-Bütün gün tanrı'ya "Benim ömrümden alıp, onunkine ver" diye yalvar.
Siyaset uğruna, makam uğruna, hırs uğruna, kısacası, HİÇ uğruna kahpe bir kurşun gelsin ve al o üzerine titrediğin oğlunu ellerinle toprağa ver...
20 yılı, 30 yılı,40 yılı bir anda göm toprağa...
Var mı böyle bir acı?
Öldüren, öldürme emri veren, öldürenlere göz yuman, ölümlere sebep olan, ölümlerde ihmali bulunan ve ölümlere sesini çıkartmayan herkes, ama herkes bilmez mi bunları?
Yok, mu içlerinde küçücük de olsa bir vicdanları?
Yetmedi mi hala başımızın sağ olması?
Bakın! Artık insanlar sormaya başladı:
"Evlatlar ne zaman sağ olacak?" diye...
Yetmedi mi babaların çocuk, çocukların baba acısı yaşaması?
Yetmedi mi?

*********************************

Ceza cezadır.

Kentte yaşamak kolay sayılmayacak bir meziyet.
Öncelikle, kentte yaşamanın bedelini göğüslemek hatta ödemek gerekiyor.
Dahası...
Kentte yaşamanın bazı kuralları var.
Bu kurallara uyulduğunda, yaşam daha da kolay oluyor.
Uyulmadığında ise...
Yaşam olabildiğince zorlaşıyor.
Kalabalık kentlerin en büyük sorunlardan biri de şüphesiz Trafik.
Buna bağlantılı olarak da Ulaşım.
Trafik kurallarına uyulduğunda, her ne kadar alt yapı eksik de olsa, belli bir düzen içinde akıp gidiyor trafik.
Ancak...
Kurallar ihlal edildikçe, alt yapı olsa da karmaşa ortaya çıkıyor.
Kentlerde, kurallara uymayanlara çeşitli yaptırımlar getirilmiş.
Bunların başında da cezalar var.
Bazı insanlar, cezaların caydırıcı olmadığını söyler.
Aslına bakarsanız, cezaların caydırıcı olmadığını düşünmüyoruz.
Zira, trafikte öylesine kural ihlali yapanlar var ki...
Bu insanlara olabildiğince ceza verilmesinden yanayız.
Adam, kırmızı yanmasına rağmen "Ne olacak geçeyim" diyor. Geçiyor da. Onun kırmızı ışığa rağmen geçmesi, trafiği anında kilitliyor. Kuralı göz göre göre ihlal eden kişi, diğer sürücülerin hakkını da ihlal ettiği umurunda bile olmuyor.
Bir başkası, kırmızı ışıkta gelip, yaya geçidi üzerinde duruyor. Sanki her yer ona aitmiş gibi...
Yolda giderken, arkanızda sürekli selektör yakanlar, durup dururken acı acı korna çalanlar, yol kenarındaki suyu yayaların üzerine sıçratanlar...
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Anlayacağınız, bunları yapmaktan bir türlü vazgeçmeyenlere, yapılacak en güzel şey, cezadır.
Varsın ceza caydırıcı olmasın...
Hiç olmazsa...
Hata yapan ve yaptığı hatayı her defasında tekrarlamayı adet haline getirenlerin...
Cepleri de canları da şöyle bir yansın...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

Ey Sulama Birliği! Ey Belediye! Ey DSİ!

Bundan 10 gün önce, Eskişehir'in en önemli piknik alanlarından biri olan regülatör'de var olan bir durumu gözler önüne sermiştik.
Porsuk'un üzerinin çöple kaplı olduğu bir fotoğrafı yayınlamıştık.
Kendi kendimize "Biri okur da bu rezil duruma son verir" diye düşünmüştük.
Nerde!
Herkesin keyfi öylesine yerinde ki, ne yazdıklarımız, ne de koyduğumuz fotoğraf beyefendileri yerlerinden kıpırdatmaya bile yetmedi.
Zira...
O günden bu yana, her gün yüzlerce insanın geldiği sözünü ettiğimiz piknik alanında, porsuğun üzerinde biriken çöpler daha da arttı.
Öyle ki:
Suyun üzerindeki çöpler yüzünden su görünmez hale geldi.
Şimdi soruyoruz?
Sulama Birliği mi?, belediye mi? Yoksa DSİ mi görevli bu işle.
Yoksa hepsi mi?
Koskoca Porsuk'un üzeri çöple kaplı iken, sorumlu olan ve kılını dahi kıpırdatmayan kurum hangisi?
Hangisi sorumluluğunda olmasına rağmen bu kepaze duruma göz yumuyor?
Hangisi, görevi burayı temizlemek iken görmezden geliyor?
Hangi kurum, her gün piknik yapmak için gelen yüzlerce insana doğanın güzelliğini sunmak dururken çöplük manzarasını reva görüyor?
Hangisi bu görevini yapmayan kurum?
Sulama Birliği mi?, Belediye mi? Yoksa DSİ mi?
Hangisi görevini yerine getirmeyip, Eskişehir'e bu kötülüğü yapan?
Ha?
Hangisi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi