4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

GERİLİM VE TANSİYON YÜKSELİYOR

Türkiye' yede, öncelikli onlarca sorun çözüm beklerken, "Türban" ve" "Alevilik" tartışmasının gündeme getirilmesi, ülkemizin, yeni bir senaryo ile karşı karşıya olduğunun da bir işaretidir. Özellikle de Başbakan Sayın Erdoğan'ın, sözleriyle başlayan ve MHP'nin getirdiği teklifle süren, türban yasağını kaldırma girişimleri üzerine, yargının sert uyarıları, siyasiler tarafından dikkate alınır mı bilinmez ama bu gelişmeler, hiçte hayra alamet değildir.
Başbakan Sayın Erdoğan, Türkiye'de, milletin kılık kıyafetiyle uğraşmaya kimsenin hakkı olmadığını belirterek, "Herkes kendi yerini, konumunu gayet iyi bilmeli, kimse kendini yasama veya yürütme organının üstünde göremez" ve "Bu ülkede milletin kılığıyla, kıyafetiyle kimsenin uğraşmaya hakkı yok, olmamalı. Bırak bu insanların bireysel tercihidir. Bireysel tercih olarak nasıl giyiniyorsa öyle giyinsin, sen ne karışıyorsun buna. "sözleri, var olan gerginliği, daha artıracak niteliktedir.
Başsavcı Sayın Yalçınkaya ise siyasi partilerin kutsal sayılan şeyleri, istismar etmemesi gerektiğine dikkat çekerek, siyasi partiler yönünden bir siyasi partinin nasıl davranıp davranmayacağı konusunda kırmızı çizgiler çizmesi, partiler tarafından dikkate alınır mı bilinmez. Ancak Sayın Yalçınkaya' nın, "Demokrasinin bir veya birçok kuralına uymayan veya cumhuriyetin temel ilkelerinden olan laik ve üniter yapıyı, demokrasiyi yok etmeyi amaçlayan ve de demokrasinin tanıdığı hak ve özgürlükleri yasa dışı yorumlarla tarif ederek oluşturulan, siyasi projeleri öne süremeyecekleri, bu nitelikteki beyan ve eylemlerin gerek iç hukuk gerekse de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi korumasından yararlanamayacağı gözetilmelidir." Sözleri, siyasi partilere uyarı niteliğindedir.
Danıştay Başkanlar Kurulu da, yaptığı açıklamada, türban yasağının kaldırılması ile ilgili girişimlerin eğitim kurumları ile sınırlı kalmayacağı ve bunun da toplumsal barışı zedeleyeceği kaydedildi. Açıklamada, "Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bu dört nitelik cumhuriyetin değiştirilemeyecek, değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek anayasal temel hükümleridir" denildi. Ve "söz konusu girişimlerin eğitim kurumları ile sınırlı kalmayacağı ve sonuçta toplumsal barışı da zedeleyeceği kaygı ile izlenmektedir" denildi.
Diyanet Başkanı, Sayın Bardakoğlu ise "...Başörtü dini gerekliliktir ama insanların kendi dinlerini gereklerini yerine getirip getirmemeleri kendi iradelerindedir. Siyasetçiler, bu konuyu özgürlük alanı olarak görürler ya da bu konuda kısıtlama getirirler, o onların bileceği işlerdir." İfadelerin, siyasiler tarafında çok iyi değerlendirilmelidir
Öte yandan Cumhuriyetin, temel ilkelerini ve kazanımlarını yok saymak, özgürlüğü çağdaşlaşma yerine, dini esaslar çerçevesinde ele alarak etnik gruplara, mezheplere, ırkçılara haklar vermek olarak görmenin ve tartışmanın, ülkeye yarar getirmeyeceği gibi, halkı önce ayrıştırmaya sonra da çatışmaya götüreceği de bir gerçektir.
Eğitim ve öğretim kurumlarında, bazı giysilerin kullanılması, mezheplerin, cemaatlerin, ırkçı örgütlerin, ayrılıkçı güçlerin, sembollerini rahatça kullanacakları, yayacakları, eğitim görenleri örgütleyerek huzursuzluğa, saflara ayıracağı ve laik ve üniter yapıya aykırı bir faaliyet alanına dönüştüreceği, kaygıları da göz ardı edilmemelidir.
Genel kanı, demokrasinin, bir veya birçok kuralına uymayan veya cumhuriyetin temel ilkelerinden olan laik ve üniter yapıyı, demokrasiyi yok etmeyi amaçlayan ve de demokrasinin tanıdığı, hak ve özgürlükleri, yanlış kullanan veya yorumlayanlar, hem demokrasiye, hem de ülkeye zarar verirler.
Yargı ise Türkiye Cumhuriyeti'nin, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğu, bu dört niteliğin Cumhuriyetin değiştirilemeyecek, değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek anayasal temel hükmünü, gerekçe göstererek, Türbanla ilgili gelişmelere karşı çıkmaktadır. Maalesef siyasetçiler, konuyu, oy uğruna ve yerlerini sağlamlaştırmak için, bu noktaya getirdiler. AKP ve MHP arasındaki yarış ise bu tespitleri doğrular niteliktedir. Getirilmek istenilen serbestliğin, eğitim kurumları ile sınırlı kalmayacağı için, Türbanla ilgili huzursuzluk, ülke gündeminde sürekli ve kalıcı olacaktır. .
Ayrıca tüm siyasi parti liderleri ve hangi yetkili ağzını açsa, "Türkiye'nin hukuk devletinden" dem vuruyor. Ama işine geldiği zamanda, hukuk ve onun uygulayıcısı Yargıya, eleştiri de bulunabiliyor. Oysa Hukuk Devleti, "adaletin gerçekleştiği" ve "hukukun üstün tutulduğu" yerde vardır, kamu görevlilerinin yasaları çiğnediği, ancak hesap vermediği yerde, ne yargı vardır ne de hukuk.
Siyasi partiler, artık bu gerçekleri görmelidir. Ülkede tansiyonu yükseltmenin, var olan gerilimi daha da artırmanın, özellikle de hukuku, yok saymanın, kimseye yararı yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi