
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Germeyin ortalığı da Demokrasi kazansın...
Seçimler, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır.
Bu, ilk okunduğunda klişe bir laf gibi gelebilir size.
Aslında şöylesine de bir önemi vardır bu lafın;
-"Seçim öncesi gereği gibi mücadele yapılır. Ardından seçimler yapılır. Sonuç olarak; yapılan seçimin bir kazananı bir kaybedeni olur. Ve en nihayetinde, kazanan ile kaybeden kol kola girip, hayat kaldığı yerden devam eder"
Aslına bakarsanız, olması gereken bu durum da demokrasinin gereğidir.
SEÇİMDE YARIŞANLAR SELAMI SABAHI KESİYOR
Galiba biz demokrasiyi çok kolay bulduğumuzdan mıdır nedir, bizde bu anlattığımız durum pek yaşanmıyor.
Özellikle seçim öncesi başlayan mücadele, kısa süre içinde kan davasına dönüşebiliyor.
Üstelik...
Yapılan seçimin ne kazananı ne de kaybedeni içinde barındırdığı kini bir tarafa bırakabiliyor.
Yıllarca sürüyor bir seçimin taraflar arasında yarattığı tahribat.
İnsanlar, seçimde karşı karşıya oldukları ile selamı sabahı kesip, alışverişini bile sonlandırıyor.
ESKİŞEHİR'DE İŞTE TAM DA BÖYLE BİR MANZARA VAR
İşte böyle bir manzara var şu sıralar Eskişehir'de.
Özellikle Sanayi Odası seçimleri ve Eskişehirspor kongresi, Eskişehir'i adeta ikiye bölmüş vaziyette.
Her ikisinde de taraflar yapılacak olan seçimi bir onur meselesi haline getirdi.
Bu durum, karşılıklı onursuzluk iddialarının ulu orta konuşulmasına yol açtı.
Açmaya da devam ediyor.
Taraflar seçimi almaya öylesine kenetlendi ki, seçimden sonrasını hiç kimsenin gözü gömez oldu.
Gelinen noktada yaşananlar, her iki tarafta olanların da sinirlerini gerebildiğince gerdi.
Hararet, olmaması gereken kadar yükseldi.
-"Neticede bunlar birer seçim. Seçimin kazananı da kaybedeni de olacak. En yi kimse o seçilecek" diye meseleye bakılmadığı için, her yere panik havası etkili olmaya başladı.
Zaman zaman düşen seviyeler, kurumların temsil ettiği itibarları da aşağıya çekmeye başladı.
SONUÇ OLARAK...
Haziran ayı içinde iki önemli seçim yapılacak.
Biri Sanayi Odası'nda, diğeri Eskişehirspor'da.
Her ikisi de Eskişehir'in önemli kurumları.
Her ikisi de, şehrin seviyesini ve itibarını yükselten kurumlar.
Ama böyle giderse ve hararet seçim gününe kadar olabildiğince yükselirse, bu durum beraberinde bir çok olumsuzlukları da beraberinde getirecek.
Öyle ki, ortaya çıkan tahribatın ileride telafisi de mümkün olmayacak.
Ne diyelim?
Umarız bu seçimler karakolda bitmez...
Umarız...
Her iki seçimde de kurumların itibarlarına uygun bir şekilde demokrasi kazanır...
.......
Eskişehirli hala inanıyor ya...
Eskişehir'e, hükümet imkânları ile bir stadyum yapılacaktı.
Protokolü bile imzalandı.
Türkiye, Avrupa şampiyonasının düzenlemesini kazanamayınca, olan Eskişehir'e oldu.
Hükümet, Eskişehir'e stadyum yapmaktan vazgeçti.
Ama...
Eskişehirlilerin aklına sokulmuştu bir kere yeni stadyum meselesi.
İsteniyordu.
Hemen harekete geçtiler.
-"Yeni Stadyum yaparız ama, mevcut Stadyumu TOKİ'ye verin" dediler.
Eskişehirli bunu istemedi.
-"yeni Stadı mevcut yere yapın" dedi.
-"Tamam" dediler önce.
-"Merak etmeyin. Olduğu yere yapılacak" açıklaması yaptılar.
İnandı Eskişehirli...
Zaten bu güne kadar her söylenilene inandığı ve her defasında kazık yediği ve bir türlü ders almadı için buna da inandı.
Tutmadılar tabii sözlerini.
-"Biz Sazovaya yapacağız yeni stadyumu" dediler.
Mevcut Atatürk Stadyumu yerinin de TODKİ ye verileceğini ifade ettiler.
Bu kez "Madem bunu yapıyorsunuz, mevcut stadyumun yeri rant ve beton yeri olmasın" dedi Eskişehirli.
Yine söz verdiler "Olmayacak vallahi" diye.
Buna da inandı Eskişehirli...
Bir anda TOKİ nin, mevcut Atatürk Stadyumu yeri ile ilgili planlaması geliverdi belediyelere.
Tamamını konut ve ticaret alanı yapmış şekilde.
Hala çıkıp "merak etmeyin burası rant merkezi ve beton yığını olmayacak" diyorlar.
Eskişehirli de her zaman olduğu gibi buna yine inanıyor.
Ne güzel bir şehirde yaşıyoruz değil mi?
Vur sırtına al ekmeğini gıkı çıkmıyor.
Çıkmadığı gibi...
Her söylenene de nasıl inanıyor...
...........
Kasket ve siyaset...
Eskiden, yapılan seçimler öncesi nabız yoklanırdı.
Bu günkü gibi kamuoyu yoklamaları yapan şirketler olmadığı için, en belirgin seçim nabzı mitinglerde tutulurdu.
Köy ve ilçeler önemli etken olurdu seçimlerde.
Özellikle partilerin göz diktiği oylar da, buralarda ki oylardı.
Parti lideri, otobüs üzerinde yaptığı miting konuşması sonrasında çevresinde ki kurmaylara miting alanını yorumlar ve "İyiydi" ya da "beklediğim kadar iyi değildi" derdi.
Bu gözlemini de, miting meydanında ki insan topluluğunun sayısına göre değil, miting meydanında ki kalabalığın içinde ki "kasketlilerin" sayısına bakıp söylerdi.
Hatta...
Miting konuşması ile etkilemeye çalıştığı insanlara "içlerinden biri" izlenimi verebilmek için çoğu lider otobüsün üzerine başında kasketi ile çıkardı.
Nereden mi aklımıza geldi bunları yazmak?
Söyleyelim;
Büyükşehir belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, partisinin milletvekili ve yöneticileriyle birlikte Çiftelere gitmiş.
Son derece iyi de karşılanmış.
Kalabalık da bir hayli fazlaymış.
Son derece memnun ayrılmış Çifteler'den.
Bu arada...
Başında da kasket varmış...
Fotoğrafı görünce, eski seçim öncelerini ve kasketin siyasette ne denli etkin olduğunu hatırladık.
Bu gün hala geçerli mi bu durum? Diye sorarsanız...
Gerçekten bilemiyoruz...
Kim bilir?
Belki de hala etkilidir...
..........
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Dünya Genetik Projeler Yarışması yapılıyormuş. Tüm ülkelerden genetik
profesörleri yarışmaya çalışmaları ile katılmış. Önce Fransız profesörün
çalışmasının başına gelmişler. Jüri başkanı çalışmasının ne olduğunu sormuş.
Fransız profesör anlatmış:
- Ben inek genleri ile tavuk genlerini birleştirdim. Ortaya çıkan mahlûkatın
eti kırmızı et kadar lezzetli, beyaz et kadar sağlıklı oldu.
Ardından diğer çalışmalar için ülke ülke gezmeye başlamışlar. Sıra gelmiş
Türkiye'den bizim Laz profesöre.
Jüri başkanı:
- Sizin çalışmanız nedir? Diye sormuş.
Laz profesör anlatmış:
- Ben karpuz genleri ile hamamböceği genlerini birleştirdim.
Birden tüm salondan kahkaha kopmuş ve başkan Laz profesöre:
- Bu çalışma ne işe yarar? Diye sormuş.
Laz Profesör:
- Acayip işe yarıyor, karpuzu kesiyorsun, çekirdekleri kaçışıyor.