
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
GİYİM- KUŞAMA DEĞİL LİYAKAT VE BECERİ ÖNEMLİ
Eski Genel Kurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı, Sayın Kenan Evren, "Kanunlarımızda, geleneklerimizde böyle bir yasak yok (Cumhurbaşkanının eşi türbanlı olamaz), zaten böyle bir yasak olsa olmaz." açıklaması dikkat çekici olduğu kadar düşündürücüdür de...
Mademki Kanun ve geleneklerimizde, böyle bir yasak yoktu; yıllardır inancından dolayı başını örten kadınlar, niçin mağdur edildi? Veya başörtülü olduğu gerekçesi ile yüzlerce genç kızımızın, eğitim hakkı niçin engellendi?
Sayın Evren' in, bu sorulara da, açıklık getirmesini isterdik. Yeni Anayasa taslağında, ". Eğitim ve öğretim ile ilgili bölümde, "Kimse kılık kıyafeti nedeniyle eğitim hakkından alıkonamaz", "Üniversitelerde kılık kıyafet serbesttir" ifadeleri yer alacak. Peki, geçmiş yıllarda bu düzenleme niçin yapılmadı?
Aslında, başörtüsü Türk toplumunda sorun değildi. Yıllarca Anadolu kadını, allı, morlu, beyaz ve işlemeli yazmalarla başını örttü. Ne konuşuldu, ne de müdahale edildi. Ne zamanki kadınlarımızın başını örtmesi, "TÜRBAN" ve "Sıkma Baş" olarak, gündeme geldi veya getirildi. Ve de siyasete alet edildi. Ülkemizin gündemine oturdu. İnancından dolayı başını örten onlarca kadın da mağdur edildi.
Hülasa bir kesim politikacılar ve partiler başörtüsüne karşı çıkarak, diğerleri de sahip çıkarak, siyasi çıkar elde etmeye çalıştılar veya ciddi sorunları unutturmak için, başörtüsü ile gündem yarattılar. Fatura sürekli ülkemize ve başını örten kadınlarımıza kesildi.
Öte yandan Atatürk'ün eşinin, ya da annesinin, kıyafetini "referans" yaparak, bugün başörtüsünü savunmak; ya da başı örtmeyi kötülemek yanlıştır! Bu tür davranış içinde olanlar, büyük yanlışlık içindedir. Çünkü çağımızda kıyafet, tamamen kişisel özgürlükle ilgilidir. Bu özgürlüğün "referans"ı çağdaş insan haklarıdır,
Ayrıca demokratik ve laik devlet anlayışına, Anayasa Mahkemesi ve AIHM karalarına, denecek hiçbir şey yok. Ancak yorumlamada ve uygulamada yanlışlık var. Çünkü bu mahkeme kararları, siyasi simge olarak kabul gören veya iddia edilen , "Türban " ve "Sıkma Başla" sınırlıdır.
Başörtüsü ile ilgili, çözüm vardır. Olmalıdır da. Çünkü Başörtüsü ile ilgili gelişmeler, hem ülkeye, hem de kutsal dinimize zarar veriyor. Şayet bazı kişi/kişilerin söylediği gibi, "Türban" ve "Sıkma Baş" siyasi bir amaç ve araç olarak kullanılıyorsa, Nüfusunun yüzde 98'i Müslüman olan ülkemizde, resmi ideoloji, kamusal alanlar için, bir "BAŞÖRTÜSÜ" belirlemek zorundadır.
Artık kişi/kişiler, özellikle de politikacılar, tartışmayı ve yorumları bir tarafa bırakmalı, karşılık hoşgörü ve diyalog içinde, bu sorunu çözmelidir. Çünkü başörtüsü üzerindeki siyasal ve dinsel sömürünün, yıllardır İslamiyet'e, ülkemize, özellikle de inancından dolayı başını örten kadınlarımıza, verdiği zarar ortada.
11. Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül'ün, eşinin türbanıyla ilgili tartışmalar bitilmelidir. Anayasa'da açıkça ifade edilmeyen, yasaklanmamış bir konuyu, temcit pilavı gibi ısıtıp, ısıtıp, gündeme getirmek, aile mahremiyetine girmek ve kadını giyinme tarzına göre sınıflandırmak doğru değildir.
Ayrıca Sayın Erdoğan, Atatürk' ün, annesi ve eşini referans göstermekle yanlış yapmış, yanlış "referans" seçmiştir. Atatürkçü düşüncede, kadının başı açıktır. Bu gerçeği "referans" yaparak, başörtüsünü veya türbanı aşağılamak, yasaklamak da yanlıştır. Referansların, bugünkü evrensel değerlere ve gerçeklere göre verilmesinde, hem insanımız, hem de ülkemiz açısından büyük yarar vardır.
Hülasa kadınlarımızın başörtüsü, türbana, sıkma başa, tesettüre dönüştürülüp siyaset sofrasında, meze yapılınca, sorun çözülenemiyor. Çünkü bu bir inanç sorunu değil, bir siyasal simge sorunudur. Onun içinde, Siyasetçiler, kadınlarımızın yakasından düşsünler, pirimi de program, proje ve ekip çalışmasında arasınlar.
Başörtüsü ile ilgili tartışmalar, artık geride bırakılmalı. Türkiye'nin iş, aş sorunu var, . Bu tartışmalar gereksiz olup, ülkeye getirisi de yoktur. Kamu kurumlarına atanacak olan veya seçilmiş kişilerde ve yakınlarında, giyim-kuşama değil, liyakat ve beceriye bakılmalı, buna göre de karar verilmelidir.