
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
GÖK KUBBEDE HOŞ BİR SEDA...
Gök kubbede, hoş bir seda bırakmak, elbette kolay değildir. Böyle bir seviyeye, halktan, pek az insan ulaşabilmiştir. Bu tür başarıların, kutlu namzedi, her şeyden önce, ehli olmalı, ahlak, görev ve eğitimin önemini, evvelâ kendisi kavrayıp, kabullenmelidir. Özellikle gelecek nesillerin, geleceği için, canla başla çalışmalıdır.
Öğretmenlik mesleği, "gök kubbede hoş bir seda" bırakan, mesleklerin en başında gelir. Toplum içindeki değeri ve yeri, oranında başarılı olur. Ve bir toplumda, öğretmene verilen değerin derecesi, o toplumun geleceğini, yanılmadan yansıtan bir aynadır.
Öğretmen, rehberdir. Çocuklarımızın geleceği de, onun tutum ve davranışına bağlıdır. Bu nedenle de öğretmenler, eğitim-öğretim çalışmalarının, en önemli öğesidir. Ayrıca öğretmenlik mesleği, bir bilim ve sanat işidir.
Öte yandan, iyi bir insan yetiştirmenin yolu, "SEVGİ" duygusunu yüceltmekten geçer. Nitekim Sait Faik, " Bir insanı sevmekle başlar her şey..." diyor. "Sevgi kalktı mı geriye ne kalır ki?
Yine insanın, yüreğindeki sevgi ağacının kökleri çok derindedir. Sonsuza kadar çiçek ve meyve verir. Yeter ki devşirmesini bilelim. Ayrıca sevmek, insanları tanımakla başlar. İnsanları değişik yönleriyle, her bakıma tanımak, sevgiyi yüceltir. İnsanları öğrenmek, tanımak, onları daha fazla sevmek demektir.
Geçmişte, bu tabloları yaşamış ve yaşatmış bizler için, gelecek planları yapmış, tek isim olan öğretmenlerimizi, unutmak veya hatırlamamak mümkün mü?
Diğer yandan öğretmenin, tek dayanağı öğrencilerinin sevgisidir. Öğrencilerinin sevgisi ile beslenir onlar. Bu güçle, öğrencilerini yetiştiriyor ve yetiştirdiler.
Öğretmenler, yaptıkları görevle, özellikle de verdikleri "SEVĞİ EĞİTİMİ" ile toplumda ve öğrencilerinin nazarında, yer bulurlar. Emekli olsalar bile, hep hatırlanır, asla unutulmazlar.
Kurban Bayramın' da, bu tabloya tanık olduk Şeker İlkokulu'nda üç mezun veren öğretmen Zeliha Kantarcı' yı, yurdumuzun, dört tarafında görev yapan öğrencileri, Kurban Bayramı'nda, çiçeklerle, ziyaret ettiler. O günleri, tekrar öğretmenleri ile birlikte doyasıya yaşadılar ve yaşattılar...
Hatırlıyorum da Sayın Kantarcı' nın, öğrencilerinin, kendilerini ifade etmelerine imkân sağlayan, özgür bir disiplin anlayışı vardı. Öğrencileri, senaryo yazar ve kendileri oynardı. Baskı altında kalmadan da duyduklarını, düşüncelerini rahatça söylerlerdi. Okul çalışmaları, hakkında önerilerde bulunurlardı. Aralarındaki sevgi ise görülmeye değerdi. Hasta arkadaşlarını sınıfça ziyaret ederler, Sorunlarını, öğretmenlerine anlatmaktan asla çekinmezlerdi. Bu birlikteliği, hala devam ettiriyorlar.
Dikkat ettik. Ziyaret eden öğrencilerinin, gözlerinde, ilkokul yıllarındaki yaşadıkları "SEVGİ EĞİTİMİ" nin, doyumsuz pırıltısı vardı. Sımsıcak bir heyecan, bedenlerini sararken, yüreklerinin çıkardığı sevgi seslerini, işitir gibi oluyorduk.
Elif Can Polat, Sevinç Özçelik... Öğretmenleri gibi, öğretmenlik mesleğini seçmişler. Anlayışı ve hoşgörülü tavırları yanında, güzeli ve gerçeği, doğruyu arayan, insanları yetiştirmek için de "Sevgi Eğitimi" ni, öğretmenleri gibi, ön planda tutan, bir yapıdalar. Mesleklerinde de oldukça donanımlı ve bilinçli gördük. Konuşmaları ve idealleri ile de, 1922 yılında, geniş yankılar uyandıran, çok hareketli bir eser olan Çalıkuşu' ndaki, ilk ülkücü ve aydın kızı feride' yi hatırlattılar.
Aydın Kahraman, Levent Alem, Bülent Üstüntepe, Korhan Ural... Çeşitli meslekleri seçmelerine rağmen, fikir ve düşünceleri ile ilkokul yıllarında yaşananları, bir kez daha anımsattılar. O yıllarda yaşadıkları anılarını, heyecanla anlatırken duydukları haz, yüzlerine ve vücut dilerine yansıyordu.
Bir serencamı ömürlerinde, daha neler vardı kim bilir; içlerinde taşıyorlardı anılarını, sadece 'gönül dostlarına" ve öğretmenlerine anlatıyorlardı. İçlerinde müthiş bir özgüven vardı. Fakat bunu, hiç belli etmiyorlardı. Biliyordum ki mütevazilik, onların ilkesi idi. Oysa onlar, çok şey başarmışlardı. Hoşgörünün, sevginin, gitgide yok olduğu şu sıralarda, kişiliği, sevgi, hoşgörü ve dostlukla bütünleştirmiş, gençlerimize ne çok ihtiyacımız var. Onlar, tıpkı öğretmenleri gibi, sevgi yumağından, sevgi dolu örnekler, örmeğe devam edeceklerdir. İnsanımıza düşen görev, bu sevgi dolu örnekleri anlayarak, benimseyerek içine sindirerek hayata geçirmektir. Çünkü buna, toplum olarak, şu günlerde çok ihtiyacımız var. Ne mutlu! Bunu başaran, insanlarımıza, öğretmen ve gençlerimize...