
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Gökten Babam inse bile İslamcı birine oy vermem...
-Bizi, CHP'yi birbirine bağlayan en önemli unsur, laik, demokratik bir cumhuriyeti model olarak kuran parti olmasıdır.
-Cumhurbaşkanı olacak kişiyi siyasal İslam'dan seçmemiz kadar yanlış bir şey olamaz.
-Ortak adayları bir demokraside bir genel başkan belirler mi tek başına? İki tane genel başkanın oturup da parti adına ortak aday belirlediği ülkeye demokratik bir ülke der misin?
-Cumhuriyet Halk Partisi siyasal İslamcı olur mu? MHP'nin de üzerinde anlaşacağı ortak aday demek mutlaka siyasal İslamcı birinde mi olacak. Bu bugüne kadar söylediğin her şeyin yalan olduğu sonucunu doğurur.
-Bugüne kadar ne diyorduk; 'Arkadaşlar bunlar dini kullanıyor, siyasal İslam'ı kullanıyor. Böyle siyaset yapılmaz' diyorduk. Şimdi ne demiş oluyoruz biz; 'Yok ya yalan söyledik biz. İktidarı elde etmek için rahatlıkla siyasal İslam kullanılabilirmiş.'mi diyeceğiz?
-CHP'li 130 milletvekilinin tamamına oy verebilirim. İlhan Cihaner de olabilir bu. Emine Ülker Tarhan da, Kamer Genç de. Ama kimse bizi Ekmeleddin İhsanoğlu konusunda ikna etmeye çalışmasın.
-Babam gökten inip gelse ben siyasal İslamcı birine imza da vermem destek de olmam.
Bu sözler, CHP Eskişehir milletvekili Süheyl Batum'a ait.
Çatı aday olarak Ekmeleddin İhsanoğlu'nun açıklanmasının hemen ardından Oda TV'ye verdiği röportajdan alınmış sözleri.
Görünen o ki, Süheyl Batum , CHP içindeki çoğu Milletvekili gibi rahatsız olmuş bu çatı adayından.
Bu rahatsızlığını da çekinmeden dile getirme yoluna gitmiş.
Kararı sonra değişir mi bilemiyoruz ama, bu gün söyledikleri değişmez ise, Süheyl Batum'dan çatı adayına oy gitmeyecek gibi...
......
Kılıçdaroğlu hep sol gösterip sağ vurmuyor mu?
-Aday adayları arasında anket yapacağız.
-Anketten çıkanı aday olarak ilan edeceğiz
-Ankette çıkan adayı göstermek benim namusumdur.
-Kesinlikle milletvekillerini ilçe başkan adayı göstermeyeceğiz.
-Adayımız, mevcut aday adayları içinden belirlenecek
Bunları Kılıçdaroğlu söyledi.
Hem de mahalli seçimler öncesi Odunpazarı adayı belirleme sürecinde bizzat söyledi.
Sonra...
Aday olmasına kesin gözle bakılan isim aut'a çıktı.
Hiç de hesapta olmayan milletvekili Kazım Kurt, söylenenlerin aksine Odunpazarı adayı yapıldı.
Gelelim Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesine.
-Toplumun her kesimi tarafından kabul görecek biri aday olacak
-Sivil toplum örgütlerinden görüş alacağız.
-Sanatçılara danışacağız.
-Kamuoyu anketleri yaptıracağız.
Bunları da Kılıçdaroğlu söyledi.
Sonra...
Aday olmasına kesin gözle bakılan isim Aut'a çıkartıp, söylenenlerin aksine Ekmeleddin İhsanoğlu aday gösterildi.
Demek ki Kılıçdaroğlu'nda sol gösterip sağ çakmak alışkanlık halini alıyor.
......
Niye10 Ağustos?
Cumhurbaşkanlığı seçimi 10 Ağustos tarihinde yapılacak.
10 Ağustos gününün bizim tarihimizde önemli bir yeri var.1920 10 Ağustos'unda, Paris'in yakınlarında ki bir Seramik müzesinde bir anlaşma imzalanıyor.
433 maddeden oluşan anlaşma, Osmanlı devletinin imzaladığı son ve tamamıyla Türklerin aleyhine maddeler içeren bir anlaşmadır.
Türk halkı bu anlaşmaya hiçbir zaman onay vermemiş, işgalci ülkeleri vatan topraklarından atarak söz konusu anlaşma maddelerinin de uygulanabilirliğini ortadan kaldırmıştır.
Söz konusu anlaşmanın ismi Sevr anlaşmasıdır.
Zaten, 3 yıl sonra imzalanan Lozan anlaşmasıyla Sevr anlaşmasının geçerliliği de tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Türk topraklarında gözü olan, Türkiye'yi parçalama niyeti taşıyanların içinde kalan bir uhdedir Sevr.
Bugüne kadar Sevr'i yeniden hayata geçirme emelleri hep olmuştur.
Tüm bu anlattıklarımızdan sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi için 10 Ağustos tarihinin, yani Sevr'in imzalandığı tarihin belirlenmesinin nasıl bir tesadüf olduğu çok ilginç değil mi?
.....
Kazım Kurt bunu asla yapmamalıydı...
-İyi bir solcudur.
-Yıllarca, parti içi muhalefette yer aldığı için sayısız haksızlıklara uğramışlığı vardır.
-Demokrasiye inanır. Cumhuriyete ve Atatürk ilkelerine sonuna kadar bağlıdır.
-Haksızlık karşısında bugüne gelinceye kadar sustuğu hiç olmamıştır.
-Her ne kadar DSP'ye gidiş ve dönüşlüğü olsa da, CHP'liliği sorgulanmayacak bir isimdir.
-İnsan haklarına değer, Sivil toplum Örgütlerine önem verir.
-Ekip anlayışına sahiptir.
-Verilen görevi küçümsemez ve en iyi şekilde yerine getirmek için gayret gösterir.
-Kin tutmaz, belirli konular dışında kesin çizgilere sahip değildir.
-Sabırlıdır, geçmişte kazanamayacağını bile bile partinin adaysız kalmaması için birçok görevi üstlenmişliği vardır.
-Siyaset uğruna para ve zaman harcayıp, fedakarlıkta bulunan isimlerin başında gelir.
Sonuç olarak...
Kim ne derse desin, Eskişehir'in sol'unda önemli bir siyasetçi figürüdür Kazım Kurt.
Ancak...
Bu tür özelliklere sahip olan Kazım Kurt'un:
10 yıllık bir özlem sonrasında kazanılan Odunpazarı Belediye Başkanlığı görevinde ki ilk icraatı, kesinlikle göreve gelir gelmez makam otomobilini değiştirmek olmamalıydı.
Yılların tecrübesini ve siyasi donanımını üzerinde barındıran Kazım Kurt,ne olursa olsun "Makama oturur oturmaz makam otomobilini değiştirdi" dedirtmemeliydi.
Kendisinden Odunpazarı'nda Devrim yapmasını bekleyenlerin ağzına, A8 sakızını asla vermemeliydi.
Hiç de meraklı olmadığı bir konuda, çok da meraklıymış izlenimi yaratmamalıydı.
Ne derseniz deyin, bu makam otomobili değişikliği "Koskoca Belediye Başkanı. En iyi araca binecek tabi" ile geçiştirilebilecek ve masum gösterilebilecek bir olay olmaktan çıkmış, daha işin başında olumsuz bir algının doğmasına neden olmuştur.
Şimdi diyorlar ki:
-"Aslında Kazım Kurt böyle makammış, otomobil miş gibi şeylere çok da önem vermez. Bu makam otomobili işi, yanındaki birkaç kişinin isteği ve bastırması sonucu olmuştur" diyorlar...
Eğer doğruysa...
Bu daha da kötü ya!
.....
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Bizim Temel uluslararası ekonomi toplantısına katılır... Devletin topladığı vergi dağılımını tartışırlar... Konuşmacılardan biri Amerikalı, biri Avrupalı, biri de Temel.. Ortaya bir fikir atılır... Halktan toplanan vergiler nasıl dağılım yapılacak. Amerikan vatandaşı söz alır:
-Bizim Amerika'da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladığımız vergileri havaya atarız... Çizginin soluna düşen paraları halka hizmet olarak geri veririz, sağ tarafta kalan devlete kalır, yatırım yaparız...
Derken Avrupalı söz alır ve:
- Bizim Avrupa'da başka ama ona benzer bir uygulama yaparız... Önce yere bir daire çizeriz... Halktan toplanan vergileri havaya atarız. Dairenin dışında kalan halka hizmet olarak geri döner, dairenin içine düşenleri devlet harcamalarına kullanırız... Sıra bizim Temel'e gelir ve başlar anlatmaya:
-Ula uşaklar ne güzel anlattunuz. Keşke bizda sizun çirkefluklerunuzi değil da habu çalışkanluğunuzi alsak... İnanun bizum öyle bir uygulamamız yok... Bizde daha kısa oluyi... Bi kere öyle yere çizgi çizmezuk... Bizde hükümet halktan toplar vergileri... Atar havaya. Yere düşenleri kendilerine harcama yaparlar... Havada kalanlar halka hizmet olarak geri döner...