
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
GÖRÜNEN KÖY KILAVUZ İSTEMEZ
PKK terörü karşısında, Siyasi otoritenin hemen her gün, yeni bir söylemi gündemi işgal ediyor. Sonuçta da hükümet' in, aldığı kararlar, içte ve dışta inandırıcılığını yitiriyor. Ayrıca Siyasi otorite, "Genişletilmiş Irak'a Komşu Ülkeler Konferansı" sonuç bildirgesini ve Oval Ofis'te, Bush-Erdoğan zirvesini, bir başarı olarak kabul etti ama sorunun çözümü hala muallâkta.
Öte yandan Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan, " Ne hamasetle, ne de omuzlarında sorumluluk taşımayanların heyecanı ile hareket edemeyiz. " sözleri ile de milletin, teröre karşı tepkisini eleştirmişti.
Oysa halkın, terör karşısında "YUMRUK OLMASI", hükümeti sevindirmelidir. Ayrıca tüm dünyada olduğu gibi, kamuoyunun ülke sorunları karşısındaki isteği, hükümet tarafında dikkate alınmak zorundadır. Çünkü kamuoyunda oluşan tepki ve istek, bir referandumdur.
Doğrudur, " "İktidar, hamaset acelecilik ve dar görüşlülük kaldırmaz" Ancak PKK terörü ile ilgili gelişmeler karşısında, bu söylemi kabul etmek mümkün mü?
PKK' nın sıkıntısının, " AKP'nin güneydoğuda aldığı netice" olarak değerlendirmek de yanlıştır. Çünkü "Görüne köy kılavuz istemez." PKK, DTP ve Güneydoğu kökenli bazı milletvekillerinin istekleri ortadır.
Nitekim 3. Nisan 2006 tarihinde Güneydoğulu milletvekillerinin, Başbakan' a verdikleri raporda:" Türkiye'de Kürtçe, Türkçe ile birlikte resmi dil olması. İlköğretimden başlayarak, Kürtçe dil ve Kürt folklorik değerlerinin eğitim ve öğretiminin yapılması, tamamen Kürtçe yayın yapan, ticari televizyonların serbestleştirilmesi. Genel af ilan ederek, terörist başı Abdullah Öcalan dâhil, bütün terör örgütü üyelerinin serbest bırakılması." İstenmişti.
Başbakan Sayın Erdoğan, rapor hakkında ne düşündü bilinmez ama geçen yıl Antalya'da yapılan "Türk Kurultayı"ndaki konuşması ve tavırları, şayet seçime ve şova yönelik değilse, gerçekleri anladığının da, bir göstergesi oldu.
PKK ve yandaşlarının da gündeme getirdikleri Kürt sorunu, sosyal, ekonomik ve kültürel değil, tamamen siyasi idi. İddialar şunlardır:
" Türkler, Malazgirt Zaferi'ni, Kürtlerin katkısı ile kazandı. Anadolu'ya da, Kürtlerin desteği ve yardımı ile girdi. İstiklal Savaşı, birlikte verilmiştir Abdullah Öcalan, Türklerin Kürtleri inkâr ettiğini, imha etmeye yöneldiğini, haklarını da vermediğini savunur. Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, İkinci kurucu ulustan biri olan Kürtlerin, unutulduğunu da iddia eder. Yine PKK ve yandaşları, Büyük Önder Atatürk'ün, " Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına, "Türk Milleti" denir." tanımını de reddederler."
PKK ve yandaşlarının, hatta sanal aydınlar ve düşünürlerin, "DEMOKRATİK CUMHURİYET' taleplerinin altında yatan örtülü hedefler ise: " Türkiye Cumhuriyeti'nin, iki kurucusu olan, Kürt ve Türk unsurları, gözetilerek Cumhuriyetin yeniden yapılandırılması, Kürtlerin demokratik ve siyasi haklarının, anayasal ve yasal güvenceye alınmasıdır. Kürtçe' nin, eğitim dilli olması gibi benzer onlarca istek..."
PKK ve yandaşlarının, Kürt sorunundaki, çerçevesi budur
Nihayet! DTP, Abdullah Öcalan' ı, 'Kürt halk önderi' olarak ilan etti. Ve bölgesel meclisler' kurulması önerisinin federatif yapı anlamına gelmediğini söyleyerek, "Demokratik özerklik, üniter devlet yapısı içinde, hatta onu güçlendirmeye yönelik, o yetkileri bölgelere illere dağıtmaya yönelik bir anlayıştır" dendi. DTP,esas niyetini de net bir şeklide ortaya koymuş oldu.
AKP kurmayları, ya PKK, DTP ve sanal aydınların, isteklerini görmezlikten geliyor, ya da AKP' ye kamuoyu nazarında puan kazandırmak için, Güneydoğu'dan AKP' nin aldığı oyları, DTP ve PKK ile ilgili istenmeyen gelişmelerin, nedeni olarak göstermek istiyor.
Diğer yandan dışarıda, terörle mücadelede rolü olan ülkelerle, uluslararası kurumlarla, yoğun ilişkiler geliştirmek, terörle mücadelenin fevkalade önemli bir unsurudur. Sınır ötesi operasyon da, siyasi şartlarını hazırlayarak yapılır. Ancak kamuoyu, Başbakan Sayın Erdoğan' a, hamaset içinde hareket et demiyor, hesap, kitap yap ve en kısa zamanda da karar ver ve verilen kararları da hayata geçir diyor. Çünkü Türk halkı, her gün şehit veriyor, dış ve iç şer odakları, ülkeyi etnik çatışmaya sürüklemek için, caba ve gayret gösteriyor. Ayrıca da ateş düştüğü yeri yakıyor.