GÖSTERİŞ - 2


Hz. Muhammed, gösterişli kıyafet ile ilgili olmak üzere şu sözleri söylemiştir; "Üç kişi vardır, kıyamet gününde Allah onlarla ne konuşur, ne nazar eder, ne de günahlardan arındırır, onlar için elim bir azab vardır!" buyurdu ve bunu üç kere de tekrar etti. Ben: "Ey Allah`ın Resulü! Öyleyse onlar büyük zarar ve hüsrana uğramışlardır. Kimdir bunlar?" dedim. Şöyle saydılar: "(Elbisesini kibirle, yerlere kadar salıp) süründüren, yaptığı iyiliği başa kakan, malını yalan yeminlerle reklam eden kimseler-Kütubu-sitte-5873". Başka bir hadisinde de gerçek dışı süslü ve abartılı sözler söyleyenlerle ilgili olarak da "Kim, insanların kalbini çelmek için kelamın kullanılışını öğrenirse, Allah kıyamet günü, ondan ne farz, ne nafile hiçbir ibadetini kabul etmez!-Kütubu sitte-5918" diyerek bu kişilerin her türlü olumlu amellerinin ahret için faydası olmayacağına dikkat çekmiştir. Mevlana Celaleddin-i Rumi de bu konu ile ilgili "Ya olduğun gibi görün veya göründüğün gibi ol" demiştir. "Her aşırılık ve abartıda, mutlaka bir habaset, bir bit yeniği vardır" özdeyişi de bunları tanımlamaktadır.
Allah ise, biz insanlardan farklı olarak, kıyafete ve görünüşe değil, imana ve kişinin niyetten başlamak üzere olan düşüncesine bakmaktadır (Şuara-113. Herkesin hesabı, sosyo-ekonomik durumuna bakılmaksızın, Rabbim tarafından sadece imanlarına ve takvalarına göre değerlendirilecektir. Keşke böyle olduğunu bir anlasanız. Hud-5. Dikkat edin! İkiyüzlüler /riyakârlar, içlerinde besledikleri düşünceleri-ni dışa vurmazlar ve gizlerler. Bilesiniz ki öyleleri, vücutlarını elbiseleri altında gizledikleri gibi, düşündüklerini kalplerinde giz-leseler bile, Allah onların gizlediklerini de gizlemediklerini de çok iyi bilir. Çünkü Allah, kalplerde olan her şeyi bilendir).
Nasreddin Hoca'nın "Ye kürküm ye" deyişine uygun görünüşe aldanma olayını Hz. Muhammed yaşamış ve bu hatası nedeniyle Abese suresi ile ikaz edilmiştir (Abese-5. Ya Muhammed! Sen ise kendisini zengin ve üstün gören, 6. Öğüt almaya tenezzül etmeyecek kibirli kişi ile ilgileniyorsun. 8. Halbuki Allah'a saygı duyarak, 9. Ve Sana büyük bir hevesle gelen görme özürlü kimseye Sen aldırmadın, 10. Ve yüzünü asıp çevirdin).Ben de diyorum ki, Peygamber bile karşısındakinin görünüşünün (kıyafet veya sakatlığının) böylesine etkisi altında kalıyor ve ön yargıya giriyorsa, biz insanların bu ön yargıya giriş hatamız çok daha fazla olur demektir.
Maun-6 ve A'raf-55 nci ayete baktığımızda, Allah'ın sevmedikleri arasında, dini kuralları uygulamada ve duada gösterişe ve abartıya kaçanın olduğunu görmekteyiz. Çünkü bu tür davranışta oluş riya olarak tanımlanmaktadır (Maun-6. Zaten onlar salâtı /vahyi-Kur'an'ı öğrenmeyi ve toplantılara katılmayı /namaz gibi şekilsel ibadetleri gösteriş için /başkaları görsünler diye riyakârca ve menfaat sağlamak amacıyla yapmaktadırlar. A'raf-55. İşte böylesine güçlü olan Rabbinize içtenlikle /samimi bir inançla ve gösterişsiz dua edin. Çünkü Allah, gösteriş içinde abartılı söz söyleyenleri /dua edenleri bu riyakâr davranışları nedeniyle sevmez).
Zekât dediğimiz vergi ve /veya başka toplumsal bir katkı ve infak dediğimiz bir muhtacın, bu ihtiyacını gidermenin de mutlaka ve sadece Allah rızası için yapılması, gösteriş ve dolayısıyla da riyâya bulaştırılmaması, Allah'ın sevmediğini bildirdiği amellerdir (Nisa-37. Çünkü bunlar üstelik hem cimridirler, hem de in-sanlara cimriliği öğütlerler. Ayrıca bunlar, Allah'ın bol lütfundan kendilerine verdiklerini gizleyip sadece kendine saklayan ve Allah'ın tek olduğu gerçeğini ve bildirdiği gerçekleri inkâr edip yaptıkları yardımlarını riyakârca yaptıkları için de artık küfre sapmış kişilerdir. Biz de bunlara perişan edici bir azap hazırladık). İşte bütün bu uyarılara rağmen, Ramazan ayının gösteriş, şaşalı ve israfın en üst seviyede uygulandığı sofralarla donatıldığı, sofra yarışına sokulduğu ve "Ziyafet ayı"na döndürülmesinin her yıl üzüntüsünü yaşıyorum. Halbuki Maide-93 ncü ayet ile Allah, içten imanlı olanların, Kur'an bilgileri sayesinde zaten gösterişe, israfa ve aşırıya kaçmayacaklarından, normal düzeydeki yeme-içmelerine karışmayacağını vurgulamış bulunmaktadır (Maide-93. İman edip salih /muhkem-kesin hükümlere uygun olumlu /yararlı işler yapanlar ve takva sahibi olanlara, iman edişlerinden, salih ameller işlemeleri ve takva sahibi oluşlarından ayrılmadıkları sürece, kendilerine yiyip içtiklerinden dolayı herhangi bir günah olmayacaktır. Çünkü Allah, salih ameller işleyenleri /muhsin olanları sever).
Yeri gelmişken, Evlenme ve Sünnet düğünlerine değineyim. Dünya Meleklik eğitimizi sırasında, nefs derslerinden ve dolayısıyla da nefslerimiz temelli amellerimizden sınavlara girmekteyiz. Ve bizden istenen de, olumlu nefslerimizi sıratan-müstakiym, yani itidal /orta düzeyde kullanmamız, olumsuzları ise öldürmeyi başarmamızdır. Bakıyorum yine son yıllarda "Muhafazakâr düğün" diyerek eğlencesiz ve depressif bir düğün şekli ortaya başlatıldı. Bu uygulama ile. Kur'an'da olmadığı halde, Müslüman olana eğlence yasaklanmış, diğer bir ifade ile ek bir haramlaştırma yapılmıştır. Halbuki, Kur'an'ın canlı uygulayıcısı olması nedeniyle, Kur'an'a uygun söz ve kararlarını örnek almamız gereken Hz. Muhammed eğlence konusunda şunu söylemiştir; "Bir kadını, ensardan bir erkekle evlendirmiştik. Resulullah, "Ey Aişe! Eğlenceniz yok mu? Zira ensar eğlenceyi sever" buyurdular-Kütubu sitte-5637". Çünkü Allah'ın bizlerden istediği, olumlu nefslerimizden olan, sevinme, eğlenme ve zevk alma nefslerimizi öldürmemiz ve kendimizi mahrum etmemiz değil, onları orta düzeyde ve ifrata kaçmadan kullanmamızdır.
Konuyu Al-i İmran-17 nci ayetle kapatalım artık (Al-i İmran-14. Örneğin Allah, sizlerden özellikle erkeklerinize, kadınlara olan şehveti, çocukları, yığınlarla altın ve gümüşü, eğitilmiş atları, davarları ve ekinleri /malları ve daha birçok dünya nimetini çekici kılmıştır. Erkekleriniz bunlara bakarak kendilerini güçlü görmektedirler. Hâlbuki bunlar, dünya hayatının ancak aldatıcı ve geçici malzemeleridir. Dolayısıyla daha önce bunlara öncelik verip yanlış yola sapanları helâk ettiğimizi hatırlayın ve aynı hataya düşmeyin. Çünkü esas ödül ve güzellikler Allah'ın Cennet katında olanlardır).
NOT-1: Ayrıntılı bilgiyi "SON DAVET KUR'AN"da bulabilirsiniz.
NOT-2: 3 Eylül Çarşamba günü saat 17-30-19.00 da Özdilek Sanat Merkezinde (Kanatlı AVM arkasında eski MİT merkezinde) Halka açık "DİN-BEYİN ve KUR'AN SOHBETİ" nin 9 ncusuna inşallah devam edeceğim.





Önceki ve Sonraki Yazılar
Gazi Özdemir Arşivi