
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ...
Eskişehir'de, köşemize gelen en çok şikâyetlerden biride "gürültü kirliliği" dir. Gerçektende, Eskişehir' de gürültü yoğunlukları oldukça yüksek seviyede olup, Dünya Sağlık Örgütü'nce belirlenen ölçülerin çok üzerindedir. Özellikle de yaşlı, hasta ve öğrenciler gereksiz gürültüden, en çok rahatsız olan kesimdir. Özellikle de sünnet ve evlenme düğünlerinin çok yoğun olduğu Temmuz ve Ağustos ayalarında, klakson sesleri, son yıllardaki havai fişek gürültüsü, insanımızın ruh sağlığını bozacak niteliktedir. Hülasa Eskişehir'de gürültü kirliliği, önemli ve ciddi sorunlarından biridir.
Kentteki, ilgili kurum/kuruluşların, gürültü kirliliği ile ilgili olarak görevlerini yeteri kadar yaptıklarını söylemek çok zor. Gerçi zaman zaman kararlar alınıyor ama bunlar özde değil sözde kalıyor. Hatta gürültüyü, ilgili kurum/kuruluşlar da yapıyor.
Nitekim gürültünün eğitimini de yapan, "ANADOLU ÜNİVERSİTESİ" nin, statta yapmış olduğu mezuniyet günlerinde, yüksek müzik ve geç saatlerde atılan havai fişek gürültüsü, artık gelenek haline geldi. Defalarca bu durumu, köşemizde yazdık. Hatta 155 polise de telefon ettik ama cemaat, ne kadar çok olsa imam bildiğini okuyor. Vilayet ve Belediyelerin etkinliklerinde, kentteki beş yıldızlı otellerde de durum farklı değildir. Nitekim ilimizde faaliyet gösteren beş yıldızlı "ANEMON" otelde, yapılan düğünlerde, çalınan müzik, gürültü açısından sokak düğünlerinden, farklı değildir. Oysa bu tür otellerde, insan sağlığı ön plandadır.
Gürültüyle ilgili mevzuata baktığımızda: Türk Ceza Kanunu, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, Polis Vazife ve Salahiyet Tüzüğü, Belediye kanunu, Karayolları Trafik Kanunu, Karayolları Trafik Tüzüğü, İşçi sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü gibi kanun ve Tüzükler, genel anlamda gürültüden bahsederler. Ancak,9 Ağustos 1983 tarih ve 2872 sayılı Çevre Kanunu'nda gürültü konusuna 14.madde de yer vermiş ve "kişilerin huzur ve sükununu, beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde yönetmelikle belirlenen standartlar üzerinde gürültü çıkarılması yasaktır. Fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları, konutlar ve ulaşım araçlarından gürültünün asgariye indirilmesi için gerekli önlemleri alır."şeklinde düzenleme getirmiştir Ayrıca, İşçi Sağlığı ve İşçi Güvenliği Tüzüğü iş yerinde gürültü derecesinin 95 DB 'i geçemeyeceğini belirtir.
Diğer taraftan, Umumi Hıfzıhhısa Kanunu da büyük endüstri merkezlerinin, konutların yakınında kurulmasını önleyen ve sınırlayan maddeler vardır Ancak incelendiği takdirde görülür ki, kanun, tüzük ve diğer yazılı hukuk metinlerinde gürültüyle ilgili hükümler sadece, "İnsanın rahat ve huzurunun bozulacağı derecede gürültünün ve sesin olamayacağını" kabul eder. Bu ise sesin derecesini belirtmediği için denetimler objektif bir ölçü olmaksızın yapılması sonucunu doğurur.
Gürültünün, insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkisinin olduğu, bilimce de kabul edilmesine ve birçok yasa ve tüzük de uygulamada olmasına rağmen, bir türlü, kentlerde "gürültü kirliliğinin" önlenememesi dikkat çekici ve düşündürücüdür de .
Millet olarak neden bilinmez, yüksek sesle müzik dinlemeyi, otomobillere ve motosikletlere gürültülü binmeyi çok seviyor, bu tavrımızdan da zevk alıp, haz duyuyoruz. Hatta bunu da övünerek de sohbetlere konu yapıyoruz.
Aslında yapılması gerekenler ortada. Gürültü kaynakları olan işyerleri, fabrikalar gürültüyü azaltacak şekilde düzenlenmeli, Her alanda gürültüye standart getirilmelidir. İnsan bulunan yerlerde gürültünün, 70 desibeli aşmaması için önlemler alınmalı, özelliklede cadde ve sokaklarda, ne sebepte olursa gürültüye müsaade edilmemelidir.
Gürültü, insan sağlığı açısında zararlı bir unsurdur. İnsanların işitme sağlığını ve algılamasını olumsuz yönde etkilemekte, fizyolojik ve psikolojik dengesini bozmakta, iş verimini azaltmaktadır. Zorunlu haller dışında gürültünün haklı nedeni de yoktur. Hatta ahlaki de değildir. Gürültüyü önleyecek makamlar yasalarda belirlenmiştir. Bu makamlar, gürültü ile ilgili olarak kendilerine verilen görevleri, vatandaşın şikâyeti olmadan eksiksiz yerine getirmeli, özellikle de gürültü ile ilgili "eğitim" çalışmalarına da ivme kazandırılmalıdır. Bu her insanımız için bir hak olduğu kadar bir görev ve ödevdir de.
Toplumda gürültü kirliliği ile ilgili toplumsal duyarlılık oluşturulmalı, mevzuattaki farklılıkların giderilmeli, etkin denetim ve kontrollerin yapılmalıdır. Bu alanda yerel yönetimler ve işverenlerin sorumluluklarını yerine getirmeleridir. Getirmeyen kişi/kişiler ve kurum/kuruluşlar hakkında caydırıcı cezalar verilmelidir.