
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
HALKA RAĞMEN...
Bazı devletin bazı makamlarına, randevusuz girilemediği, hatta randevu dahi verilmediği hususunda halk sürekli müştekidir. Oysa halka rağmen, hiçbir bürokrat başarılı olamaz. O nedenle de devlette görevli kişi/kişilerin, makamı ne olursa olsun, toplumsal sorunları iletecek olan kişi ve heyetlere, kapılarını açmak. Hatta randevusuz kabul etmek zorundadır. Çünkü "OTURULAN KOLTUKLAR, BU HALKIN MALIDIR.
Ayrıca devlette görevli kişi/kişiler, koltukların hakkını vermeleri gerekir. Çünkü HALKIN SEVGİ VE DESTEĞİNİ ALANLAR, DAİMA GÜÇLÜ OLUR.. Ebediyen de unutulmazlar. Gücünü, başka yerden alanlar, hem başarısız olur, hem de halkın sevgisini kazanamazlar. Halkın desteğinin almayan kişilerin, halka verecekleri bir hizmet de yoktur.
Elbette makamı ne olursa olsun, devlette görevli kişi/kişiler eleştirilebilir. Çünkü istesek de, istemesek de işimiz ve mesleğimiz, ne olursa olsun, yaşamımız süresince eleştiriden, tartışmadan uzak kalamayız. Hiç değilse günlük yaşantılarımızın gereği ya eleştiririz, ya da eleştiriliriz. Gerektiğinde de kimi tartışmalara katılmak isteği, ya da zorunluluğu duyarız. Beğendiklerimiz veya benimsemediklerimiz de olur. Bu gelişmeler doğaldır. Ancak bunu etkinliklere ve icraata yansıtmanın, ne mazereti ne de kabul edilir bir tarafı vardır.
Aslında her kişi, eleştiri yapamaz. Eleştiri yapmakta bir meziyettir. Çünkü eleştirmek, tartışmak için, "iyi düşünme" nin, "İyi konuşma" nın " iyi yazma" nın, gerekli olduğu, kuşku götürmez bir gerçektir. Bu meziyetleri taşımayan insanlardan, olumlu eleştiriler beklemek hayaldir.
Öte yandan eleştirinin ve tartışmanın, geçmediği yer ve durum da yoktur. Özel toplantılar, söyleşiler, sohbetler, bilimsel toplantılar, konferanslar, kongreler, komisyonlar, açık oturumlar, seminerler, kurslar, sempozyumlar, paneller, kolokyumlar... Hülasa eleştiri ve tartışma yaşamın parçaları, daha doğrusu bütünü içindedir. Ondan da kimse uzak ve ilgisiz kalamaz. Öyleyse, HOŞGÖRÜ, BAŞKALARINA SAYGI, ANLAYIŞ... Uygarlığın temeli, yaşam biçimi budur. Demokrasi de bu temeller üzerine inşa edilir.
İcraat ve etkinliklerde, "TOPLUM KATILIMI", "ORTAK PAYDA, "ORTAK AKIL" ve " BEYİN FIRTINASI " gibi kavramları, ön planda tutmak, İcraatı başarılı kılarken, etkinliklerin de daha görkemli şekilde kutlanmasına vesile olur. Özellikle de geçmiş yıllarda olduğu gibi, karar verme sürecine, toplum katılımı olması halinde, alınan kararların, icraata yansıtılması daha kolay olacaktır. Bu sayede, toplumdaki kaynaklar harekete geçecek, etkinlikleri maliyetlerini düşecek, halkımız, etkinlikler ve icraatlarla ilgili daha da bilinçlenecek.
Kişi/kişiler hakkında alınacak kararlarda, onların da fikirlerinin alınması gerekir. Çünkü içinde yaşadığımız çağda, halka rağmen, hiçbir alanda verimli ve başarılı olmak mümkün değildir. Hatta başarısızlığı da, önceden kabullenmektir.
Diğer yandan "TOPLUM KATILIMI", tüm dünya da olduğu gibi, son yıllarda ülkemizdeki sektörlerde, özellikle de kamu da olmazsa olmaz konumdadır. Bugün tüm dünyada, verim ve başarı için, en önemli öğelerden biri olarak kabul görmektedir.
Toplum katılımı," kendi kedine yeterlilik" ülkemizde de yıllardır istenen boyutta olmasa da çeşitli uygulamalarda var. Ancak sürekli ve kalıcı değil; kişiye veya siyasi iradeye göre, ya kalıcı oluyor, ya da ortadan kaldırılıyor. Algılama, ne yönde olursa olsun, "toplum katılımı", her alanda, en önemli öğe olarak, tüm dünyada kabul görmüştür.
Halkın isteklerini dinlemek, buna göre strateji geliştirmek, Kendisini halkın yerine koymak ama halkın önünde koşmak, Halka örnek olmak, halkı ikna edip başarmak, devlette görevli kişi/kişilerin görevidir.
Devlette görev alan kişi/kişiler, insanları sevecek, her vatandaşa eşit davranacak, sınıf, cinsiyet, sosyal statü, şöhretli, din, dil ayrımı yapmayacaktır. Ülkemizde, etik değerlere bağlı olacak. Takım ruhu içinde çalışacaktır.
Halka rağmen, iş yapabilmek ve arzu edilen gelişmeleri, özellikle halkı ilgilendiren proje/projeleri, hayata geçirmek mümkün olmadığı gibi, halkın kabullenmesi de çok zordur. Devlette görevli her kişi içinde, aynı kural geçerlidir. . Bu yöntem, her etkinlik ve toplantının, selameti açısından olmazsa olmaz şartıdır.
Halk ve bürokratların oluşturduğu, TAKIM RUHU", bireysel verilen kararlara karşı olası riskleri de en aza indirecektir. Ortaya çıkacak olası riskler de baştan paylaşılmış olacak, başarı için, cesaret ve risk alma artacak ve bu ruhla harekete geçen takım, yüksek yüzdelerle, her alanda başarı yakalayacaktır. Çünkü BİRLİKTEN KUVVET DOĞAR.