
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Hepimizin içinde az ya da çok sermaye düşmanlığı vardır ama...
Yaptığı işi devasa boyutlara taşımış, sahip olduğu şirketleri milyon dolarlık markalar haline getirmiş ve hala daha çok büyümek, daha çok para kazanmak isteyen insanları içiminde yargılamayan yoktur herhalde…
Bu konumda olan insanlar için:
-“Bu ne para kazanma hırsıdır yahu! Dünya’nın sahibi mi olacaksın” demişliğimiz mutlaka olmuştur her birimizin…
-“Ben onun yerinde olsam, sahip olduğum para torunumun torununa yeter. Satar savarım her şeyi, dünyayı gezerim. Adam hala sabahın köründe işine gidip, gecenin bir yarısına kadar çalışıyor. Sonunda ölmeyecek misin be adam! Sanki kazandığın parayı diğer tarafa götürecekmişsin gibi ne uğraşıp duruyorsun? Sonunda kazandığın parayı başkaları çatır çatır yiyecek” falan diye düşünüp, söylemediğimiz de yoktur hani…
Kısacası…
Her birimizin içinde az ya da çok sermaye düşmanlığı bulunur.
Ve her fırsatta bu sermaye düşmanlığı ve kıskançlığını orta yere sermekten kaçınmayız.
Peki hiç düşünür müyüz o sürekli “para kazanma hırsı” ile suçladığımız, o sürekli işini büyütmek için çaba harcayan insanların bizim gibi düşünüp, bunu hayata geçirdiklerinde neler olabileceğini?
Yani…
-“Sahip olduğum para bana da torunlarımın torunlarına da yeter” diyerek, işyerlerinin kapılarına kilit vurup, bizim söylediğimiz şekilde hayatlarını yaşamaya başlamaları halinde neler olabileceği hakkında bir fikri olan var mı?
Böyle bir durumda, üretimin durduğunu, o üretim yapılan yerlerde istihdamın yok olduğunu ve üretim sayesinde alınan vergilerin alınamadığı bir ortamı hayal edebiliyor musunuz?
Yukarıda da söyledik.
Her birimizin içinde az ya da çok sermaye düşmanlığı vardır…
Bu belki ve haklı olarak sermaye paylaşımın adaletsizliğinden ya da sermaye sahiplerinin aç gözlülüğünden kaynaklanıyor olabilir.
Ama ne olursa olsun iyi ki varlar…
İyi ki, bizim gibi düşünüp “Yeterince para kazandım, işten elimi ayağımı çekiyorum. Bundan sonraki yaşamımda yiyip-içip-gezip eğleneceğim” falan diye düşünmüyorlar…
Gaza gelip bizim “Ben onun yerinde olsam” diye başlayan cümlelerimizden gaza gelip dediğimizi yapsalar, işte o zaman hapı yutarız.
O yüzden…
Sermaye sahiplerinin sermayelerini arttırma, işyerlerini sürekli büyütme hırsına içten içe kızılmaması lazım.
Kızılacak tek konu, onların bu hırslarının yarattığı adaletsizlik olmalıdır…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Geç kaldılar…
Eskişehir’e kurulacak olan termik santral ile ilgili ihale süreci ertelenmiş.
26 Ocak tarihi’nde yapılacağı duyurulan Alpu ve Tepebaşı kömür sahalarının santral kurma şartıyla ve işletme hakkının devri yoluyla özelleştirilmesi ihalesine ön yeterlilik için son başvuru tarihi 7 Mart’a ertelenmiş.
Santrale duyulan tepki ve bu tepkinin seçimlerde etkili olacağı ihtimali bu sürecin 2019 seçimleri sonrasına bırakılabileceğini de akla getiriyor.
Ancak…
Sanki bu iş için geç kalındı…
Zira…
öyle bir erteleme olduğunda, yani Termik santral meselesi seçim sonrasına bırakıldığında, bunun pek de süreci erteleten tarafa fayda sağlamayacağı görülüyor.
çünkü…
Geç kalındı…
***
Bu güne kadar gördüğümüz en güzel paylaşım…
İsmi Mustafa Efe…
Görevi Hafız.
Aziz Mahmut Hüdai Camiinde görev yapıyor.
Kendisine ait bir sosyal medya hesabı ve bu hesabı takip eden 90 bine yakın takipçisi var.
Geçtiğimiz günlerde görev yaptığı caminin önünde bir köpeği severken çekilmiş fotoğrafını yayınlamış.
Altına da aynen şu satırları yazmış:
“Sabah namazı sonrasıydı...
Yağmurdan ıslanmış, üşümüş ve acıkmış bir şekilde kapımıza geldi... Sanki bir şeyler demek istiyordu. Lâkin sustu. Gözlerimin içine baktı. Gözleri kalbime dokundu ve âdeta dedi ki:
"-İnsanlardan sadece bir şey istiyoruz. Nolur insanlara bunu anlat. Biz biraz merhamet istiyoruz başka bir şey değil...
Bize ve size can verenin hatırına,
İstediğimiz bir parça gıda... Bir miktar temiz su... Bir de horlamayan, kovmayan sevgi ve merhamet dolu bir bakış..."
Gözlerine bakarak o nasıl konuşturmaktır bir hayvanı.
O nasıl bir derstir akıllardan kolay silinmeyecek.
O nasıl bir kalpten gelen bir sevgidir ki yapmış olduğu
Ne yalan söyleyelim!
Bu güne kadar sosyal medya üzerinde görmüş olduğumuz en güzel paylaşımdı bu…
Paylaşımı güzel yapan ise Hafız Mustafa Efe’nin bizzat kendisiydi…
Bu ülkenin böyle din adamlarına şiddetle ihtiyacı var…
Hele hele şu günlerde…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Oda yönetimlerinde Emirdağlılar dönemi…
Suat Er önce Eskişehir Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi Oda Başkanlığına seçildi.
Ardından…
Eskişehir Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanlığına…
2 hafta içinde 2 ayrı kongreyi kazanarak güven tazeledi.
Abdurrahman Yüceler ise Eskişehir Servis araçları İşletmecileri Oda başkanlığı kongresinden galip çıkıp, oda başkanlığı koltuğuna oturdu.
Büyük bir çekişmenin yaşandığı Eskişehir Tornacılar ve Oto Tamircileri Oda kongresini ise Adnan Karamanlı kazandı.
Aynı haftalar içinde yapılan 3 önemli odanın başkanlığına seçilen Suat Er, Abdurrahman Yüceler ve Adnan Karamanlı’nın ortak yanı Emirdağlı olmaları…
Ne diyelim?
Türkiye’de esnaf ve tüccar denildiğinde nasıl ki Kayseriler akla geliyorsa, Eskişehir’de de esnaf ve ticaret denildiğinde Emirdağlıların akla geleceği bir sürecin kapısı aralanıyor galiba…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Biraz da gülmek lazım
Dört evli erkek balığa çıkar. Birinci erkek şöyle der:
- Balığa çıkabilmek için karıma geçen hafta bütün evi komple badana yapma sözü verdim...
İkinci erkek ise şöyle der:
- O da bir şey mi ya, ben karıma evdeki bütün elektronik eşyaları yenileme sözü verdim...
üçüncü erkek de şöyle der:
- Siz gene iyisiniz, ben karıma yeni sıfır araba sözü verdim...
Dördüncü erkek hiç serzenişte bulunmaz.
Hepsi şaşırır, döner 4. erkeğe sorarlar:
- Ne o, sen karına söz vermedin mi yoksa sesin çıkmıyor?
Dördüncü erkek cevap verir:
- Yoo ben hiçbir şeye söz vermedim. Saati sabah 5.30’a kurdum. çalınca karımın kulağına şunları fısıldadım. "Karıcığım benimle annemlere mi gelirsin, yoksa balığa mı çıkayım" dedim.
Karımın cevabı kesin ve netti:
- Sıkı giyin üşütürsün…