7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

"Her eve bir tane dergi girse çok farklı bir ülkeye uyanırız"

Eskişehirli Şair ve Yazar Musa Can Demiralay ile bir sohbet gerçekleştirdik.


 


Musa Can Bey, genç yaşınıza rağmen Mandalina ve Kuru Yaprak adlı iki şiir kitabınızla Affınıza Mağruren isimli öykü kitabınızı yayımladınız. İki şiir kitabınızda da tekrara düşmeden, kendi içlerinde tutarlı bir yol izlediğiniz gözlemleniyor. Şiire nasıl başladınız? Kitaplarınız hakkında bilgi verir misiniz? Şiir nedir?


       Şiirler tanışmam ortaokul yıllarımda oldu. O dönem amatör bile sayılmayan şiirler yazıyordum, okumalar yaparak kendimi geliştirmeye gayret ettim. Lise yıllarımdaysa şiirimde gözle görülür bir gelişim olmuştu. Bu sürecin nihayetinde 2017 Nisan’da “Mandalina”yı elime aldım. Ocak 2018’de “Kuru Yaprak” Mandalina’yı takip etti. Tüm bunlar olurken başka edebi metinlerle de haşır neşir oldum ve  Kasım’da öykü kitabım “Affınıza Mağruren” çıktı. Şiir bence bir rahatsızlıktır. Her şey dört dörtlükken ortaya çıkmaz şiir. Bir pürüz ister ortaya çıkmak için. Bu bazen bir aşk, bazen siyasi ya da toplumsal bir olayla olur. Fakat her sanatsal yapıtta olduğu gibi olağanlıktan çıktığımız zaman ortaya çıkar şiir.


     Şiirlerinizde çok sık imgesel anlatıma yer verildiğini görmekteyiz. Şiir başlı başına özel bir dil iken şairin öznel ve özgün bir söyleyişe başvurmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?  İmgesel anlatımından ne anlamalıyız? Divan şiirindeki mazmunlarla imgesel anlatımın farkı nedir? Sanatın her alanında örneklerini gördüğümüz imgesel anlatımın  sizin şiirinize yansımalarından örnekler verir misiniz?


       Elbette her şair kendine özgün bir dil ortaya koyacaktır, bence şairleri kalıcı kılan şey özgünlüktür. İmge herkesin ezberlediği tanımıyla “Şiirde alışılmamış bağdaştırmalara yer vermektir.” Divan şiirinde yer alan sanatlar bir bakıma günümüzde kullandığımız sanatlardan farksızdır. Modern şiirde karşımıza sıklıkla çıkan oksimoronlar divan şiirinde de sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Aynı şekilde divan şiirinde alışılmamış bağdaştırmalara da sıklıkla yer verilmektedir. Sadece şiirde ele alınan konu değiştikçe haliyle imgelerin boyutu da değişmektedir. Şu an aklıma gelen bir mırsam var (düşgelimi kurulmuş bir devrik cümle gibi hayatım) bu mısrada aslında çok sıradan olan ve günlük hayatta karşımıza çıkabilecek olan “sözgelimi” sözcüğünde ufak bir oynama yaparak “düşgelimi” sözcüğünü kattım bu dizeye, onun dışında kalan “devrik cümle” gibi terimsel anlam ifade eden bir kelime burada daha ziyade mecazi bir anlama büründü. Aslında benim şiirimde çağrıştırmak istediğim de biraz bu: “Herkesin gördüğü şeylerde, herkesin görmediği güzellikleri hissettirmek.”


     Affınıza Mağruren adlı öykü kitabınızın konusu ve içeriği hakkında bigi verir misiniz: Bir öykünüzü bizimle paylaşır mısınız?


      Affınıza Mağruren birbirinden bağımsız 30-35 öyküden oluşuyor. Daha çok kısa öyküler var kitapta. Tarz olarak kısa öyküyü kendime daha yakın gördüğüm için ilk kitabımda böyle bir yönelmeye gittim. Kitaba adını veren öyküden bahsedip sizlerle paylaşmak isterim:


    Akciğer kanserinden dolayı rahmetli olan dedemin, vefatından yaklaşık 15 yıl sonra bir çantasını buldum. Sonra o çanta bir kitaba yön verdi.


“BU AKŞAM AFFINIZA MAĞRUREN BİRAZ ŞEYİM, EFKÂRLIYIM AĞABEYLER, EFKÂRLI’’


Sadri Alışık’a ve dedeme…


     Hayat neden ibarettir? Beylik laflar edecek değilim Yıldırım. Sevmezsin de zaten öyle efe efe konuşmamı bilirim. Eski sevgililer aşk acıları her şeyi yaşıyoruz aslında. Fazlasıyla yaşıyoruz, dolu dolu… Peki hayat dediğimiz şey tam olarak nerede başlıyor nerede bitiyor Yıldırım? İnsanlardan habersiz aynı şeyleri yazıp aynı şeyleri hissediyorum. Evet, yer yer benzerlikler oluyor çünkü aşk dediğimiz kavram herkese aynı şeyi yaşatır bir yere kadar. Ya ölüm? Az önce 12 sene önce akciğer kanserinden ölen dedemin buram buram tütün kokan çantasını buldum. İçerisindeki not defterlerinde hala yaşayan insanların bile numaraları vardı Yıldırım. Tuhaf mı bilmiyorum ama 12 sene önce ölen biri şimdi yaşayan insanlara ulaşmak istemiş bir zamanlar. Buram buram tütün kokan elleriyle ve tütün kokusun içindeki her eşyaya bulaştığı o çantaya koymuş bunları. Babamın da numarası vardı orada Yıldırım. Amcamların ve tanıdığım onca insanın. Hepimiz biliyoruz babam dâhil o listedeki herkes bir gün ölecek. Sanırım çoğunun telefonlarında numaram kayıtlı Yıldırım. Bir gün ölecek onca insan belki de bana ulaşmak isteyecek tütün kokan ya da kokmayan elleriyle. Buna neden bu kadar içerledim bilmiyorum Yıldırım. ölüm garip şey vesselam. ölüm, ölümsüzlük, kalıcılık, aşk… Hepsi bir yana dursun Yıldırım. Yazmak dahi bir kenara dursun. Dedemin tütün kokan çantası hariç her şey şu an bir kenarda dursun. Biliyor musun Yıldırım, bir gün sen de öleceksin. Sakın benden önce ölme demiştin ya bana. Aman diyeyim Yıldırım. ölüm çok garip bir şekilde her an yakamızda. Her an bizimle. Neden sadece tütün kokan bir çanta çekiyor beni ölüme? Bilmiyorum Yıldırım. Affına mağruren…”


     Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi olarak ülkemizdeki edebiyat öğretimini nasıl buluyorsunuz?


       Bu soruya tek cümleyle cevap vermek istiyorum: “Ne  zaman ki edebiyatta kim neyi yazmış (eser-yazar) mantığından ziyade, kim ne yazmış (içerik) mantığına yönelirsek daha kaliteli bir eğitimden söz edebiliriz.” Yoksa şu an öğrenciler hangi yazarın hangi kitabı yazdığını ezberliyorlar ama o kitapta ne yazdıkları hakkında bir fikirleri yok. Bu da haliyle bir “edebiyat öğretimi” değil “edebiyat sınavı öğretimi” oluyor.


    Yetişmekte olduğunuz kültürel ortam hakkında bilgi verir misiniz? Aile, okul ve çevrenizin edebiyata bakış açısı nedir?


      Ailem çok okuyan bir aile değildir. Hatta evimizdeki kitaplığı ben oluşturmaya başladım. Fakat maddi manevi desteklerini hiçbir zaman eksik etmediler. Yapmak istediğim işe hep saygı duydular. Buradan anneme ve babama sonsuz şükranlarımı sunmak istiyorum. 


     Siz aynı zamanda kültür, edebiyat ve sanat dergilerinde de yazan birisi olarak dergilerin kültür hayatımızdaki yeri hakkında neler söylersiniz?


        Her dergi farklı işlevler güdüyor aslında. Yani bir edebiyat dergisi daha çok bir vitrin oluyor ve okura gerek yeni yazar ve şairleri tanıtıyor gerekse daha kült isimlerden faydalanmamızı sağlıyorlar. Bir başka açıdan da araştırma inceleme yayınlayan dergiler var, bence bu dergiler sosyal kültüre daha hizmet etmekte. Her eve bir tane dergi girse eğer çok farklı bir ülkede uyanırız. Yeri geliyor bir dergi bir kitaptan daha besleyici olabiliyor.


      Sanatta geleceğiniz üzerine plan ve tasarınız nedir? Hedefiniz, amacınız hangi ufukları gösteriyor?


     çok satan bir yazar olmak ya da çok tanınan bir yazar olmaktan ziyade bundan bin sene sonra da okunan bir yazar olmak istiyorum. Bir bakıma ölümsüzlüğün iksiri var elimizde, neden değerlendirmeyelim ki?


      Bizimle şiirlerinizden birini paylaşır mısınız?


YANGIN


elinin değdiği her şey


bir tenhada ölümü bekliyordu


ve sen benden bir şiir bekliyordun


ben seni izliyordum


hala aynı yerden


-tepetaklak serdeyiz-


ki öyle zamansızdı ki gelişin


mesela sana gelsin diye açılmış bir radyodan


bir arabesk ustası fısıldardı kulağımıza


sözsüz bir müzik peyda olurdu


ve şairler ağlardı halimize


ah


belliydi bu yangının ardından


zamansız şiirlerin tüteceği


 


MUSA CAN DEMİRALAY öZGEçMİŞİ


    1999 yılında Eskişehir’de doğdu.Eskişehir Osmangazi üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde okumaktadır. özel öğretim kurumlarında çalıştı. Erkan Kantarcı'nın Hasar Tespitinde "Yılkı Atı" isimli şiirim yayımlandı.Türkiye genelinde düzenlenen Esinti Dergisi'nin 2016 Aralık Ayı Şiir Yarışması'nda "Sonbahar" isimli şiirimle ikincilik ödülüne layık görüldü.


      Türkiye genelinde düzenlenen Yücel Saraçoğlu Şiir Yarışması'nda "Şiir Dışındayım Bağışla" isimli şiiriyle üçüncülük ödülü yine Türkiye genelinde düzenlenen Yunus Emre Şiir Yarışmasında “Şiirbozan        “ adlı şiiriyle üçüncülük ödülü aldı.


      Türkiye genelinde düzenlenen 2. Yücel Saraçoğlu Şiir Yarışması'nda "Sen Gülünce" isimli şiirimle mansiyon  almaya hak kazandı.


Eskişehir Sanat , Kirpi Edebiyat ve Düşünce , Derin Kafa , Kalender , Sinada, Songemi , Masiva , Hayal Bilgisi, çınaraltı  ve Edebiyatist dergilerinde  eserleri yayınlandı. Ahmet Taşçıoğlu, Nilüfer Kaya ve Faruk Duman’ın düzenlediği öykü atölyelerine katıldı.


     Haydar Ergülen, Rahmi Emeç ve Erol Büyükmeriç’in yürütme kurulunda yer aldığı 8. Uluslararası Eskişehir Şiir Festivali’nde katılımcı olarak bulundu.


Sinada ve  Porsuk Kültür ve Sanat dergilerinde düzenli yazarlık yapmaktadır.


   Eskişehir Yeni Dünya isimli yerel bir blogta gençlik muhabirliği  görevini üstlendi.


Derin Kafa Dergi, Kalender Dergisi, Sinada Yayınevinde editörlük yaptı.


 


 Yıllar içerisinde  aşağıdaki görevleri üstlendi;


 İthaki Yayınları’ndan çıkan Birol Tezcan’ın “Ayağına Taş Değmesin” isimli dosyasının düzeltisini yaptı. Edebiyatist dergide redaktör olarak ve yayın kurulu bulundu.                             


    Söylenti dergide röportaj editörü ve içerik yazarı olarak görev aldı.


Halen Porsuk Kültür dergisinin düzeltmenlik yapmaktadır.


 


Bunlardan başka değişik edebiyat etkinliklerinde bulundu;


 “Sinada Şiir Yıllığı”nda şiiri ,2018 yılında yayınlanan Hasan Başdemir’in “Şair İstasyonu” kitabında şiiri yayınlandı.Eskişehir içersinde birçok şiir dinletisinde katılımcı oldu.Birçok lisede ve kolejde söyleşi ve imza günü düzenlendi.


Eskişehir Osmangazi üniversitesi’nde “Mehmet Akif ve İstiklal Marşı” konulu bir söyleşiye konuşmacı olarak katıldı.


     Mandalina ve  Kuru Yaprak  şiir, Affınıza Mağruren öykü kitabı yayılmamdı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7-Ahmet URFALI (DOLUNAY) Arşivi