
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Her yerde huzursuzluk, her yerde iç çekişme
Eskişehir'de...
Partilere bakıyorsunuz, CHP'sinden AKP'sine, hatta MHP'sine tüm partilerin içi karışık.
Adeta kazan kaynıyor her birinde.
Parti içindeki gruplar ve hizipler adeta birbirine diş biliyor.
10 ay sonra bir seçimin yapılacak olması da karışıklığı iyiden iyiye körüklüyor.
Şu andaki manzara, "partiler bırakmış birbirleri ile olan mücadelelerini bir tarafa, resmen kendi içinde birbirini yemeye başlamış " vaziyetinden başka bir şey değil.
Partilerde durum bu şekilde.
Peki ya kurumlar?
Onların da Eskişehir'deki partilerde yaşananlardan pek bir farkı yok.
Büyükşehir belediyesinden diğer belediyelere, Üniversitelerden kamu kurumalarına kadar büyük bir çoğunluğunda, kendi içinde yaşanan bir huzursuzluk var.
Kimi yönetim anlayışı ile ilgili bu huzursuzluğun kimi ise, kurum içinde meydana gelen yapılanmalardan dolayı sıkıntı yaşıyor.
Eskişehir ile ilgili bir tanım yaparken, bu şehrin en büyük eksikliğinin "birlikte iş yapamama" hastalığı olduğunu söylerdik.
-"Kurumlar tek başlarına başarılı ama, bir türlü bu başarılar birliktelik altında toplanıp, başarı paylaşılamıyor" derdik.
Bu günkü manzarayı görünce, insan ister istemez "Yakında kişisel başarıları bile görmek mümkün olmayacak" demeden kendimizi alamıyoruz...
Zira...
Gerek partiler, gerekse kurumlarda yaşanan iç çekişme ve huzursuzluğun ilk yok edeceği,kesinlikle bugüne kadar ortaya konulan başarı olacaktır...
......
CHP işin peşini bırakmıyor
AK parti Kadın kolları Başkanı ve aynı zamanda Meclis üyesi olan Fecir Üçkaya'nın,hem Kadın Kolları Başkanı ,hem de Meclis üye adayı olduğunda öğretmenlik yaptığı ortaya çıktı.
Milli Eğitim konu ile ilgili inceleme başlattı.
Zira...
Özel okul da olsa, öğretmenlerin bir siyasi partiye üye olması ve aday gösterilmesi yasalar çerçevesinde yasaktı.
Bunun üzerine CHP, Fecir Üçkaya'nın meclis üyeliklerinin düşmesi için konuyu yargıya taşımaya karar verdi.
Konuyu karara bağlayacak olan kurum, yüksek Seçim Kurulu'ydu.
Fakat, Yüksek seçim kurulundan önce prosedür gereği önce ilçe, ardından da il seçim kurullarına müracaatta bulunulup, bu kurumların yetkisizlik kararı vermesi üzerine Yüksek Seçim kuruluna müracaat yolu açılması gerekiyordu.
Öyle de yaptı CHP'liler.
Önce ilçe seçim kuruluna, ardından da il seçim kuruluna konuyu götürdüler.
Her iki kurumun da görevsizlik kararı verip, adres olarak Yüksek Seçim Kurulu'nu göstermesi üzerine, müracaat için harekete geçtiler.
Dün öğrendik ki, CHP, Yüksek Seçim Kurulu'na müracaatını yapmış ve verilecek kararı beklemeye başlamış.
Yani...
İşin peşini pek bırakmamış.
......
Ne sağ kaldı ne de sol...
Daha düne kadar Siyaset dediğimiz uğraş Sağ ile Sol arasında var olan bir konumdaydı.
Siyasette iki taraf ve iki kriter vardı. "Sağcı mısın? Solcu mu?"
Her ne kadar Sağ içinde ve Sol içinde ayrı görüşler ve fraksiyonlar olsa da...
Kesin çizgiler Sağ ve Sol üzerine kurulmuştu.
Bugün,o eski anlayış doğrultusundaki ne Sağ var ne de Sol.
Bakıyorsunuz, yılların Solcusu diye bildiğiniz isimler, mevcut AKP yanlısı oluvermiş.
Her ağızlarını açtıklarında, iktidarı ve iktidarın icraatlarını öve öve bitiremez olmuşlar.
Öte yandan...
Yılların Sağcısı olarak bilip tanıdıklarınız, CHP içinde yer tutmuşlar.
Sanki geçmişte eleştiren onlar değillermiş gibi, 6 Ok'a sarılmışlar.
Laf bile söyletmiyorlar.
Geçmişte birbirilerine aynı ortamda bile tahammül edemeyen, birbirlerine kurşun sıkıp öldürecek kadar tahammülsüz olan düşünceler,bugün yan yana gelip,birlikte hareket edebilir konuma gelmiş.
Anlayacağınız...
Siyasette artık o eski Sağ ile sol arasında ki kalınca çizgi yok.
Onun yerine...
Kişilerin, gönün koşullarına göre siyaseti yeniden dizaynı var.
Sizin anlayacağınız...
Sağ düşünce, sol söylemleri kullanmaya başladı.
Sol düşünce, bünyesine Sağ kriterlerini katmaya başladı.
CHP ile MHP nin birlikte hareket etmesi, bugün için kimseyi rahatsız etmiyor.
AK parti içinde, yılların solcularının yer alması da...
Sonuç olarak...
Siyasette ölçü de kalmadı, endaze de...
Çünkü...
Siyasetin mimarisi bozuldu...
......
Tepebaşı'ndan anında müdahale...
Dün sabah saatlerinde, Espark Kahve Dünyası önünde bir kedi yavrusu Tramvay'ın altında kalmış.
Kuyruğu ve vücudunun arkası resmen ezilmiş hayvanın.
Hem acı çekiyor hem korkuyor.
Çevreden gelenler, yaralı halde olması ve saldırması nedeniyle kürekle Tramvay yolundan uzaklaştırıp,yandaki çimin üzerine bırakıyorlar.
Kediyi o halde görünce, Tepebaşı Belediyesi'nde eski meslektaşımız Rahmi Emeç'i aradık.
Durumu anlattık.
-"Hemen ekipleri yönlendireyim" dedi.
Telefonu kapattık ve dakika tutmaya başladık.
Tam 14 dakikada geldi ekip.
Üstelik, Zincirlikuyu'da bulunan hayvan barınağından.
Aldılar yaralı kediyi.
Bir de belge imzalattılar alındığına dair.
Ne yapılacağını sorduk "Veteriner görecek. Önce acısını dindirirler sonra da tedavi uygularlar" dediler ve birlikte gittiler.
Doğrusunu söylemek gerekirse, ekiplerin 14 dakikada gelişine gerçekten şaşırdık.
-"!Anında müdahale bu olsa gerek" diye düşünüp, Sevindik de...
Umarız o kedi yaşar.
Umarız o ekipte yer alan Tepebaşı Belediyesi görevlilerinin vermiş olduğu emek ve iş ciddiyeti de yerini bir kez daha bulmuş olur.
......
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
İzmir'den trene binen yaşlı teyze, kondüktöre Ege şivesiyle "Menemene gelence beni haber et yavrıım, unutma!" der.
Gecenin ilerleyen saatlerinde kondüktör Menemen'i geçer geçmez yaşlı teyzenin Menemen'de ineceği aklına gelir, hemen makiniste gidip haber verir.
Makinistte "Gecenin bu saatinde teyzeyi buralarda indiremeyeceğimize göre geri geri gideceğiz, soran olursa "tren makas değiştiriyor" deriz" der.
Bir yarım saat geri geri giderek Menemen'e gelinir ve kondüktör gidip teyzeye haber verir "Hadi teyze Menemen'e geldik" diye.
Teyzem "Sağol yavrııım" der ve çantasını açıp ilacını içer...