1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Herkes kendine çalışıyor aslında...

önümüzde bir referandum var…


Referandumun da iki tarafı…


Bakıyoruz her iki tarafa, siyasetçiler gün boyu koşturuyor.


Açılıştan açılışa, toplantıdan toplantıya koşuyorlar adeta.


Sabahın köründe başlayan ziyaret programları gece yarılarına kadar sürüyor.


Gittikleri yerlerde “Evet” ya da “Hayır”ı anlatıyorlar görünüşte.


Her biri, hangi tarafta yer alıyorsa, bulunduğu tarafın referanduma en çok asılan ismi olma derdinde aslında.


-“En çok ben çalışıyorum” havası var hepsinde.


Bu havayı basarken, aynı tarafta olan diğer siyasetçilerin hiç çalışmadığını, referanduma kendisi kadar asılmadığını ortaya koymak niyetinde oldukları da açıkça görülüyor.


Referandumu kendileri için büyük bir fırsat olarak görüyorlar.


Tanınırlığını arttırmanın bir imkanı olarak değerlendiriyorlar.


Haklılar da aslında…
Bir taşla iki kuş vurma olanağı bulmuşlar.


Referandum çalışması adı altında kendi PR lerini yapmak.


En güzel şekilde de yapıyorlar bunu…


İçinde yer aldıkları referandum tarafına bir katkıları oluyor mu bilemiyoruz ama…


Kendilerine büyük katkısı oluyor bu çalışmanın.


Kısacası…


Yapılacak olan referandumda Evet ya da Hayır tarafında yer alan siyasetçilerin büyük bir kısmı, Evet ya da Hayır’dan ziyade, referandum çalışması adı altında resmen kendilerine çalışıyor.


Neye göre bu tespiti yaptığımıza gelince…


Bakın referandumun Evet ve Hayır tarafında yer alan siyasetçilere…


Aynı tarafta olmalarına rağmen birbirleri ile aynı programda denk gelmemek için resmen çaba harcıyor her biri.


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


İkna ol(muş) gibi yapanlar…


 


Onları; bir partinin adayı konuşma yaptığı sırada, bir köşede sessizce otururken görebilirsiniz.
Ya da, bir Genel Başkanın mitinginde, kalabalıktan kendilerini soyutlamış, sadece konuşulanları dinliyor halde de görebilirsiniz.
Hatta…
Adayların Oda, dernek, kahvehane gibi yerlere yaptığı ziyaretler sırasında hiçbir tepki vermeden sadece olup biteni izlediklerine de şahit olabilirsiniz.
Ellerinde her hangi bir partinin bayrağı kesinlikle yoktur.
Partili ya da partinin destekçisi gibi algılanmamak için ön sıralarda da olmazlar.
Gördükleri ve dinledikleri adaylarla ilgili herhangi bir yorumda asla bulunmazlar.
Genel Başkanın konuşması sırasında söylediklerini hiçbir tepki vermeden dinlerler.
Söylenen sözler karşısında, ne onay verdikleri görülmüştür ne de onaylamadıkları.
Sadece olup biteni izleyip, sadece söylenenleri dinlerler.
Elbette kendilerince bir siyasi fikirleri vardır.
Beğendikleri, takdir ettikleri liderler vardır.
Ama asla renk belli etmezler.
Korktukları için ya da tartışma başlatacak olmaktan çekindikleri için değil, siyaseti kendi içlerinde, kendi doğrularıyla yaşamak için böyle davranırlar.
Siyasette "Sessiz çoğunluk" diye adlandırılan kesimden bahsediyoruz.
Hani şu her siyasi aktiviteyi kenardan ve sessizce izleyenlerin oluşturduğu topluluktan…
"Kararsız" mış gibi görünürler dışarıdan bakıldığında.
Her birinin her şeyden haberi vardır aslında…
Söylenenlere hak vermiş gibi görünürler ama kesinlikle hak vermezler.
Onaylıyormuş gibi davranırlar ama asla onaylamazlar.
En önemlisi de…
İkna edilmiş gibi davranırlar ama ikna olmazlar.
Hemen her seçimde, seçimin anahtarı onlardır.
Seçimleri kimin kazanıp kimin kaybedeceğine onlar karar verir.
Birbirlerinden tamamen bağımsız ve bağlantısızlardır sonuçta ama, benzeri düşünen ve düşüncesini kendi içinde yaşayıp kesinlikle dışarıya sızdırmayanlarla aynı davranış içinde oldukları için, büyük bir oy kitlesini oluştururlar.
Sonuç olarak…
Seçim öncesi filmin ön tarafında, meydanlarda toplanıp ellerinde bayrakları, ağızlarda parti sloganları olanlar vardır…
Ama filmin kaderini, arka planda gözlerden uzak durmaya gayret gösteren, olup biteni dinleyen, gözleyen ve asla renk vermeyen insanlar belirler.
Bu elbette bizim tespitimiz ama…
Sanki şu sıralar bu sessiz insanlar daha da bir çoğaldı.
Sanki şu sıralar, bu sessiz insanlar daha da bir sessiz gibi.


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Nokta atışı ziyaret…


 


Kültür ve Turizm bakanı Nabi Avcı önceki gün Atatürk Caddesi üzerinde bulunan bir kahvehaneye gitti.


Her ne kadar haberlere “Ansızın yapılan bir ziyaret” olarak geçse de Bakan Avcı’nın o kahvehaneye o ziyareti yapacağı bir gün öncesinden Bakanlık programı tarafından medya kuruluşlarına bildirilmişti.


Her ne kadar “Bakan kahvehaneden içeriye girince kahvehanedekiler kısa süreli bir şaşkınlık yaşadı” diye haberler geçilse de, kahvehaneye bakanın geleceğini kahvehanenin sahipleri de, kahvehanede bulunanlar da biliyordu.


Neyse…


Gelelim ziyaret edilen kahvehaneye.


Atatürk Caddesi üzerinde bulunan Göl Kıraathanesi, başta Necati Okuroğlu olmak üzere Demokrat Parti kökenli isimlerin sürekli çıktıkları bir kıraathanedir.


Siyaseten en çok konuşulduğu kahvehaneler içinde ilk sırada yer alır.


O yüzden ziyaret için bu kahvehanenin tespit edilmesi tesadüf değildir.


Bizzat seçilmiştir.


Anlayacağınız, nokta atışıdır.


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


Eskişehir’e ve İstanbul’a bakın…


Seçim işlerinden anlayan bir dostumuza sorduk “Referandum sonuçları nasıl olur?” diye…


-“önce İstanbul’a, ardından Eskişehir’e bak, sonuç ortaya çıkar” dedi…


-“yani?” dedik.


Başladı anlatmaya:


-“Eğer İstanbul’da Evet ve Hayır oyları kafa kafaya olursa, Eskişehir’de Evet ile Hayır oylarının arasındaki oran hayır lehine 6-7 puanın üzerinde çıkarsa, Türkiye geneli Hayır çıkar. Eğer tam tersi olursa, yani İstanbul’da Evet oyları fazla çıkıp, Eskişehir’deki fark ise 6 puanın altında zıkarsa, bu kez sonuç Evet olur” dedi.


Değişik bir tespit…


***


BİRAZ DA GüLMEK LAZIM
Adamın 6 çocuğu vardır. Bu başarısından
fazlasıyla da gurur duymaktadır.O denli gurur duyuyor ki; karısını, onun
tepkisine rağmen;
— 6 çocuğumun annesi, diye çağırmaya
kadar götürüyor.
Karısı bu duruma çok bozuluyor, sinirleniyor, uyarıyor ve içerleniyor;
— Benimle bu tür konuşma! Benim bir adım var!
Ayrıca bunları 9 ay sen taşımadın karnında!!
Eşinin bu çıkışları karşısında adeta zevk alıyor,
içten içe gülüyor, mutlu oluyor adam. Bir gece partiye gidiyorlar. Adam eve dönme
vaktinin geldiğine karar verdiğinde, karısının da gitmeye hazır olup olmadığını öğrenmek
için olanca sesiyle bağırıyor;
— Eve gidelim mi, 6 çocuğumun annesi?
Kadın, kocasının bu dangalaklığından son derece rahatsız, aynı şekilde bağırıyor;
— Ne zaman istersen, 4 çocuğumun babası!


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi