HZ. MUHAMMED'E YAPILAN DÖRT HAKSIZLIK

Adem'den başlamak üzere Allah'ın bir Rahmeti olarak yol gösterici ve Allah'ın tek dini olan İslâm'a yönelik kuralları içeren önce sahifeler, daha sonra da kitaplar şeklinde göndermiştir. Bu sahife veya kitapları bir nevi nasıl yaşamamız gerektiğine ait birer "YAŞAM KULLANMA KILAVUZU" olarak tanımlayabiliriz. Her peygamber Allah'ın Elçisi olarak gönderildiği toplumun anlayış ve gelişmişlik düzeyine göre yine Allah tarafından uygun bulunan Dinȋ kurallar, anlasınlar ve bu kurallara göre yaşayıp, beklenen doğru yolu bulabilsinler diye ANA DİLLERİ ile gönderilmiştir. Fakat her Peygamber'in vefatından sonra kurallar ya değiştirilmiş veya unutularak Dinȋ uygulamalar dejenere edilmiştir. Hurafeler eklenmiş ve gelenekler de dinselleştirilmiştir. Dolayısıyla da gelen her sonraki Peygamber, birer DEVRİMCİ olmuş ve toplumda yerleşmiş birçok uygulamanın değişmesi mücadelesine girmiştir. Bütün Peygamberler gibi Hz. Muhammed de Melek olmamakla, ataların dinȋ inanışlarını değiştirmekle, akıl hastalığına yakalanmışlıkla itham edilmiş ve alay edilip hakaretler de edilmiştir. Hatta zaman zaman öldürülmek istenmiş ve bu amaçla da savaşılmıştır. Ancak özel yetenekli yaratılmış olması yanında, özel görevli olması nedeniyle de Allah'ın yardım etmesi sayesinde Peygamber olarak Kur'an'ı tebliğ etmeyi ve canlı pratik uygulayıcısı olarak da örnek olma görevlerini hakkıyla yerine getirmiş ve engellenememiştir. İşte olağanüstü sabrı, akıllı girişimleri ve bu yöndeki çabaları /cihadı temelinde gerçekleştirmiş olduğu başarılarını engelleyemeyen çevreler, bu defa O'nu özellikle 3 konuda iftira ederek gözden düşürme gayretine girmişlerdir.
1. İlk olumsuz iftira Ahzab-37 nci ayetin tercüme ve yorumunda yapılmıştır. Bu hataya ben de düştüm ve "Son Davet Kur'an Tercümesi" kitabında aynı ayetin asırlardır yapılan hatalı tercümesine uydum. Ancak bu tercüme aklıma yatmıyor ve sürekli olarak beni tedirgin edip duruyordu. Çünkü bu ayetin yapılan tercüme ve bütün tefsirlerdeki yorumlarında, Hz. Muhammed'in önce kölesi iken evlatlığına almış olduğu Zeyd ile evli olan Zeynep'te gönlü olduğu ve ikisinin boşanmasını sağlayıp Zeynep ile evlendiği belirtiliyordu. Birkaç ay önce Sn. Mustafa Sağ (İlahiyatçı - Kur'an Araştırmacısı) ile yaptığımız bir sohbette bu konuyu tartıştık ve Ahzab-37 nci ayetin şu doğru tercümesinde hemfikir olduk "Ahzab-37. Örnek vereceğimiz olaylardan birisi şudur: Hani Allah'ın nimet verdiği ve Senin de iyilikte bulunduğun kişiye diyordun ki; "Sevdiğinden ayrılma, onu yanında sıkıca tut ve Allah'a karşı takva sahibi ol. Allah'ın da Senin beklentin paralelinde olan aşırı durumdaki (zeydune- ziyadesiyle olan) isteğini açıklamaya çekiniyor ve içinde gizliyorsun. Çünkü Sen, gerçekte korkman gereken Allah'tan korkacağına, kamuoyu baskısından korkuyorsun". İşte Biz bu gençleri, Allah'ın da bu güçlü arzularını /sevgilerini onaylaması sonucu evlendirdik ve böylece de birbirini severek evlenilme konusunda, evleneceklere danışılmama ve sevgilerini önemsememe şeklindeki geleneksel bir engelin kaldırılmasında Müminlere örnek olmalarını istedik. Sonuçta Allah'ın buyruğu yerine getirilmiş de oldu". Görüldüğü gibi Hz. Muhammed birisine sevdiğinden ayrılmamasını ve yakınlarının da bu sevgililerin evlenmelerini engellememeleri konusunda nasihat etmektedir. Böylece bu ayetle, birbirlerini sevenlere yönelik eski bir engelleyici yaklaşıma son verilmesi istenmektedir. Kısmetse bu ay çıkması planlanan "Son Davet Kur'an Tercümesi'nin yeni baskısında bu tarihsel haksızlık düzeltilmiştir.
2-3. İki ve üçüncü iftira ve haksızlıklar ilk eşi Hatice ile ve 9 yaşında olan Ayşe ile evlenmiş olma yalanlarıdır. İşin gerçeği ise şöyledir: Hz. Muhammed ilk eşi ile evlendiğinde her ikisi de 25 er yaşlarındaydılar. Eğer uydurulmuş olduğu gibi Hatice 40 yaşında olsa idi, bu yaşı Menopoz yaşı olacağı için çocukları hiç olmazdı. Hâlbuki 4 kız (Rukiye, Ümmü Gülsüm, Zeynep ve Fatma) ve 2 erkek çocukları olmuştu (Kasım ve Abdullah). Hatice 619 yılında, yani Medine'ye hicretten 3 yıl önce vefat etti. 623 veya 624 yılında da 604 doğumlu, yani 19-20 yaşında iken Ayşe ile evleniyor. Bu durumda Ayşe'nin çocuk gelin olduğu tamamen büyük bir iftira ve Hz. Muhammed'e yapılmış büyük bir haksızlıktır. Bu yalanı da, asırlardır "Çocuk gelinler" adetine temel yapıp, insanların bir kısmı sapıklıklarına alet etmişlerdir.
4. Dördüncü haksızlık ise Miraç rivayetidir. Hz. Muhammed'e birçok yönden haksızlık ve değer küçültme amaçlı bu uydurma rivayette Peygamberin bir gece Mekke'den Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya götürüldüğü ve oradan da gökyüzünün katlarından geçirilip Allah'ın huzuruna götürüldüğü ve birçok ilahî konularda bilgilendirilmesi yanında 50 den başlamak üzere Allah ile günlük Namaz sayısı konusunda Hz. Musa aracılığı ve önerileri doğrultusunda birkaç defa Allah'a geri gönderilip bir nevi pazarlık yapması istenmiş ve en sonunda 5 vakitte anlaşmaya Allah'ın razı olduğu allanarak ve pullanarak anlatılmıştır. Rivayet İsra-1 nci ayete dayandırılmıştır (İsra-1. Tüm noksanlıklardan arınmış, yüceler yücesi Allah, ayetl¬erini /yüceliğinin delillerini göstermek için, bir gece kulu Muhammed'i, Mescid-i Haram'dan, etrafını da mübarek kıldığı Mekke'nin en uzak kenarındaki Mescid-i Aksa'ya yürüttü. Şüphesiz Allah, her şeyi işiten ve görendir). Ayette geçen Mescid-i Aksa, Hz. Muhammed zamanında Mekke'nin dışında Arafat bölgesindeki Ci'rafe'de bulunan bir mescittir. Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa ise Bizans Kralı tarafından yaptırılan ve inşaatı Milattan Sonra 565 yılında bitirilen bir kilisedir. Daha sonra 639 yılında Halife Ömer Kudüs'ü alınca bu kilise camiye çevrilmiş ve Ömer camii veya Beyt-il Makdis adı verilmiş, Emevi Kralı Abdülmelik Bin Mervan, Kubbetül Sahra'yı 691 yılında yanına yaptırınca da bu caminin ismini Mescid-i Aksa olarak değiştirmiştir (M. Sağ. Çağrı. s.233 ve YN Öztürk. İmam-ı Azam Ebu Hanife, s.293). Dolayısıyla da gece yürüyüşünün, Necm-5-18 nci ayetlerde belirtildiği gibi, bizzat Allah'ın bazı ilahi gerçekleri bilgilendirmek üzere, Hz. Muhammed'in, evinden Mekke'deki Mescid-i Aksa'nın bulunduğu Sıdret-il Münteha denilen bahçeye götürülmüş olduğu anlaşılmaktadır.
Bu rivayette Hz. Musa'nın hem Allah'a daha yakın ve Allah ile Hz. Muhammed'den daha fazla insanları tanıdığı ve bilgili olduğu, dolayısıyla da Hz. Musa'nın daha üstün olduğu ve yüceltildiği gizli mesajı bulunmaktadır. Büyük ihtimal Hz. Muhammed'e yapılmış olan bu yakıştırma, iftira ve haksızlıkların kökeni, Müslümanlığı sözde kabul etmiş Abdullah İbin Sebe ve Ebu Hureyre gibi bozguncu Yahudi kişilere dayanmaktadır diye düşünüyorum.
NOT-1: Ayrıntılı bilgiyi "SON DAVET KUR'AN TERCÜMESİ" ve "İSLAM'IN ŞARTI SADECE 5 DEĞİL" kitaplarında bulabilirsiniz.
NOT-2: 6 Ocak 2016 tarihinde 2 haftada bir Çarşamba günleri saat 17.30-19.00 da Özdilek Sanat Merkezinde Halka açık "DİN-BEYİN ve KUR'AN SOHBETLERİ" ne İnşallah devam edeceğim.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Gazi Özdemir Arşivi