
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
İçimiz ne renk olacak?
İstanbul ya da Bursa’ya gitmişsinizdir mutlaka.
Giderken, tam da çukurhisar’dan geçerken mutlaka dikkatinizi de çektiğini tahmin ediyorum.
Tam çukurhisar bölgesinde ağaçların gri, evlerin çatılarının da açık yeşile çalan bir rengiyle karşılaşırsınız.
Bunun nedeni, özel yetiştirilmiş cins ağaçların buraya dikilmesi ya da o bölgede bulunan evlerin özel üretilmiş kiremitler kullanıyor olması değildir.
Bunun nedeni, o bölgede bulunan çimento fabrikasıdır.
Eskişehir’in ilk özel teşebbüs sanayi tesislerindendir bu fabrika…
Şu anda Türkiye’nin en büyük holdingine aittir.
Ciddi paralar harcanarak teknolojisi yenilenmiş, çevreye en az zarar verecek hale getirilmiştir.
Buna rağmen, çevresinde ne kadar ağaç varsa rengi gri, ne kadar ev varsa çatısı açık yeşile dönmüştür.
çünkü…
Burada yapılan iş toprağa dayalı bir iştir.
Toprak gelirken, giderken, işlenirken, taşınırken, kapıdan girip bacadan çıkarken, depolanırken şu olurken bu olurken, kısacası ne kadar tedbir alırsanız alın etrafa yayılır.
İşte bu çevreye yayılan toprak, ağacın yeşilini, kiremit’in kırmızısını dahi zamanla değiştirir.
Bu toprak aynı zamanda, o çevrede yaşayan insanlar tarafından hava ile birlikte solunur da…
Allahtan toprak’tır, toprağın tozudur çevreye yayılan…
Alınabilecek her türlü tedbir alınmasına rağmen manzara böyledir çukurhisar çevresinde…
Şimdi bir de bu fabrikanın 20-30 katı büyüklüğünde bir termik santrali düşünün.
Her türlü tedbirin alındığını varsayın…
Bacasından tertemiz bir hava çıkacağını farz edin…
Bir de…
O çıkartılan milyonlarca ton kömürün taşınmasını, yakılacak o milyonlarca kömürden çıkan yine milyonlarca ton atığın açık arazide depolanmasını, bir rüzgar estiğinde bu toz atığın bilmem kaç kilometrelik çevreye nasıl dağılacağını bir düşünün…
Geçtik ağaçların ve çatı kiremitlerinin ne renk olacağını da…
O havayı teneffüs ettiğimizde içimizin ne kadar kara olacağını şimdiden tahmin etmek zor olmasa gerek…
.....
Yeter ki havamız iyi olsun!
Eskişehirlilerin bazı huyları var.
örneğin: barışçı insanlar.
Uyumlular da…
Huzuru seviyorlar mesela.
çabuk kabulleniyorlar, isyan etmiyorlar, dost canlısı olmayı başarmışlar.
Bunlar iyi huylar elbette.
Bir de, her ne kadar zararsız olsa da, Eskişehir'de yaşayan insanların "İyi" diyemeyeceğimiz bazı huyları da var.
örneğin: hava atmayı seviyor bu şehirde yaşayanlar.
Küçük de olsa bazı şeylerden mutlu olmayı da biliyor.
İçkili mekânda garsonların kendisini ismi ile tanıması büyük haz veriyor örneğin.
Eski Türk filmlerindeki "Fakir ama gururlu" genç karakteri var ya, işte o karakter şıp diye uyuyor Eskişehirlilerin üzerine.
Son parasını, karnını doyurma yerine, yabancı sigarayı cebine koyacak kadar seviyor havayı Eskişehirli.
Para kazandığı işyerine yıllardır tek bir çivi çakmamasına rağmen, her yıl Arabasını, evini, yazlığını değiştirecek kadar seviyor havayı.
En önemlisi de…
övülmeye, gururlanmaya ve hatta böbürlenmeye bayılıyor Eskişehirliler.
Kısacası…
Eskişehir'de yaşayan Eskişehirliler özel olmayı, yaşantıları, işleri, şehirleri ile özel anılmayı çok mu çok seviyor.
Hep sırtı sıvazlansın, sürekli övgüler alsın ve o da bununla daima gurur duysun istiyor.
Bunun Psikoloji ve sosyolojide karşılı nedir bilemiyoruz ama…
Ayrıcalıklı olmaktan haz duyuyor Eskişehirli.
Ve bu hazzı sonuna kadar, keyfini çıkarta çıkarta yaşamasını da biliyor.
Bu özelliklere sahip olan bir şehir halkını mutlu etmenin yolu aslında çok basit.
Onlara özel olduklarını hissettirmek ve bu sayede şehirleri ile gurur duymalarını sağlamak.
Zaten...
Bunu yapan da kazanıyor Eskişehir'de.
Yapamayan kaybediyor sürekli.
O yüzden.
Hani diyorlar ya sürekli “Havalar ne olursa olsun, yeter ki sizin havanız olsun” diye.
İşte bu sanki Eskişehirliler olarak sanki bizi tarif ediyor.
.....
Kafa işte bu kafa…
Sağlık müdürlüğünün önünde bir ağaç var.
Ağaç büyüdükçe altında bulunan asfaltı kaldırmış.
Bildiğiniz bir yükselti olmuş.
Bu hem ağaç için sıkıntı hem de buradan geçen insanlar için.
Zira…
Yükselti haline gelen asfalta takılıp düşenler oluyor.
“Bir gün önce “Bu ağacın fotoğrafını çekip köşede yazayım da, hiç olmazsa yetkililer ağacın kökleri nedeniyle şişen asfaltı kessin. Böylece hem ağaç kurtulsun hem de oradan gelip geçen vatandaşa sıkıntı olmasın” diye düşündük.
Ertesi günü bir de baktık ki, ağacın üzerinde bir “Kiralık” ilanı.
Adamın biri gelmiş, ağacın üzerine hem de çivilerle bu ilanı çakmış…
Ne diyelim?
Biz ağacı kurtarma derdindeyken, birileri ağacı kiralık vereceği evin duyurusu için pano yapmış.
Hem de çivileyerek.
Bunu kimin yaptığını bilmiyoruz ama, bunu yapanın o ağacın odunundan farkı olmadığını nahatlıkla söyleyebiliriz…
.....
Bu işi önemli buluyoruz…
ömrü çok uzun olan 2 tür ağaç var…
Biri Zeytin, diğeri Dut ağacı…
Her iki ağaç türünün de 300 yılın üzerinde ömrü olduğu biliniyor.
Türkiye’nin önemli sayıda zeytin ağaçlarına sahip bölgeleri bulunuyor.
Bu bölgelerde bu ağaçlardan sağlanan zeytinler ve zeytinyağları, üreticiler için de devlet için de önemli bir gelir kalemi oluşturuyor.
Ancak…
Aynı durum Dut ağacı için geçerli değil…
Hâlbuki Dut ağacı da en az zeytin ağacı kadar kıymetli bir ağaç.
Meyvesi olan dut, kısa süre içinde tüketilmesi gerektiği için çoğunlukla kurutuluyor.
Kurutulmuş hali, mevsiminde çıkan dut’tan en az 10 kat daha fazla paraya satılıyor.
Fakat…
Asıl dut ağacını değerli kılan meyvesinden çok yaprakları.
Zira…
İpek böceği dut ağacının yaprakları ile besleniyor.
Bu yaprakları yemesi sonrasında örüyor kozasını ipek böceği.
İşte bu kozalardan yapılıyor ipek.
Bu nedenle…
Büyükşehir Belediyesi’nin dut fidanı üretmesini ve bu ürettiği fideleri kooperatif işbirliği ile üreticilere ücretsiz dağıtmasını önemli buluyoruz…