Halil Sarıgöz

Halil Sarıgöz

İkinci Adam: İsmet Paşa

Bu haftaki yazımda ölümünün 51. Yıldönümünü yeni geçmiş olmamız ve yeni yılın ilk yazısı olması sebebiyle İsmet Paşa’ya değinmek istiyorum. Zaten serimizle alakası da açık zira İnönü, Garp Cephesinin muzaffer kumandanı, Mudanya ve Lozan kahramanı, cumhuriyetimizin ikinci adamı, milli şef, demokrasimizin kurucusu, kurt politikacı olarak yaşamının sonuna dek ülkemizin ve siyasi hayatımızın her noktasındaydı…

“Hasta adam” Osmanlı’nın son yıllarında memleketin kurtarılması için bin bir emek sarf eden ihtilalci, heyecanlı genç subaylar kuşağındandı… Ordudaki ilk yıllarında gerici 31 Mart ayaklanmasının bastırılmasını sağlayan Hareket Ordusunda da görev aldı, Yemen’de de, birinci dünya savaşı sıralarında Kafkas Cephesinde de, Halep’te de… Ulusal kurtuluş mücadelemizin de mihenk taşlarındandı… Gazi Paşanın en yakın yoldaşıydı… İstanbul Hükümeti tarafından idam cezasına çarptırılmışken, Ankara Hükümeti tarafından Genel Kurmay Başkanlığına getirilmişti. Ankara Hükümetine karşı olan iç isyanların bastırılmasını sağladı ardından da Garp Cephesi kumandanı olarak birinci ve ikinci İnönü muharebelerinde Yunan ilerlemesini kırarak, Gazi’nin deyimiyle ‘bu memleketin makûs talihini’ de yendi… Kütahya-Eskişehir, Sakarya ve Dumlupınar Meydan Muharebeleri sonrasında kesin Türk zaferiyle sonuçlanan kurtuluş savaşımızı resmen sonuçlandırma Gazi tarafından görevi de ona verildi… Önce Mudanya’da ardından da Lozan’da itilaf devletlerinin temsilcilerini çileden çıkarmıştı… Bin bir şehidin kanıyla, bu topraklardaki bin bir çabayla imkânsızı başaran bu direnişi, hırçın bir diplomat olarak Lozan Barışını imzalayarak taçlandırdı ve cumhuriyetimizin tapu senedini alarak yurda döndü…

Yeni Cumhuriyetin de ilk hükümetini kurdu ve ilk başvekili oldu. İlk döneminde 3 Mart devrimlerini gerçekleştirdi. Kısa bir süre ara verdi, ardından 12 sene kesintisiz görev yaparak, Cumhurbaşkanı Atatürk ile birlikte genç cumhuriyetin gelişimini sağladılar. 1937’ye kadar Gaziyle birlikte kimi zaman uyumlu kimi zaman çalkantılı bir ilişki içerisindeydiler, 37’de Gazi tarafından görevden alındı ve Pembe Köşke geri döndü… Takvimler 10 Kasım 1938’i gösterdiğinde, Büyük Önderin ölümünden sonra 11 Kasım günü İnönü, TBMM tarafından Cumhurbaşkanı seçildi. İnönü Cumhurbaşkanı olduğunda Avrupa adım adım yeni bir dünya savaşına sürükleniyordu. Nitekim çok geçmeden 1939’da 2. Dünya Savaşı patlak verdi… Atatürk’ün ölümünden sonra içeride, dışarıda tüm gözler Türkiye’nin üzerindeydi. Dünya çalkantılıydı, fırtına günbegün daha sert esiyordu ancak dümen Gazi’den sonra olabilecek en emin ellerdeydi... Milli Şef muzaffer bir kumandan ve 32. Gün kadrosunun deyimiyle “kafasında kırk tilkiyi birbirine değdirmeden gezdiren bir politikacı” idi. Evet dünya savaşından kaynaklı ciddi bunalımlar yaşandı, mali sıkıntılar hat safhadaydı, Paşa o kız çocuğunu şekersiz bırakmıştı ancak babasız bırakmamıştı… Koca dünya savaşında genç cumhuriyetin tek bir askerinin burnu bile kanamadan onun stratejileriyle atlatıldı. Dünya savaşının ardından daha pek çok ülkede totaliter rejimler hâlâ sürüyorken 1946’da Türkiye’de paşanın en büyük arzusu gerçekleştiriliyordu; çok partili hayata geçilmişti. 1950’ye gelindiğinde 27 yıllık tek parti dönemi sona erdi. CHP iktidarını, kendi içerisinden çıkan Demokrat Partiye devretti. Bazı askerlerin Paşaya “komünistler sandıklarda hile yaptı, seçimi geçersiz sayalım” dediği iddia edilse de Paşa seçim mağlubiyetinin aslında en büyük galibiyeti olduğunu söyleyerek demokrasinin teminatının kendisi olduğu kanıtladı. 1960 ihtilalinden önce Paşa, başta Menderes olmak üzere DP’lileri sizi ben bile kurtaramam diyerek defalarca uyardı lakin DP uyarıları dikkate almadığı gibi aksine baskı politikalarını sürdürmüşlerdi. İhtilal ile ordu yönetime el koymuş, DP’yi feshetmiş Menderes, Polatkan ve Zorlu idam edilmişti. Paşa, idamların gerçekleşmemesi için çaba sarf etmiş olsa da idamlar gerçekleşmişti. Türkiye’nin en demokratik anayasası olan 1961 Anayasası da ihtilalden sonra yapıldı. İhtilalin ardından yapılan genel seçimlerde hiçbir parti tek başına iktidara gelecek çoğunluğu sağlayamadığı için ülkemizin ilk koalisyon hükümeti de İsmet Paşa başkanlığında 1961’de kuruldu.

1962-63 yıllarında Harp Okulu Komutanı Kurmay Albay Talat Aydemir tarafından iki ayrı darbe girişimi olduğunda, İnönü adeta savaş çizmelerini giyerek, başbakan veya politikacı olarak değil Garp Cephesi Kumandanı İsmet Paşa olarak Aydemir cuntasına karşı direnmiş ve demokrasinin sekteye uğramasına izin vermedi. 1964’de gerginleşen Kıbrıs olayları sırasında ABD ile ilişkiler gerildiğinde Paşa “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır” diyerek gereken resti çekmiştir. Paşa bahse konu tarihlerde suikast girişimine de uğradı…

1965 Genel Seçimlerine giderken İsmet Paşa, CHP’nin ortanın solunda olduğunu açıkladı. Paşa bunu bir söylem olarak nitelese de parti içerisindeki kutuplar bu söylemin ardından daha da belirgin bir hale büründü. Kutupların bir kısmı 1965 ve 1969 yıllarındaki seçimlerdeki mağlubiyetleri bu söyleme mâl etse Bülent Ecevit grubu Ortanın Solu fikrine sıkı sıkıya sarılmış ve Paşanın söyleminin içerisini doldurmuşlardır. Bu söylemle aslında Paşadan sonrası için olan taht kavgalarını gün yüzüne çıktı. Ecevit, bu söylem ve yenilenmeyle güçlenmişti. 12 Mart 1971’de TSK’nın verdiği muhtırayla Demirel başbakanlıktan istifa etti. Ordu teknokrat bir hükümetin kurulmasını bu hükümete de AP ve CHP’den bakanlıklar verilmesini istemişti. CHP’den ayrılan Nihat Erim’in başbakanlığında kurulan bu hükümete AP verdi. CHP ise bu konuda ikiye bölündü. Genel Başkan İnönü askeri müdahale ortamından bir an önce ve az hasarla kurtulmayı düşünerek hükümette yer almayı, Genel Sekreter Ecevit ise partinin darbelerle özdeşleşeceğini ve darbenin ortanın soluna yapıldığını düşünerek yer almamayı savunuyordu. Nitekim İnönü’nün dediği olmuştu, Ecevit bunun üzerine Genel Sekreterlikten istifa etmişti. Parti içten içe kaynamaktaydı, Paşa, kutuplaşmayı çözmek için Parti Meclisinin güvenoyu yoklamasına girmesi istedi. 7 Mayıs 1972 günü toplanan 5. Olağanüstü Kurultayda Paşa, PM güvenoyu alamazsa kutuplaşmanın çözüleceğine inanıyordu, kurultaya da “ya ben, ya Bülent” restiyle girdi. Buna karşılık Ecevit de “Demokratik bir partinin kanunlara saygılı özgür üyeleri mi olacağız, yoksa kapı kulları mı olacağız?” dedi. Yapılan güven oylamasının ardından Ecevit yanlısı PM, İnönü’ye rağmen güvenoyu aldı. Bunun üzerine de Paşa yaklaşık 33 yıldır sürdürdüğü CHP Genel Başkanlığından ayrıldı. Kısa bir süre sonra milletvekilliğinden ve CHP’den de istifa eden Paşa, aktif siyasetten çekilerek hayatının son günlerini sadece tabii senatör olarak geçirdi… 25 Aralık 1973 günü Paşa Pembe Köşkte hayata veda etti ve Anıtkabir’e ebedi yol arkadaşı Gazi’nin karşısına defnedildi…

​Ölümün 51. Yılında minnetle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Halil Sarıgöz Arşivi