
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
İNANÇLAR VE LAİKLİK
Dini değerleri, kullanarak güçlenen, Fetullahçı Terör Örgütünün, darbe girişimi ve faaliyetleri, Rahmetli Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK' ün, "Kur'an, ALLAH İLE ALDATILMAYIN!" ihtarında bulunmasına rağmen, Türk halkı, dinine olan derin saygısı yüzünden, Allah ile aldatılıyor." tespitini hatırlattı.
İnançla, insanımızı aldatan, Gülen cemaati, farklı bir yapılanmaya sahip olup, farklı yöntemler ve stratejiler uyguluyor, Gülen cemaati, din maskesi altında, devleti ele geçirmeye çalışan, gizli bir örgüttür. Bu yapılanma, hedefine ulaşmak için de yasadışı ve din dışı yöntemlere başvurarak, devleti yönetenleri ve halkımızı da kandırmıştır.
Nitekim Cumhurbaşkanı Sayın ERDOĞAN, "Cemaat'in dini değerleri, öne çıkaran kimliğiyle, eğitim-öğretim hizmetinde, yer alıyormuş gibi kendini gösterip, kanserli bir hücre gibi yayıldığını, söyledikten sonra "kandırıldık" dedi
Maarif Vakfı yazımızdan sonra da bir okuyucumuz da ," Bugün, dini vakıflara, eğitim ve öğretim alanında, yetki verilmek isteniyor. Bu durum, eğitim alanda, mutlaka kaos yaratacaktır. Her vakıf, kendine göre insan yetiştirirken, devletin kurumlarına da hakim olma yarışı da başlayacaktır. Fetullah Gülen cemaati, bu alanda en güzel örnektir." demişti.
O nedenle de ülkemizde, yer alan dernek, cemaat, tarikat gibi benzer kuruluşlar kesinlikle dini değerleri, öne sürek faaliyet göstermesine müsaade edilmemelidir. Dini değerleri kullanan ve amaçları dışında hareket edenlere de caydırıcı cezalar veya faaliyetlerine, son verilmelidir. Her türlü eğitim de devlet tarafından gerçekleştirilmelidir.
İslam ve Atatürkçülüğü, kalp gözü ile göremeyen veya dış ve iç şer odakların taşeronluğunu yapan, çok az sayıda fanatik ve aşırılar, her dönem oldu. Bunlar hala inançla, insanları yanıltarak, şaşırtarak, hedef saptırarak kullanmaya, güçlenmeye ve yayılmaya çabalamaktadırlar. Fetullah Gülen cemaati, bu alanda bir örnektir.
FETÖ Darbesi, son aylarda laiklik, Atatürk'ün ilkeleri ve cumhuriyet değerlerini açıkça tartışmaya açan ve 'yeni anayasada Atatürk ilkeleri olmayacak' şeklindeki beyanlarla Mustafa Kemal Atatürk'e adeta savaş açan, kesimlere Atatürk' ün değerini hatırlattı.
Diğer yandan ülkemizde, Anayasa' da, yer alan laiklik, bazı kesimler tarafından sürekli tartışma konusu yapıldı. Oysa insanımız, hem Müslüman, hem de e Atatürkçü olabilir. Ayrıca laiklik inançlı insanlarımız açısından bir özgürlüktür.
Aslında Türkiye'de, büyük çoğunluk da aynı düşüncededir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti' nin, bugünü ve geleceği açısından, en büyük dayanağımız, Atatürk, İlke ve inkılâpları doğrultusunda, milli ve manevi değerler, çağdaşlık, demokratik ve laik düzenin, gerektirdiği ilkeler ve ilişkilerdir.
Ayrıca "Müslümanlık ve çağdaşlık", "Atatürkçülük ve Müslümanlık", "Müslümanlık ve laiklik".ne birbirine aykırı, ne de karşı kavramlardır. Nitekim Rahmetli AKYOL: " Hem Müslüman, hem çağdaşlık; hem Müslüman, hem laik; hem Müslüman, hem Atatürkçü; hem Müslüman hem de medeni; ileri ve yenilikçi; hem Müslüman, hem de milliyetçi olabiliriz ve olmalıyız" demiştir.
Atatürk'ün, lâiklik politikası, fertlerin dinî inançlarına, hiç karışmamakta ancak devleti dinden ayrı tutmaktır.
Diğer yandan, genel ve ortak anlamıyla laiklik, dini ve dünyevi otoritelerin yekdiğerinden ayrılmasını, din işlerinin kişisel ve özel sayılarak, ferdin vicdanına terk edilmesini ve devletin, dinler karşısında, tarafsız kalarak, din hürriyetini sağlamasıdır. Gerçek bir laiklikte, din düşmanlığı yoktur. Bilakis dine karşı, bir tarafsızlık vardır.
Çağımızda laik devlet anlayışı, din ve vicdan hürriyeti ile bir arada yürütebilir. Din ve vicdan hürriyeti olmazsa, laik devletten bahsedilemez. Laik devlet, dinler ve mezhepler arasında eşitliğe yer verir.
Türkiye'de, devletin laikliği, siyasidir. Ancak idari bakımdan, dini, devlete bağlı tutmuş ve kamu hizmeti olarak teşkilatlandırmıştır. Dini inanç ve kanaat hürriyetini, temel hak ve hürriyetler arasında görmüş ve ibadet ve dini törenlerin, serbestliği, anayasal teminat altına alınmıştır.
Türkiye'de laiklik yalnız dinle, devletin ayrılığı olmayıp, devletin dini çevreleri kontrol altında tutmasıdır. Ayrıca Laiklik, Atatürkçülüğün özüdür. Bundan dolayıdır ki, Atatürkçülüğü yıkmak isteyenler, daima laikliğe saldırmışlardır. Laikliği de, din düşmanlığı biçiminde uygulandığını ileri sürmüşlerdir.
Türkiye'de laiklik, diğer batı ülkelerinden farklı olarak, devlet ve toplum hayatında çok derin etkiler yapmıştır. Çünkü Atatürk' ün, düşündüğü laiklik, toplumu, yabancı kültür sistemlerinin, baskısından kurtarmayı ve milli bir toplum içinde özgür bireyi amaçlıyordu. Bu aynı zamanda, din ve vicdan özgürlüğünün de teminatı olacaktı.
Öte yandan Atatürk ". Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır." demiştir.
Türk toplumu, hem Müslüman, hem Atatürkçü, hem de laik kalacaktır. Çünkü ülkemiz insanı, bu üç unsurla, birlik ve berberliğini güçlendirecek, huzuru, barışı, refahı ve başarıyı da yakalayacaktır.
Ayrıca 1923'ten, bu yana, bu ülkede, İslam dinine bağlı yurttaşlar, tam bir özgürlük içinde, dinsel görevlerini, eksiksiz yerine getirmişledir. Hiçbir güç, İslamlığın gerektirdiği, tutum ve davranışlara, engel olmamıştır.