4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

İNSAN EĞİTİMLE YAŞAR

Çağımızda, nitelikli işgücünün, en önemli koşulu, nitelikli eğitim-öğretim çalışmalarıdır. Çünkü eğitim-öğretim çalışmalarında, başarılı olamayan ve nitelikli insan kaynağını yaratamayan ülkeler, küreselleşme sürecinin, bütün olumsuz etkilerine, maruz kalmakta ve yarışta arka sıralara düşmektedir.
Ülkemiz, bilgi iletişim teknolojileri, bilgi toplumunu oluşturmada ve onun bir parçası olma konusunda başarılı olmak istiyorsa, eğitim-öğretim alanındaki başarısı olmak zorundadır. Çünkü insan eğitimle başarılı olur ve yaşar.
Diğer yandan eğitim, bireyin gelişimini sağlar, içinde yaşadığı, çevre, toplum ve dünyaya, uyumunu artırır, vatandaşlık bilincini geliştirir, ulusal ve uluslar arası, işgücü piyasalarının gerektirdiği yetenekleri, becerileri ve donanımı kazandırır. Özellikle uygulamalı eğitim, bireylerin öğrendiklerini, gerçek hayata uygulayabilme kapasitesini artırır, günün koşullarına, göre yeni bilgi ve teknolojileri, etkin olarak kullanabilmelerini ve üretken olmalarını sağlar.
Öte yandan 21.Yüzyıl, "Bilgi Çağı" olarak kabul edilmekte, yeni teknolojilerin ve hızlı değişimin, eğitimin önemini giderek artırdığı görülmektedir. Ülkelerin ve toplumların kalkınmasının ve insan haklarının, bugünü ve yarınını güvence altına almanın, nitelikli bir eğitimle sağlanabileceği, artık toplumların ve ulusların tartışmasız kabul ettiği bir gerçektir.
Türkiye'de, izlenen eğitim politikalarına bakıldığında, millî eğitimin bütüncül bir sistem olarak ele alınmadığı görülmekte ve dolayısıyla sistemin unsurları üzerinde, yapılan değişikliklerin, sistemin diğer unsurları üzerindeki etkisinin, yeterince, analiz edilmeden yürütülmesi, özellikle de her siyasi iktidara göre de şekil alması, sorunları daha da artırdı.
Ülkemizde, eğitim-öğretim, siyasi iktidarların yanlış uygulamaları nedeniyle, yazboz tahtası haline geldi. Nitekim AKP iktidarının, Milli Eğitim Bakanlarından, Sayın Nabi Avcı, Antalya'da düzenlenen, Türkiye Özel Okullar Birliği, 14. Eğitim Sempozyum'da, gerek yaş, gerek meslek, gerek cinsiyet, gerek bilgiler itibariyle, eğitim dünyasının, tam bir yazboz tahtası olduğunu belirtmişti.
Ayrıca Eğitim Komisyonu üyesi, CHP Milletvekili Sayın Prof Dr USLUER, ". Bugün, bazı vakıf ve dernekler, Milli Eğitim Bakanlığı'nın, politikasını belirler hale geldi. Eğitimin planlanması, başta TÜRGEV olmak üzere, İlim Yayma Cemiyeti, ÖNDER, Zehra Vakfı, Ensar ve Birlik vakıflarının, güdümüne ve yönlendirmelerine bırakıldı. Bu vakıflar, adeta MEB' nin, alternatif kurumlar haline geldiler."demiştir.
Oysa eğitim-öğretim, cemaat, dernek ve vakıflarının, güdümüne ve yönlendirmelerine bırakılırsa, "Eğitim. Öğretim" alanında, birlik kaybolacak ve "KAOS" yaşanacaktır. FETÖ ile ilgili gelişmeler, buna en net örnektir. O nedenle de eğitim-öğretim çalışmaları kesinlikle cemaat, dernek ve vakıf gibii kuruluşlara bırakılmamalıdır. Her türlü eğitim öğretim çalışmaları, devlet eliyle yapılmalıdır.
Nitekim ATATÜRK, "Şimdiye kadar uygulanan eğitim ve öğretim yöntemlerinin, milletimizin, geri kalmasında. en önemli etken olduğu kanısındayım. Onun için, bir milli eğitim programından söz ederken, eski devrin boş inançlarından ve yaratılışımızla, hiç ilgisi olmayan yabancı fikirlerden, doğudan ve batıdan gelebilen bütün etkilerden tamamen uzak, milli karakterimiz ve milli tarihimizle, uyumlu bir kültür kastediyorum. Çünkü milli dehamızın gelişmesi, ancak böyle bir kültür ile sağlanabilir" demiştir.
Türk toplumu, Tevhid-i Tedrisat Kanunu' na sahip çıkmalıdır. Çünkü Tevhid-i Tedrisat Kanunu, aslında büyük bir kültür hamlesidir. Eğitimin birleştirilmesi yanında, özellikle 19. yüzyıl sonlarından beri, Türkiye eğitiminde görülen, medrese ve okul (mektep) diye devam eden ikililiğe son verilmiştir. "
Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile öğretim birliği sağlanarak, ulusal kültür birliğine yönelmek istenmiştir. Öğretim ve eğitime, ulusal ve laik bir karakter veren, Tevhid-i Tedrisat Kanunu, ulusal gelişme tarihinde, daima büyük yer tutacak bir inkılâbın da adı olmuştur.
Türk toplumu, eğitim öğretim çalışmalarına, sahip çıkmak zorundadır. Çünkü eğitim-öğretim çalışmaları, siyasi iktidarlara, bırakılmayacak kadar önemlidir. Ülkemizin, küreselleşen dünyanın fırsatlarından yararlanabilmesi için, en önemli varlığı bilgi ve teknoloji üretebilme gücüdür. Bu yeteneği sağlayan, yegâne kaynak da nitelikli insan kaynağıdır.
Ayrıca ülkemizde, "DÜŞÜNEN, SORGULAYAN, ARAŞTIRAN, BİLGİ VE TEKNOLOJİ ÜRETEN, ÇALIŞMAYI, HAYAT FELSEFESİ HALİNE GETİREN, ÇÖZÜM ÜRETEN " nitelikli insanları yetiştirmek, ancak "ATATÜRKÇÜ" düşüncenin, hâkim olduğu, eğitim-öğretim çalışmaları ile mümkündür. Nitekim dünya çapında, başarılı olan insanlarımız, her vesile başarılarını, Büyük Önder ATATÜRK' e, borçlu olduğunu söylüyorlar.
Nobel Ödülü alan, Sayın Profesör Doktor Aziz SANCAR, 2015 Nobel Kimya Ödülü aldığı törenin ardından, yaptığı açıklamada, Ödülü, Ata'mız sayesinde aldığını, ödülü 19 Mayıs'ta, Türkiye'ye gelerek, Anıtkabir'de, Atatürk'e, bırakacağını söyledi.
Yine ünlü fizikçi Albert Einstein, matematikçi John Nash gibi, dünyanın en tanınmış, en zeki kadını" olarak anılan, NASA'daki gururumuz, Sayın Prof. Dr. Feryal ÖZEL,"Ben, nasıl bir Türk kızı olarak, güzel bir okula gidip okuduysam, ilgi duyduğum alanda, beni ittilerse, ben de bunu, Atatürk'e, borçluyum." demiştir.
Dünyaca ünlü, iki bilim adamızın, tespitleri karşısında, daha ne denebilir ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi