Yakından tanıdığımız birçok solcunun ağzından bizzat duyduk.
-"Halil Ünal DYP'den aday olursa, hiç düşünmem oyumu veririm" dediğini.
Yine birçok sağcı olarak bildiğimiz insanların ağzından da duyduk...
-"Büyükerşen aday olsun sol'a oy veririm" şeklinde açıkça konuştuğunu.
Bu iki yorum, bu iki kişinin mükemmel olduğunu tabii ki göstermez.
Ama...
Bu yorumlar...
Bu iki ismin, mevcutlardan daha iyi olduğu şeklinde bir algılamanın olduğunu açıkça gösteriyor.
Demek ki bu tür isimler, partilerin mevcut oyları dışında, diğer partilerden kişisel olarak oy alabileceğine inanılan kişiler.
Dolayısıyla...
İster inanalım, ister inanmayalım.
İster sevelim, isterse sevmeyelim bu tür isimler...
Partinin oyunun üzerine oy katabilecek isimler.
Böylesine bir tablo ortadayken, seçimde daha çok oy hedefleyen partiler, bu tür özelliği olan...
Yani...
Partinin oyu üzerine oy getirebilecek isimleri aday yapmak durumunda.
Anlayacağınız, her parti, diğer partinin adayından daha nitelikli, daha etkili aday bulmak zorunda.
Her ne kadar;
-"milletvekili seçiminde adayın değil, partinin önemi var. Aday en fazla getirse getirse, 5-10 bin oy fazla getirir" denilse de...
Artık insanlar eskisi gibi düşünmüyor.
Ömründe sol'a oy vermemiş insanlar "O olursa veririm" derken...
Yine Sağ partilere oyu nasip olmamış insanlar;
-"Şunu yapsınlar oyumu düşünmem veririm" diyebiliyor.
Yani, işin şekli artık değişiyor.
5-10 Bin oyla milletvekili kaybedildiğinin örnekleri orta yerde dururken...
Bu işin önemi her geçen gün daha da artıyor.