1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

"İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?" diye sorulunca?

AK parti il başkanı Süleyman Reyhan'a sormuşlar "İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?" diye.
Şu cevabı vermiş:
-"Aç tavuk kendini darı ambarında görürmüş. Biz göreve manşetlerle, köşe yazarlarının yazılarıyla gelmedik. Öyle de gitmeyiz"
Aslına bakarsanız haklılık payı yok da değil Süleyman Reyhan'ın...
Birileri istedi diye istifa edecek halleri elbette yok.
Ancak...
-"Biz göreve manşetlerle, köşe yazarlarının yazılarıyla gelmedik" sözüne takıldık doğrusu.
Tabi ki göreve bu şeklide gelmedi Süleyman Reyhan ve yönetimi.
Fakat, nasıl göreve geldiklerini bir hatırlatalım istedik.
-2006 yılının yaz ayında il kongresi yapıyor AK parti Eskişehir'de. İki aday yarışıyor il başkanlığı için. Kongre yapılıyor ve Genel merkezin adayı 2 oyla kaybediyor seçimleri. Kongreyi kazanan ise Osman Yüksel yönetimindeki ekip oluyor. Ama rahat vermiyorlar Osman Yüksel'e. "İstifa et" diyorlar. İstifa etmeyin direnince de, görevden alıyorlar. Hem de, delegelerin oylarıyla seçilmiş bir başkan ve yönetimini. O yetmezmiş gibi, Yüksel'e destek verdiği için Merkez ilçe başkan ve yönetimi de görevden alınıyor.
-Osman Yüksel'in görevden alınmasıyla boşalan il başkanlığına kısa süreliğine Ayşe Fert Dökmeci vekâleten atanıyor.
-Üzerinden çok az bir zaman geçince, il Başkanlığına Murat Canözer getiriliyor. Tepebaşı Belediye başkan adayı olana kadar bu görevini sürdürüyor.
-Murat Canözer Tepebaşı belediye Başkan adayı olunca istifa ediyor. Yerine ise Salih Koca atanıyor Genel merkez tarafından.
-O da, milletvekili adayı oluncaya kadar bu görevini sürdürüyor.
-Salih Koca Milletvekili adayı olunca, yerine Süleyman Reyhan'ı atıyor Genel merkez.
Arada kongreler de olmuyor değil.
Ya tek adaylı oluyor kongreler, ya da çıkan rakibin odaya kilitlendiği falan oluyor.
Sonuç olarak...
Osman Yüksel'in kazandığı kongre sonrası görevden alındığı tarihten itibaren AK Partide yönetimler atama ile geliyor.
Salih Koca Murat Canözer'in yardımcısıyken il Başkanı olarak atanıyor, Süleyman Reyhan da Salih Koca'nın yardımcısıyken il başkanı oluyor.
Bu üç isim, aynı ekolden geliyor.
Ve AK parti Eskişehir'de 2006 yılından bu yana aynı ekol tarafından yönetiliyor.
İşin ilginç tarafı...
Seçimi kazanarak bileğinin hakkıyla göreve gelen yönetimler şak diye görevden alınırken, atama ile görev alan yönetimler istifa edip etmeyecekleri sorusu karşısında "Biz göreve manşetlerle, köşe yazarlarının yazılarıyla gelmedik" diyor.
Ne diyelim?
Keşke atanma yerine manşetlerle-köşe yazıları ile gelselerdi göreve...
İnanın daha iyi hissederlerdi kendilerini...
-------------------------------------------------
O sözler bana ait değil...
Yılmaz Büyükerşen'in bir gazeteyi ziyaretinde, AK partili meclis üyeleri ile ilgili söylediği iddia edilen sözler, söz konusu gazetede yayınlanınca ortalık karışmıştı.
Gazetede, Yılmaz Büyükerşen'in söylediği iddia edilen "Üstünlük bizde hadi ne yapacaksan yap havasındalar. Partizan tavırdalar. 29 üyenin birçoğu kırsal kesimden geliyor. İleriyi göremeyen bilgisi zayıf insanlar. Geleceğe dönük düşünmüyorlar. Bunlarla bu kentte ne yapacağız bilmiyorum. Onların bu hal ve tavırları çıkaracakları sorunlar bana değil Eskişehir'e kaybettirir." Sözleri yer alınca, AK parti grup başkanı Mustafa Birsen gazetemizi arayıp "Bu sözler Hoca'ya yakışmıyor. İlk toplantıda özür dilemesini isteyeceğiz. Eğer böyle bir söylemde bulunmadıysa da, derhal tekzip etmesini istiyoruz" açıklamasını yapmıştı.
Gelinen noktada, Yılmaz Büyükerşen, söz konusu gazeteyi ziyareti sırasında AK partili meclis üyeleri için böyle bir söylemde bulunmadığını açıklayıp "Kaldı ki ben birçok gazeteyi aynı gün ziyaret ettim. Böyle bir şey diyecek olsam, her gittiğim gazetede bunu söyler, her gazete de bunu yazardı" dedi.
Dahası...
Söz konusu gazetenin de, kendisine ait olduğu iddia edilen sözlerin yanlış aksettirildiğine ilişkin açıklamayı bizzat yaptığını kaydetti.
Sonuç olarak...
Büyükerşen "O sözler bana ait değil" dediğine göre...
Söz konusu gazete de "Büyükerşen'in söylediklerini yanlış aksettirmişiz" diye kabullendiğine göre...
Mesele, daha da büyümeden sonuçlandı sanırız...
-------------------------------------------------
Bu Demokrat Parti bir garip vallahi...
Demokrat parti, ilginç bir parti haline geldi.
Neresi mi ilginç?
Hemen anlatalım...
Demokrat Parti yönetimleri, parti farkı gözetmeksizin her gördüğü olumsuzluğu çekinmeden dile getiriyor.
Bakıyorsunuz...
Bir hafta AK parti hükümetini eleştiriyor, bir sonraki hafta CHP'li Belediye yönetimlerini.
Bir hafta, yapılan usulsüzlüklerle ilgili olarak AK parti yönetiminin hesap vermesi gerektiğini savunuyor, diğer hafta CHP li Belediye yönetimlerinin usulsüzlükleri ile ilgili hesap vermeye çağırıyor.
Kesintisiz 5 yıl böyle geçiyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse...
Hem nalına hem de mıhına vuruyor.
Aslına bakacak olursanız.
Bir muhalefet partisinin yapması gerekeni yapıyor.
Ama gelin görün ki:
Mahalli seçim kapıya dayandığında da; Demokrat partililerin yarısı AK parti adaylarının, diğer yarısı da CHP'li adayların peşine düşüveriyor.
Partinin 5 yıl en önemli isimleri haline gelmiş kişiler ya AK parti Meclis listesinde ya da CHP adaylarının listesinde boy gösteriyor.
Sizce de bu işte bir tuhaflık yok mu?
------------------------------------------
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Akıl hastanesinden personelin bir ihmali sonucu bütün deliler kaçar, Şehrin cadde ve sokaklarına dağılırlar.
Toplam 423 deli kaçmıştır. Mülki makam panikler, Başhekime koşup "doktor bey ne yapalım" diye sorarlar. O zamanın ünlü doktoru Mutemet Bey hastanenin başhekimdir. Mutemet Bey: "Bana bir düdük verin ve arkama tutunarak gelin" der. Doktor önde birkaç personeli arkasında Kara trencilik oynayarak bütün Şehri "çuf çuf" nidalarıyla dolaşırlar. Başhekimin tahmini tutmuştur, bütün deliler bu kuyruğa girer vagon olurlar. Lokomotif, yani başhekim Mutemet bey yönünü hastane'ye çevirince tüm kaçan deliler hastaneye geri dönmüş olurlar. Sorun çözüldüğü için Mülki makamlar ve doktorlar, trencilik oynayıp hastaneye döndükleri için de deliler hallerinden çok memnundur. Ancak esas sorun akşam yoklama yapıldığı zaman ortaya çıkar; Hastaneden kaçan deli sayısı 423 iken trencilik oynayarak gelenlerin sayısı 612 kişidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi