1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

İyi de, AK Parti Eskişehir'de resmen kaybetti ama...

Hepsi için geçerli değil ama, şu AK Partililer gerçekten enteresan...
Küçük şeylerden mutlu oluyorlar.
Özellikle de Eskişehir'deki yönetici ve seçilmiş konumunda bulunanları kastediyoruz.
Her mahalli seçimde yenilgi alıp "Ama oyumuzu arttırdık" diyebiliyorlar.
Her Milletvekili genel seçiminde, Eskişehir'de aldıkları oy oranı, partilerinin Türkiye oy ortalamasının altında kalmasına rağmen "Oylarımız arttı ama" diyorlar.
Yine...
Referandum ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başarılı olamadıkları ve kaybettikleri ortadayken "oyumuz arttı" diye sevinebiliyorlar.
En son, Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra şahit olduk AK Partililerin küçük şeylerden nasıl mutlu olduklarına.
-Eskişehir haritada yine kıpkırmızı yanmış.
-Çatı adaya Eskişehir'de çıkan oy oranı, Erdoğan'a çıkan oy oranını neredeyse 7 puan geçmiş.
-Erdoğan'a Eskişehir'de çıkan oy oranı, Erdoğan'ın Türkiye genelinde almış olduğu oy oranının neredeyse 6,5-7 puan altına düşmüş.
Üstelik...
-Sağ seçmenin ağırlıkta olduğu Eskişehir'in resmen Sol seçmenliği tescillenmiş.
Bunlara rağmen...
Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında da, yine küçük rakamlarla mutlu olmayı başardı AK Partinin Eskişehir'deki aktörleri.
Yine "Biz başarılıyız. Oyumuzu arttırdık" diyebildiler açık açık.
-Başarılılarmış çünkü Eskişehir'deki referandumda yüzde 44 olan oy oranı, Cumhurbaşkanı seçiminde yüzde 45'e çıkmış.
-Mahalli seçimde partinin aldığı oy, Cumhurbaşkanı seçiminde 9 Bin artmış.
Yani...
Yüzde 1 oy artışı, demek ki seçim mağlubiyetinin üzerini örtebiliyor.
Mevcut oyun 9 bin artması, demek ki yenilgiyi galibiyet gibi hissettirebiliyor.
Seçim sonrasında...
-"Bu oy bize hiç yakışmadı" demek yok.
-"Eskişehir'de Erdoğan birinci çıkmalıydı" demek de yok.
-"Türkiye ortalamasının çok altında kaldık.Bu ayıp bizim" demek de.
Hadi bunları geçtik...
-"Başarısızız" demek bir yana...
-"Buruk bir sevinç yaşıyoruz. Türkiye geneli oyları ile mutlu oluyoruz" demek bile yok.
AK Partide kimse kimseyi kandırmamalı.
Dahası...
AK Partide artık her kaybedilen seçim sonrasında "Ama oylarımız arttı" diyerek yalancı sevinç yaşanıp, başarısızlığın üzeri örtülmeye çalışılmamalı.
Hatırlarsanız...
AK Partinin Eskişehir'deki seçilmiş ve atanmışları her kaybedilen mahalli seçim sonrası "Ne yapalım. Büyükerşen faktörü vardı" diyordu.
Büyükerşen'in bizzat aday olarak içinde olmadığı bir seçimdi Cumhurbaşkanlığı seçimi.
Ve AK Parti Eskişehir'de bu seçimi resmen kaybetti.
O yüzden, AK partinin Eskişehir'de acilen yapması gereken ilk iş, önce bu işin kabullenilmesi, ardından da bu gerçeğin nasıl değişebileceğinin biran önce ve ileriye dönük planlanmasıdır.
Bunun da yolu, her seçimde yüzde 1 artan oy oranına sevinip "Başarılıyız" demekten ve işin içinden sıyrılmaya kalkmaktan kesinlikle geçmiyor.
Bunun yolu...
Oturup, "Biz başarısızız arkadaş. Üstelik her başarısız olduğumuz seçimde hep aynı hataları yapıyoruz. Bu hataları tekrarlamayacak bir strateji ve yöntem geliştirmeliyiz. Aksi takdirde, suçu üzerimizden attığımız "Oyumuzu arttırdık" bahanesi artık işe yaramıyor. Her seçimde artan oy oranımız da, bizim 20-30 yıl seçim kazanmamıza yetmiyor. Acilen, Eskişehir'in hassasiyetlerini de göz önüne alarak, ezberleri bozacak bir AK Parti yönetim anlayışını sergileyecek çalışmalar içinde olmamız lazım" denilmesinden ve bu çerçevede kolların sıvanmasından geçiyor.
Buna emin olun...
.....

Anadolu'da siyaset...
Siyaseten, Ankara'dan bakıldığında Eskişehir Mahalle gibi görünür
Elbette Eskişehir bir Mahalle değil ama...
Ankara'dan bakanlar Eskişehir ve Eskişehir gibi kentleri mahalle görmeye alışmış.
Eskişehir gibi 10 tane şehir kazanmaktansa, İstanbul'u kazanmayı tercih ederler.
Düşünceleri her zaman "Ankara-İstanbul-İzmir'i alalım, gerisi olmasa da olur" dan ibaret.
O nedenle...
Zaman zaman, siyasetçilerin Eskişehir'i çok önemsediklerini zannettiğimiz olur ve yanılırız.
Aslında...
Hemen hepsi... Önceliği hep üç büyük ile veriyor...
Diğerlerine ise sadece "Prestij" olarak bakarlar.
Bu elbette ki doğru bir mantık değil.
Ama ne yazık ki, Partilerin de, parti Genel başkanlarının da algısı maalesef bu yönde.
Size geçmişte yaşanmış bir siyasi anekdot anlatalım.
Osman Yüksel Serdengeçti, siyasi çalışmalarından dolayı tutuklanınca, zamanın Ankara valisi Nevzat Tandoğan yanına çağırıp, bir hayli hiddetlenmiş ve...
-"Ulan Ö.... Anadolulu. Sizin milliyetçilikle, Komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lazımsa, biz yaparız. Komünizm gelecekse de, biz getiririz. Sizin iki tane vazifeniz var. Birincisi; Çiftçilik yapıp, ürün yetiştirmek, ikincisi de Askere çağırdığımızda gelmek" demiş...
İşte her alanda olduğu gibi, Ankara siyasetinin de Anadolu siyasetine bakışı bu.
Belki bu bakış siyaset okullarında öğretilmiyor...
Ama...
Nedense partiler ve o partiyi yönetenler bunu hep böyle bilip, böyle uyguluyor...
O yüzden...
"Parti Genel merkezlerinin ve o partilerde Genel başkanlık yapanların düşüncesi hep Ankara-İstanbul-İzmir'den ibaret olmuş ve olmaya devam ederken, bizler Eskişehir'de ki seçimleri çok mu önemsiyoruz?" diye zaman zaman içimizden geçirdiğimiz olmuyor değil hani...
......

Eskişehirspor'da yaşananlar...
Lige güzel bir başlangıç yaparsanız, örneğin ilk üç maçı üst üste kazanırsanız, en büyük eksikliğiniz bile görünmez.
Hatta...
O en büyük eksikliğinizin bile büyük bir avantaj olduğu falan söylenilmeye başlanır.
Lige "idare eder" şekilde bir başlangıç yaparsanız, yani ilk üç maçın birinde kazanıp, diğerinde kaybedip, bir diğerinde de berabere falan kalırsanız, yine büyük eksiklikleriniz tam anlamıyla göze çarpmaz.
Herkeste bir "bekleyelim görelim" düşüncesi oluşur.
Bu da size zaman kazandırır.
Ancak...
Ligde kötü bir başlangıç yaparsanız, örneğin ilk üç-dört maçı içerde ve dışarıda kaybederseniz, işte o zaman kıyamet kopar.
Bırakın en büyük eksiklikleri, küçücük sorun ve sıkıntılar bile devasa boyuta ulaşır.
Eskişehirspor'da şu sıralar gündem, eski Başkan ve mali As Başkanın ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edilmesi meselesi üzerinde toplanmış vaziyette.
Her ne kadar mevcut yönetim "Kulübü zarara uğrattıkları için vilayete müracaatta bulunduk. Bunun gereği olarak da söz konusu iki eski yöneticiyi disiplin kuruluna sevk etmemiz yasalar çerçevesinde zorunluydu" dese de, disipline sevk edilmenin, mevcut yönetimin de istediği ve planladığı bir girişim olduğunu tahmin etmek zor değil.
Disiplin kuruluna sevk etme işinin, ligin başlamasına sayılı günler kala gündeme gelmesi de kim ne derse desin mevcut yönetim için bir risk oluşturuyor.
Şöyle ki:
Yukarıda da söylediğimiz gibi, takım ligin ilk haftalarında başarılı sonuçlar alırsa, bu meselenin adı dahi anılmaz.
Takım, ligin ilk haftalarında idare eden bir çizgi içinde olursa, bu mesele konuşulsa da, kimse üzerinde çok durmaz...
Ancak...
Lige kötü bir başlangıç yapılırsa, Eskişehirspor kamuoyunda emin olun başarısızlıktan çok bu mesele konuşulacaktır.
.....

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Bir alman birde Türk komşularmış.. Almanın tavuğu bizim Türkün bahçesine yumurtlamış.. Türk le alman yumurta kavgasına tutuşmuşlar..
Alman:
-tavuk benim yumurta benim..
Türk:
-bahçe benim yumurta benim...diye tartisirlerken Türk ortaya bir fikir atmış:
-Birbirimizin karnına vuralım kim daha az yerde yatarsa o yumurtayı alsın..
-tamam demiş alman..
Türk gitmiş evden kalın kışlık botlarını almış, giymiş, sıkıca bağlamış, vurmuş...
Alman 10dk 20 dk derken yarim saat sonra kalkmış..
Sonra alman gitmiş botlarını getirmiş, giymiş, sıkıca bağlamış, tam vuracakken,

-Dur demiş Türk:
-Al senin olsun.. Bir yumurta için kavga ettiğimize değmez...

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi