
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
İyi ki yalandan kimse ölmüyor!
Şu 10-15 yıllık süreçte Eskişehir’e Cumhurbaşkanından Başbakan’a, Bakanlardan üst düzey bürokratlara kadar pek çok devlet yöneticisi geldi.
Gelen bu devlet yöneticileri arasında Tülomsaş’a uğramayan neredeyse yoktu.
Uğrayan her yönetici de giderayak müjde verdi…
Kimisi “Tülomsaş Yerli Hızlı Treni üretecek”, kimisi ise “Hafif Raylı Sistem araçlarını üretecek” dedi.
Belki inanmayacaksınız ama…
Aralarından, Tülomsaş’ın Tank motorundan tutun da, Yerli Otomobile hatta Helikapter’e kadar üretim yapacağının müjdesini veren yöneticiler bile çıktı.
---
Tülomsaş ile ilgili müjde üzerine müjde verilmesi ama ortada hiçbir şey olması üzerine sinirlenmiş ve “Tülomsaş burada, hükümetiniz orada! üretebiliyorsa üretsin kardeşim! Elinizi kolunuzu bağlayan mı var? İktidarda olan sizsiniz… Canınız ne ürettirmek istiyorsa Tülomsaş’ta üretilmesine karar verecek olan da sizin hükümetiniz.
Eğer gerçekten Hızlı Tren ve hafif raylı sistem araçlarını Tülomsaş’ın üretmesini can-ı gönülden istiyorsanız, hükümetiniz bir talimat verecek ve söz konusu üretim Tülomsaş’ta yapılacak. Bu, bu kadar basit. Niçin Eskişehir’i ve Tülomsaş’ı hayallerle avutup, vaatlerle kandırıyorsunuz…” demiştik…
Bugün, hükümetin Eskişehir ve Tülomsaş’ı hayallerle avutup, vaatlerle kandırarak oyaladığı resmen bir kez daha ortaya çıktı.
önceki günlerde bir televizyon kanalına çıkan BMC’nin sahibi Ethem Sancak, Sakarya’da Yerli yüksek Hızlı Tren üretimi yapacağını söyledi.
Tülomsaş’ın Yüksek Hızlı Tren üretimi yapması bir kez daha aut’a çıktı iyi mi?
Artık bu gelişmeden sonra Eskişehir’e gelip, “Tülomsaş şunu yapacak, bunu yapacak” diyen hükümet yetkililerine nasıl bir tepki verilir bilemiyoruz…
-“Anlat anlat biz dinliyoruz” denilerek maytap mı geçilir, yoksa ağızlarına kürekle mi vurulur, ya da diğerleri gibi buna da mı inanılır, gerçekten bilemiyoruz…
Bildiğimiz bir tek şey var: o da yalandan kimsenin ölmediği…
.....
Belki de bu yüzden pek çok kişi siyasete girmiyor!
Küçük yaşta yetim kalan bir çocuk, yakın bir akrabasının alıp götürmesiyle İrlanda’ya gider.
Orada okumaya başlar.
Okul hayatı sonrasında da iş hayatına atılır.
çok da başarılı olur ve kısa süre içinde çok paralar kazanmaya başlar.
Bu arada evlenip aile yaşamını da kurar.
Sonrasında, doğduğu topraklar gelir aklına.
-"Acaba Türkiye’de akrabalarım var mı? Varsa kimler ve şimdi ne yapıyorlar?" diye düşünür.
Bu iş saplantıya dönüşür adeta.
Maddi bir problemi de olmadığı için, Türkiye’deki akrabalarını araştırmaya karar verir.
Hemen bir dedefliklik bürosunun kapısını çalar.
Durumu anlatıp, "Ben akrabalarım kimler bunu öğrenmek istiyorum. Bana onları nasıl bulursunuz?" der.
Bunun üzerine dedefliklik bürosu yetkilileri;
-"Biz senin bu istediğini yerine getiririz. Senin soy ağacını çıkartırız. Ama bu kolay bir iş değil. Hem zamana hem de paraya ihtiyaç var. Senin bu istediğini şu kadar paraya yaparız" önerisinde bulunurlar.
Bizimki şöyle bir düşünür, karşısına çıkartılan fiyat öyle bir anda verilebilecek bir rakam değil.
-"Biraz düşüneyim" diyerek ayrılır Dedefliklik bürosundan.
Doğruca başka bir büronun yolunu tutar.
Ancak, orda da aynı fiyat söylenir kendisine.
Bu kadar parayı aile soyunun ortaya çıkmasına vermeyi anlamsız bulur. Boynu bükük ayrılır bürodan.
Dalgın ve biraz da morali bozuk yürürken, Türkiye’den sürekli haberleştiği bir arkadaşını aramak gelir aklına.
Hemen arar. Buluşurlar ve sohbete başlarlar.
Sohbet sırasında arkadaşı sorar:
-"Hayrola çok dalgınsın?"
Bizimki başlar anlatmaya:
-"Aile soy kütüğümü ortaya çıkartmak istedim. Sülalemde kimler var? Nerede yaşıyorlar? öğrenmekti niyetim. Ancak bunun olabilmesi için benden şu kadar para istediler. İşte bu parayı versem de aile soyumu ortaya çıkartsam mı onu düşünüyordum" deyince Türk olan arkadaşı dayanamaz;
-"Yahu düşündüğün şeye bak. Ne diye vereceksin o kadar parayı. Ben sen in bu işini cebinden 5 kuruş bile çıkmadan hallederim" teklifinde bulunur kendinden oldukça emin.
Buna çok şaşıran bizimki "Bu nasıl olacak peki?" deyince Türk arkadaşı;
-"Yapacağımız çok basit. Türkiye’de herhangi bir partiden aday olacaksın. Bak o zaman senin soyunu sopunu, sülaleni nasıl ortaya çıkartıveriyorlar." cevabını verir.
.....
Hay o istediğiniz tecrübe yerin dibine batsın!=
Adam işyerini 2-3 yıl önce açmış…
Firmanın kurulmasının üzerinden 3-4 yıl ancak geçmiş.
Şirketin faaliyete başlaması bir yılını bile doldurmamış…
Ama gelin görün ki, iş ilanına çıktıklarında “En az 5 yıllık deneyimi olan” diye koyuyor kriterlerinin başına…
İşyerinin, firmasının, şirketin olmayan tecrübesini, işe alacağı adamdan bekliyor iyi mi?
Kendinde olmayan tecrübenin, işe alacağı insanda olmasını bekliyor.
ülkede 4,5milyonun üzerinde işsiz var.
Bu işsizlerin yüzde 27’si de genç insanlar.
Yani…
Her 2-3 işsizden birisi gencecik insanlar.
Okumuşlar, kendini yetiştirmişler, bilgi ve donanım sahibi olmuşlar.
Her çaldıkları kapıdan “Tecrüben yok” diye geri çevriliyorlar…
Her gittikleri kapıda “biraz tecrübe edin de gel” diye saçma sapan bir tavsiye alıyorlar.
Müracaat ettikleri her işyerinden “Biz tecrübeli çalışan arıyoruz” cevabıyla geri dönüyorlar.
Edep yahu!
Herkesin böyle davrandığı bir dünyada o genç insanların nerede ve nasıl tecrübe sahibi olacağını kimse düşünmüyor.
Herkesin tecrübeli aradığı bir ortamda nasıl tecrübe sahibi olunabileceğini kimse hesap etmiyor.
Tecrübe sahibi olabilmek için bu gençlerin bir şekilde işe girmeleri gerektiğini hiçbiri umursamıyor.
Kimse “İşe alayım sıfırdan yetiştireyim” emiyor.
Hiç kimse “öğretirim, tecrübeyi de ben veririm” de demiyor…
Varsa yoksa “Tecrübe isteriz de tecrübe”
Hay o istediğiniz tecrübe yerin dibine batsın e mi..!
NOT- Vehbi Koç’un şu sözü bana göre çok önemlidir. “Bir fabrika 3 yılda kurulur. çalışanı ise 15-20 yılda yetişir. Şirketler kabiliyetli insanların omuzlarında yükselir”
Bana göre “Tecrübeden önce kabiliyete bak” diyor…
Doğru da söylüyor…