Gürcan Banger
Yaşam iletişim ve ilişkidir
Bizim dışımızda bir dünya var. Bazı düşünürlere bakarsan, öyle olduğunu sanıyoruz. Dışımızdaki her şeyin maddi, hayalin ise bizde mevcut olduğunu söyleyenler var. Fiziksel bir dünyanın hayalini, zihnimizde bizim yarattığımızı söyleyip aslında her şeyin hayalden ibaret olduğunu savunanlar da yok değil. İnsani aklımızla hiçbirini doğrulamamız –en azından şimdilik– mümkün görünmüyor. Ama her durumda bunlar veya benzerleri, bakış açısı çeşitliliğimizi oluşturuyor.
İnsan karşılaştırarak tanıyor, öğreniyor. Yaptığı karşılaştırmaları abartıyor, sınırlara sürüklüyor. Ama olaylarla veya şeylerle ilgili yargılarımız, onları sınıflandırmamıza yardımcı oluyor. Yaşamımızdaki varlıkların ve olayların bir kısmını iyi, bir bölümü ise kötü olarak değerlendirebiliriz. Ayağımıza takılan taş parçaları olan sorunları aşırı abarttığımızda, onları kendiliğinden aşılması zor dağlar haline getirebiliriz. Diğer yandan; örneğin başarılarımızı küçük görürsek, bu kez de kendimize olan güvende düşme olabileceği gibi, insanî birikim ve kaynaklarımızı da eksik kullanmış oluruz. İnsan, üstün yanlarına dirilik ve sinerji kazanmak, olumsuzluklarına ise mevcut sorunları akıllıca çözmek açısından bakmalı.
Yaşamımızdaki olumlu unsurları olduğundan fazla abartma tehlikesi her zaman var. Bunun fakında olmalıyız. Kendimizi Kaf Dağı’nda görmenin de bize kaybettirecekleri vardır. Diğer yandan sorunları aşırı küçültmek, azımsamak ya da görmezden gelmek, insanların sıklıkla düştükleri hata bataklıkları arasındadır.
Aklımıza şöyle sorular gelebilir: “Başarının ölçüsünü veya sorunun büyüklüğünü nasıl tespit edeceğiz? İnsan yaşamının bu anlamdaki ölçeği nedir?” İnsanın kendisiyle ilgili konularda bir ölçek sahibi olmasının ilk adımı, kendi yaşamını sorgulama ve değerlendirme alışkanlığını edinmesidir. Kişinin kendi yaşamındaki konu ve olayların nedenleri, öncülleri ve ardılları hakkında düşünüp dersler çıkarma becerisi, yararlı bir karakter özelliğidir.
İnsanın kendisini sorgulama ve değerlendirmesinin bir diğer önemli süreci de iletişimdir. Kişi; ailesiyle, arkadaşlarıyla veya çevresindeki insanlarla iletişim kurup onların görüşlerini karşılaştırmalı ele alarak, kendi bakış açısının olumlu veya olumsuz yönleri hakkında bilgi sahibi olabilir. Yalnız bir insanın kendisiyle ilgili doğru değerlendirmeler yapması zordur. “Yaşam, iletişim ve ilişkidir” ilkesinden hareketle; doğru kişisel yaşam ölçeğini oluşturmanın ana kaynaklarından birinin, diğer insanlarla mümkün olabilen koşullarda yaygın ve yoğun pozitif iletişim kurmak olduğunu söyleyebiliriz.
Dıştan gelen uyaranlara karşı verdiğimiz tepkiler bütününe “davranış” adını veriyoruz. Yaşamımızdaki olumlu veya olumsuz unsurlara karşı geliştirdiğimiz bazı davranışlar var. Örneğin bir kişi hakkında “O, hayvanları sevmez” dediğimizde, onun belli bircanlıya karşı davranışlarını düzenleyen bir eğilimden söz etmiş oluruz. Bu biçimde bir bireyin herhangi bir konuyla ilgili düşünce, duygu ve davranışlarını düzenleyen eğilime tutum deniyor.
Olumlu veya olumsuz tutumdan söz edebiliriz. Olumlu tutum, nesneler ve olaylara dürbünün olumlu gösteren tarafından bakma eğilimidir. Böyle bir tutum sahibi kişiler, örneğin sorunlara yaşamın olağan unsurları olarak bakar ve bunları, çözülmesi gereken yaşamsal konular olarak ele alırlar. Olumlu tutumla donanmış kişiler, üzüntü yerine neşeyi; kayıtsızlık, aldırmazlık veya görmemezlikten gelme yerine ümidi ve çözüm heyecanını; can sıkıntısı yerine yaşamı renklendiren faaliyetleri tercih ederler.
Her birey olarak, yaşama farklı şartlarda başlıyoruz. Ama her şart altında şanssız veya şanslı insanlar da yok. Her olumsuz şart altında, durumu daha iyi hale getirmek üzere üretilebilecek seçenekler bulunabiliyor. Önemli olan olumsuz tutumu, yaşama farklı bir açıdan bakabilmemizi sağlayacak yenisi ile değiştirebilmek. Bazen kişinin, sadece yaşam ortamını değiştirmesi bile, yepyeni ufukların açılmasına neden olabilir. Özetle; yaşama olumlu bakmaya başlayabilmek için önce niyet, sonra da emek gerekiyor.
Yaşam, iletişim ve ilişkidir.