
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Kabahat bize çıkacak galiba!
“Eskişehir’de geçtiğimiz 6 yıl boyunca hemen her gün konuşulan ancak son bir yıldır lafı dahi edilmeyen kondu hangisidir?” diye sorsam ne cevap verirsiniz?
Sizi bilmem ama bana göre bunun cevabı kesinlikle 3 ncü üniversite meselesidir.
Hatırlayan çoktur.
İktidar Partisi’nin Eskişehir’e büyük bir müjdesiydi 3 ncü üniversite.
2011 seçimlerinin çok öncesinde Eskişehir’e Teknoloji üniversitesi kurulacağı müjdesi verilmiş, neredeyse hemen her ay bu müjde tekrarlanmıştı.
Haklarını yemeyelim, başka Bakan Nabi Avcı olmak üzere Eskişehir’e kurulacak olan 3 ncü üniversite konusunda epey de mesafe alınmıştı.
Ancak ne olduysa olmuş, bilinmeyen bir elin müdahalesiyle, Eskişehir’e kurulacak 3 ncü üniversite son anda torba yasadan çıkartılıvermişti.
Böylece…
Eskişehirlilere 6 yıl boyunca verilen 3 ncü üniversite, yani İleri teknoloji üniversitesi de başka bir bahara bırakılmıştı.
İşte o günden bu yana…
Yani…
Eskişehir’e kurulacak olan 3 ncü üniversitenin torba yasadan son anda çıkartılmasından bu yana geçen süre içinde, söz konusu konu hiç ağızlara alınmadı.
6 yıl boyunca Eskişehir’e 3 ncü üniversite müjdesi veren iktidar partisinin Eskişehir’deki aktörleri, bu konunun yanından dahi geçmek istemedi.
Hatta…
Bazıları konu hatırlatıldığında, hatırlatanları azarlar bir tavır içinde oldu.
Kısacası…
Eskişehir’e müjde olarak sunulan 3 ncü üniversite meselesi resmen unutturuldu, konusu dahi açılmak istenmedi.
Durum hala böyle…
üniversitenin müjdesini verenler, bugün verdikleri söz hatırlatıldığında, niçin yapılamadığını anlatmak yerine, bunu hatırlatanlara kızıyor.
Bu durum bize, daha önce de bu sütunlarda yer verdiğimiz Süleyman Demirel’in işçilerle girdiği bir diyalogunu anımsatıyor.
***
Demirel, seçim kampanyasında bol keseden atar;
“Benim işçim, benim köylüm, benim memurum!”
Söylemler büyük ilgi ve yankı bulmuş, halk çoğunluğu da onun peşinden gider;
“Kurtar bizi baba!”
Demirel, Başbakan olduktan kısa süre sonra Türk-iş Kongresine katılır.
Salonda bulunanlar kızgındır kendisine. Hep birlikte tempo tutarlar;
“ Şunları, bunları yapacaktın, koltuğa oturunca ne oldu, hiç sesiniz çıkmadı.”
Usta siyasetçi konuşması sıkça kesilince esprinin ipine sarılmak zorunda kalır;
“ Ben seçimde, şunları yapacağım, bunları yapacağım, diye söz verdim tamam, fakat yapamadım. Bunlar benim kabahatim. Ya sizin hiç mi kabahatiniz yok?”
Salondakiler şaşırır.
Demirel salondakilerin şaşkın bakışları arasında esprisini patlatır;
– Bunların yapılacak şeyler olmadığını, siz bana niye o zaman söylemediniz? Benim kadar siz de kabahatlisiniz.
Salondakilerin şaşkınlığı daha da artar.
Böyle bir cevap kesinlikle beklemedikleri için herkes birbirinin yüzüne bakar önce.
Ardından da…
Koca salon gülüşme ve alkışlarla inler!
***
Şimdi: müjde ile başlayıp, aradan geçen yıllara rağmen bir türlü gerçekleşmeyen 3 ncü üniversite meselesi, gelinen süreç içinde adeta, Demirel’in tutamadığı vaat sonrası başvurduğu espriye dönüverdi.
3 ncü üniversite sözünü o ya da bu nedenle tutamayanlar ve hatta bunu hatırlatanlara kızanlar yakında “Ya sizin hiç mi kabahatiniz yok? Bunların yapılacak şeyler olmadığını, siz bana niye o zaman söylemediniz? Benim kadar siz de kabahatlisiniz. ” derse, şaşırmamak lazım…
.....
Dikkat çeken ve önemli ilk sözler…
“Milletimize hizmet ederken ana felsefemiz ulaşılabilir olmaktır. Ahi Evran Veli der ki, 'Elin, kapın, sofran açık olsun, güler yüzlü olun, tatlı dilli olun'. Değerli arkadaşlar, biz sadece bu ilkeyi kamu yönetiminde vatandaşlara karşı uygularsak vatandaşımızın devletine olan güvenini arttırmış, toplumsal huzura, toplumsal barışa en büyük katkıyı yapmış oluruz. Onun için kamu görevlisi tüm arkadaşlardan benim ricam, kapılarımızın vatandaşlarımıza açık olması. önemli olan vatandaşın gönlüne girmektir, vatandaşımızla ilgilenmektir. Vatandaşlarımız aslında ilgi istiyor çeşitli sebeplerle. Hukuki olabilir, başka sebeplerle olabilir, işi olmayabilir. Ama gösterilen ilgi, gösterilen bir tatlı dil vatandaşın resmi dairelerden huzur içerinde ayrılmasına vesile olur"
Bu sözler, son kararname ile Eskişehir valiliği görevine atanan özdemir çakacak’a ait.
Eskişehir’deki yeni görevine başladığı ilk günün ilk saatinde söylediği “kapılar vatandaşa açık olacak” mesajı dikkat çekici ve önemli…
Belli ki yeni görevini bu anlayış içersinde icra edecek.
Umarız…
Kendi bu anlayış içinde görev yaparken, devletin Eskişehir’de bulunan diğer kapılarının da açık tutulmasının sıkı bir takibini yapar.
Zira…
Bize gelen en çok yakınmaların başında, ilgililere ve yetkililere ulaşılır olmama geliyor…
.....
Sivrihisar Sivrihisar olalı…
Eskişehir’in en büyük ilçesi…
Ne yalan söyleyelim bugüne kadar çoğu Eskişehirlinin dahi görmediği bir ilçe.
Halbuki…
Ankara yolu üzerinde tam anlamıyla bir turizm potansiyeline sahip…
Tarihi yapılarıyla dolu…
Nasreddin Hoca gibi Mizahın en büyük ismi ile birlikte anılan bir ilçe.
Hamid Yüzügüllü’nün belediye Başkanlığıyla birlikte söz konusu ilçede bir hareketlenme oldu.
özellikle ilçenin tanıtımı konusunda müthiş bir çalışma sergilendi.
önce “Dövme sucuk festivali” ardından “Nasreddin Hoca festivali”
Bir yılda iki önemli festival.
İkisi de birbirinden nitelikli ikisi de birbirinden ilgi çekici ve ikisi de birbirinden daha katılımın olduğu festivaller.
Sadece bu iki festival sayesinde Sivrihisar’ı görmeyen binlerce kişi Sivrihisar ile tanıştı.
Sadece bu iki festival sayesinde çoğu Eskişehirli Sivrihisar’ın değerleriyle tanıştı.
Kısacası…
Sivrihisar Sivrihisar olalı böyle kapsamlı bir şekilde tanınmadı, tanıtılmadı.
Aslında…
Sivrihisar’ın genç belediye başkanı Hamid Yüzügüllü hem kendisi hem de ilçesi adına son derece zor bir işi başardı…
.....
Biraz da gülmek lazım
Bir Fransız, bir Alman ve bir Türk müzede ‘Adem ve Havva Cennet Bahçesinde’ tablosuna bakıyorlarmış.
Alman: "Bedenlerinin kusursuzluğuna bakar mısınız? Adem ile Havva mutlaka Alman olmalı" demiş.
Fransız, Alman’a karşı çıkmış: "Havva ne kadar güzel, Adem ne kadar yakışıklı. Bu denli çekici olduklarına göre, hiç kuşkusuz Fransız olmalılar."
Türk, tabloyu uzun uzun izledikten sonra kararını vermiş:
"Bunlar kesin Türk’tür. üstte yok, başta yok, elmadan başka yiyecek yok, ama hâlâ kendilerini CENNETTE sanıyorlar."