
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
KABAK TADI VERDİLER
İmralı Adası'nda avukatlarıyla görüşen Abdullah Öcalan'ın yaptığı görüşmenin notları PKK'nın sözcülüğünü yapan internet sitelerinde yayınlandı. Öcalan'ın, "Meclis derhal toplanmalıdır. Çözüm konusunda rolümü oynayabilmem için, Meclis'in bana bir çağrı yapması gerekiyor. Eğer Meclis bu çağrıyı yaparsa, ben de silahlı güçlerin çatışmasız bölgelere çekilmesi konusunda ve diğer hususlarda elimden geleni yaparım" dediği belirtildi.
TERÖR örgütü PKK'nın en üst karar mekanizması olan Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK), çatışmasızlık sürecinin oluşması ve çözüm sürecinin gelişmesi için, "TBMM yeni yasama dönemine başlarken Türkiye'nin en temel ve stratejik sorunu olan Kürt sorununu çözmek üzere, Abdullah Öcalan'a demokratik anayasal çözüm sürecinde rolünü oynaması için çağrı yapmalı ve buna uygun koşullar yaratmalıdır." önerisini yaptı
Hatip Dicle ise "veto kararı sonuçları ağır olacak, demokratik çözümü barışı zora sokanlar, siyaseten koruyanlar halkın iradesi önünde diz çökecek".diyerek tehdit etti.
Abdullah Öcalan ve PKK' nın, bu tehdidi karşısında hükümet ne düşünür bilinmez ama bu tehdidin sorumlusu, siyasi iradedir. Çünkü AKP iktidara geldiğinde terör olmadığı gibi, Abdullah Öcalan' a, "SAYIN" demek bile suçtu. AKP İktidarı ile birlikte 2002 yılında İmralı' ın koşulları değiştirildi. Abdullah Öcalan' da, "PAZARLIK UNSURU" olarak yerini aldı. Yaşananlar da artık KABAK TADI VERDİLER.
Türkiye, Terör konusunun, askerî, siyasi, ekonomik, sosyal ve diplomatik boyutlarının ele alınarak tartışmalı ve terörle etkin bir mücadele politikasının oluşturulması, yaşamsal bir önem kazanmıştır Ancak Türkiye' de, "TEHDİT ALGILAMASI", çok iyi anlaşılması gerekmektedir.
Aslında Abdullah Öcalan ve PKK terörü, ABD e AB' nin taşeronudur. Özerklik istekleri ve uyum yasalarının Hedefleri de bellidir. Böl, parçala, yönet ve sömür. Çünkü Türkiye değişen dünya dengeleri içerisinde, Ortadoğu, Balkanlar ve Orta Asya ekseninde kilit ülke durumuna geldi. Stratejik önemi daha da arttı.
Diğer taraftan, Ortadoğu ile birlikte, Orta Asya ve Kafkaslar 'ın zengin enerji kaynaklarının, Batı tarafından kontrol altına tutulup kullanılması, hayati önem kazanmıştır. Yakın ve gelecekte, bölgedeki bu kaynakların, Anadolu üzerinden Akdeniz limanlarına aktarılmasıyla, Türkiye bir enerji merkezi olacaktır. Bu gelişme ,Türkiye'nin önemini daha da artıracaktır.Türkiye'nin bölgedeki önemi, her dönem Batı'yı rahatsız etmiştir.Çıkarları nedeniyle de , Batı bölgede güçlü bir Türkiye istemiyor.
Yine Avrupa ülkelerinin, Türk toplumuna karşı giriştikleri savaşlarda, daima din faktörü ağır basmıştır. Batı dünyası, Osmanlı imparatorluğu' nun Avrupa içlerine kadar sarkarak oraya yerleşmesini, hiçbir zaman affetmemiştir .Nitekim Osmanlı Devleti'nin zayıf düştüğü günlerde, ortaya çıkartılan "Şark Meselesi" doğrudan doğruya, Müslüman Türklerin ,Avrupa'dan kovulmasını öngören, dini karakterli bir plandır.
Bu uğurda büyük propagandalar yapılmış, Balkan toplumlarında, milliyetçilik hisleri kamçılanmış, önce ayaklanmalar, sonra savaşlarla da istenen sonuca ulaşılmıştır.
Balkanlarda uygulanan senaryoların benzerleri, yıllardır Türkiye' de etnik yapı üzerinde oynanmak isteniyor. Büyük mal ve can kaybına da neden olan, Güneydoğu' daki gelişmelerin, Balkanlarda uygulanan senaryoların uzantısı değil de nedir?
Türkiye'de ABD kaynaklı, IMF ve Dünya Bankası destekli tehlike ise, tarihi senaryoların bir devamı idi. Nitekim 1911'de yayınlanan, "Alem-i İslam ve Avrupa" adlı kitapta yer alan "...Yine tekrar ediyoruz ki,zamanımızda bir memleketi,istila yalnız topla tüfekle yapılmaz.Zamanımızı en istilacı ordusu: Avrupa komisyoncuları, tellalları, gezgin ticaret memurlarıdır.Bu barış sever düşmanlara kucağımızı açarsak,İktisadi istikbalimizi kaybetmiş oluruz.İktisadi İstiklale malik olmayan bir millet ise,siyasi istiklalini mihnet yükü gibi taşır gider" ifadeleri karşısın da ne denebilir ki.?
Türk insanı, sömürülmüş, aldatılmış ve kaderine terk edilmiş, bir Türkiye istemiyorsa, Batı'nın ülkemiz üzerindeki senaryoları karşısında, alternatif stratejiler üretmek zorundadır. Çünkü Batı biliyor ki, Türklere zararı, yine Türkler verir. İşte Kıbrıs'ta AB tarafından uygulanan senaryoda yaşananlar ortada. Yine tarihteki Türk toplumunun kurduğu 16 devlet, başka toplumlarca değil, kendi insanımız tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Yıllardır batılılar, güçlü bir Türkiye'nin kendileri için ne ifade ettiğini çok iyi biliyorlar. Bunun içinde, Türkiye'de etnik ve mezhepsel çatışmaları körükleyerek, menfaatlerini kollamayı ve korumayı, temel bir politika olarak benimsemişlerdir. Türkiye'nin dost bildiği, hatta NATO' da kader birliği yaptığı ülkeler, Türkiye'yi bir çatışma içine sokmayı, kendi menfaatlerine uygun gören ülkelerdir. Bunun sonucu olarak, Yugoslavya gibi Türkiye, bir dağılma, çatışma ve düzensizlik sürecine, sokulmak istenmektedir.