
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
KADINA YÖNELİK ŞİDDET
Kadınlar, asırladır, köleleştirilmiş, sömürülmüş ve hemen her toplumda, romantik hayalleriyle, genç kızlık günlerini, çabucak geride bırakmak zorunda bırakılmışlardır. Birleşmiş Milletler’in (BM) son raporuna göre de dünya genelinde, her gün 137 kadın, eşi ya da bir yakını tarafından öldürülüyor.
Ayrıca BM Genel Kurulu’nda, Aralık 1993’te kabul edilmiş olan Kadınlara Yönelik Şiddetin önlenmesi Bildirgesi ile kadına yönelik şiddet, “ister kamusal, isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara, fiziksel, cinsel veya psikolojik acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan, cinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak, özgürlükten yoksun bırakma” olarak tanımlanmı
Kadına yönelik şiddet, ev içinde ve dışında kadına uygulanan sistematik şiddet davranışlarıdır. Kadına, şiddetin, ardında, erkeklerin toplumun, her alanında görülen egemenlikleri ve kadın ile erkek arasındaki eşitsizlikler yatar.
Elbette kadınlara, yönelik şiddet, sadece kadınların, sorunu değildir. Erkeklerin de sorunudur. Kadına şiddet uygulayan erkek, aslında aynı zamanda erkeklere de şiddet uygular. çünkü şiddet erkeklere göre, erkeklik tanımıdır
Uzmanlara göre, erkeklerin, kadınlara şiddet uygulamasının, nedeni: güç göstermek, öfke boşaltmak, kadınları kontrol etmek, ya da cezalandırmaktır. Ekonomik, Fiziksel, psikolojik, cinsel, dijital şiddet biçimlerinin, tümü bu amaca yöneliktir. Şiddete maruz kalmak, kadının korku, çaresizlik ve güvensizlik içinde, yaşamasına neden oluyor.
Şiddet aracı olarak, kadını, kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak veya cezalandırmak amacıyla kullanılıyorsa “fiziksel şiddet” söz konusudur Fiziksel şiddetak, bedene temas ederek, eşya kullanarak uygulanabilir. Bu da yumruk atmak, tokat atmak, ısırmak, boğmak, tekmelemek, bıçakla yaralamak gibi fiziksel temas içerir.
Kadın cinayetlerine ilişkin, 2017 veri raporunda, 2017 yılında 409 kadın öldürülürken, 387 çocuk cinsel istismara uğradı, 332 kadına cinsel şiddet, uygulandığı belirtildi. Ayrıca Kadın cinayetlerinde yaşamlarını, yitiren kadınların 88’i kendi hayatına dair karar almak, 30’u boşanmak istediği için, öldürülürken; 134 şüpheli ölüm ve 110 tespit edilemeyen kadın cinayeti gerçekleştiği, şeklinde belirtildi.
Yine raporda, geçen yıllara göre, şüpheli ölümlerde artış olduğuna dikkat çekildi. Belirlenen 332 cinsel şiddette ise 129 kadının kamuya açık yerlerde ve tanımadığı erkekler tarafından cinsel şiddete maruz kalındığına dikkat çekildi
2017 yılında, kadın cinayetinin en çok artmasının sebepleri devletin kadın cinayeti ve kadına yönelik şiddete karşı önlem alması yerine, daha çok artıracak uygulama ve yasaların getirmeye çalışmasından dolayı oldudğu söyleniyor.
2017’ de, kadınların, örgütlü mücadelesinin de arttığı bir yıl oldu. 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü” dolayısıyla, kadınların meydanları doldurduğu kasım ayında ve “kıyafetime karışma” dediği, temmuz aylarında ise en düşük kadın cinayeti yaşandı
Ayrıca kadınlarla ilgili bir raporda, Kadın cinayetlerinin nedenlerinin yüzde 33’ünün nedenin tespit edilemediği, yüzde 22’sinin “kocaları” tarafından öldürüldüğü yüzde 13’ünün ise “tanıdığı biri/akraba” tarafından öldürüldüğü,
Kadın cinayetlerinin, yüzde 29 şüpheli ölüm, yüzde 28 tespit edilemeyen, yüzde 21’inin ise kadınların, kendi hayatlarına dair karar alması sonucu meydana geliyor. Kadınların yüzde 43’ü ateşli silahlar, yüzde 21’inin ise kesici alet ile öldürüldüğü, raporda yer aldı.
Sayın Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu ise "Kadın cinayetleri arttı ama bizim bundan haberdar olmamız da arttı. Resmi olmayan rakamlarla konuşursa, yüzde 1500’lük bir artıştan söz ediliyor ama Türkiye’de her 10 kadından, 4’ü şiddetle karşı karşıya. Nüfusun yarısı kadınsa, 10’den 4’ü oranlaması yaptığımızda 14 milyon kadının, şiddetle karşı karşıya olduğunu görüyoruz" dedi.
ülkemiz tarafından, 2011 yılında imzalanarak onaylanan ve 1 Ağustos 2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” kısa adıyla da “İstanbul Sözleşmesi” var.
Bu sözleşme gereği, kadına yönelik şiddet alanında, uluslararası bağlayıcılığa sahip ilk düzenleme olması ve başta kadınlar olmak üzere,tüm ev içi şiddet mağdurlarını kapsaması açısından önemlidir. Ancak sözleşmeye rağmen ülkemizde, kadına yönelik şiddet önlenmedi
Ayrıca 4320 sayılı yasanın geliştirilmiş hali olan, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin önlenmesine Dair Yasa, 8 Mart 2012 tarihinde kabul edildi ama yasa yeterli değildir. çünkü kadına yönelik şiddetin önlenmesinde, en önemli unsur eğitimdir. çünkü kadına yönelik şiddet, eğitimsiz, toplum ve kişi/kişilerde, oran daha da yüksektir.
Aslında ülkemizde, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde, “EĞİTİM” ön plana geldi. Nitekim 10. Plan döneminde, kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın, ortadan kaldırılabilmesi amacıyla, özellikle çocukluktan başlayarak, örgün ve yaygın eğitim yoluyla toplumsal bilinç düzeyinin yükseltileceği belirtilmişti. Ancak arzu edile boyutta, gerçekleştirilemedi.