1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Kaldırımlarında, yayanın haricinde her şey olan kent : Eskişehir...


Lafı geldiğinde hepsi "Yaya odaklı 
bir belediyecilik anlayışımız var" derler
Belediyeler lafa geldiğinde hep aynı şeyi söyledi.
-"Biz araçların kullandığı değil, yayaların kullandığı bir kent merkezi yaratacağız" dedi.
Bunu söylerken...
Kent merkezinde ki bazı cadde ve sokakların araç trafiğine kapatılmasını da bu düşünce ile ilişkilendirdi.
Belediyelerin yaya odaklı bir kent merkezi yaratma düşüncesi, elbette çok güzel.
Ancak...
Bu düşünceye rağmen kent merkezinde karşımıza çıkan tablo, hiç de bu düşünce doğrultusunda davranıldığını bize göstermiyor.
Zira...
Kent merkezinde araçların da yayaların da geçişlerini sağlayan bir tablo yok ortada.
Bir kere, her esnaf dükkânının önünü, yani toplumun ortak kullanması gereken yerleri duba ve benzeri saçma sapan eşyalarla kapatmış durumda.
Hadi kaldırımı geçtik çünkü yayalar zigzak yapsalar da, yolunu buluyor.
Ya yolu kapatmalarına ne demeli?
Her dükkanın önünde, kaldırımın bittiği yerler de dubalarla kapatılmış.
-"Bunu buraya niye koyuyorsun. Bu yol senin tapulu malın mı?" diye soruyorsun...
Önce "Dükkânımın önü kapanıyor" diye cevap veriyorlar pişkin pişkin.
Ardından da...
-"Mal gelecek" diyorlar.
Dükkanların önüne özel yaptırılmış ve üzerinde "Mal gelecek park etmeyin" yazılı tabelalar bile var şehir merkezinde.
Park yasağı olan yerlere araç park edilmesi nasıl yasaksa, insanların dükkan önlerinde ki yol boyunu, kendilerini trafik komisyonu yerine koyarak dubalarla kapatması da o denli yasak olması gereken bir davranış.
Ancak...
Yasak yere konulan araçlara yasal işlem yapılıyor da, yasak olmasına rağmen yolun ve kaldırımın dubalarla kapatılmasına nedense kimse ses çıkartmıyor.
Sizin anlayacağınız...
Hiç kimse çıkıp "Avrupa kentiyiz" demesin.
Hele hele...
Hiç kimse çıkıp da;
-"Biz yaya odaklı bir kent merkezi yaratan bir Belediyecilik anlayışı içindeyiz" falan da demesin...
Daha doğrusu...
Bunu diyecek olanlar, şöyle bir kent merkezinde dolaşsın...
Söylediklerinin alakasız olduğunu kendileri de göreceklerdir.

.....

Biçerli yuvaya dönüyor...

Doç Dr Mustafa Kemal Biçerli Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde öğretim üyesiydi.
İş Kur Genel müdürlüğü görevine atandı.
Ardından...
Milli Eğitim Genel müdürlüğünde Yaşam Boyu öğrenme Genel müdürlüğü görevini üstlendi.
30 Haziran seçimleri öncesinde, AK parti'den Eskişehir milletvekili aday adaylığı için görevinden istifa etti.
AK parti kendisini Eskişehir milletvekili listesinin 4 ncü sırasına koydu.
Seçim öncesi, partinin seçim çalışmalarına iştirak etti.
Partinin Eskişehir'den ancak 2 milletvekili çıkartması üzerine, vekil seçilemedi.
Seçimler tamamlanınca uzun uzadıya düşünmüş Mustafa Kemal Biçerli.
Milli Eğitim'deki Genel müdürlük görevine dönmek yerine, "yuva" olarak tabir ettiği Anadolu Üniversitesi'ne dönmeye karar vermiş.
Gerekli olan imzaları atmış ve önümüzdeki günler içinde İktisadi ve İdari bilimler Fakültesi'ndeki öğretim üyeliği görevine başlayacakmış.
Mustafa Kemal Biçerli'ye, döndüğü yuvasında başarılar diliyoruz...
......

Hiç yabancı gelmedi Bolu'daki bu proje...

Bolu'da, Büyüksu deresi var.
Bu derenin Turizme ve Sportif etkinliklere kazandırılması için bir proje geliştirilmiş.
Proje: Derenin önüne deniz kumları taşınarak, yaklaşık 1 Kilometrelik yapay plaj oluşturulacak.
Böylece...
Denizsiz şehir olan Bolu'da, plaj özlemi kalmayacak.
Şehirde yaşayanlar, tıpkı deniz kenarındaymış gibi reniz kumlarının üzerinde güneşlenip, suya girerek yüzme ihtiyaçlarını giderecek.
Ayrıca...
Bir de havuz yapılarak, sportif müsabakalara kadar çeşitli şekillerde kullanım imkânı doğacak.
Söz konusu haberi okuyup, projenin bittiğinde alacağı son şeklin fotoğrafını da gördüğümüzde, bunun hiç de yabancı bir proje olmadığını anladık...
Neden mi?
Bakın fotoğrafa, Eskişehir Kentpark'ta bulunan yapay plaj resmen bire bir kopya edilmiş.
.....


Biraz da 
gülmek lazım



Delikanlı zamparalıkta kâmil bildiği arkadaşına yalvarır;
— Abi ne olur! Zamparalık nasıl yapılır? Bana da öğret!
— Bak oğlum! Akşam en son kalkan ada vapuruna bineceksin, Heybeliada da ineceksin, orada eşini bekleyen birçok kadın göreceksin, kocası gelenler birlikte giderler, kocası vapurdan çıkmayan kadınlardan birini gözü...ne kestirir beraber yemeğe gitmeyi teklif edersin. Ehhh ondan sonrası sana kalmış.
Delikanlı o gün son ada vapuruna binmiş, vapurdaki sallantı ninni gibi gelince, uyuya kalmış, gözlerini açtığında Heybeliada'yı çoktan geçip Büyükada'ya yanaştıklarını fark etmiş.
— Olsun ada değil mi bir şey fark etmez! deyip, vapurdan inmiş.
Gerçekten de birkaç kadının kocası gelmemiş. Bizimki gözüne kestirdiği hanıma birlikte yemek yemeyi teklif etmiş. Kadın da;
— Burası küçük bir yerdir herkes birbirini tanır bu yüzden evime gidelim!!
Bunlar yemekten sonra gerekli işleme başlamışlar on dakika sonra kapı paldır küldür açılmış ve kadının kocası girmiş.
— Karıcığım geç kalınca bir motor tuttum geldim ve gelmeyince bunu da mı yapacaktın bana?!!
Bu arada bizimkine dönmüş, hiddetle;
— Ulan hergele! Sana Heybeliada dedik, Büyükada değil!

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi