
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Kaybedilen her seçim sonrasında "Başarılıyız" diyebilmek...
28 Mart 2004 Mahalli seçimleri...
Büyükşehir Belediyesi'nde çekişme, DSP'li aday Yılmaz Büyükerşen ile, İktidarda bulunan AK parti adayı arasında.
Büyükerşen 126.854 oy alıp kazanıyor seçimi.
AK parti adayının aldığı oy oranı ise 117.205.
Seçimi kaybeden iktidar partisi yöneticilerinin yaptığı ilk açıklama "Oyumuz yükseldi. Biz yine de başarılıyız" oluyor.
HHH
29 Mart 2009 mahalli seçimleri.
Büyükşehir Belediyesi'nde çekişme, DSP'li aday Yılmaz Büyükerşen ile, iktidarda bulunan AK Parti adayı arasında.
Büyükerşen 195.035 oy alıp yine kazanıyor seçimi.
AK Parti adayının aldığı oy oranı ise 140.478
Seçimi kaybeden iktidar partisi yöneticilerinin yaptığı ilk açıklama "Oyumuz yükseldi. Biz yine de başarılıyız" oluyor.
HHH
30 Mart 2014 mahalli seçimleri.
Büyükşehir Belediyesi'nde çekişme, CHP'li aday Yılmaz Büyükerşen ile iktidarda bulunan AK Parti adayı arasında.
Büyükerşen 237.375 oy alıp yine kazanıyor seçimi.
AK parti adayının aldığı oy oranı ise 204.873'de kalıyor.
Seçimi kaybeden iktidar partisi yöneticilerinin yaptığı ilk açıklama "Oyumuz yükseldi. Biz yine de başarılıyız" oluyor.
HHH
10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimi.
Ekmeleddin İhsanoğlu 245 Bin oy alıyor Eskişehir'den.
İktidar partisinin adayı olan Erdoğan'ın Eskişehir'den aldığı oy ise 214 Binde kalıyor.
Seçimi kaybeden iktidar partisi yöneticilerinin yaptığı ilk açıklama ise, diğerleriyle aynı.
Yani...
"Oyumuz yükseldi. Biz yine de başarılıyız" açıklaması.
Sizin anlayacağınız...
İktidar partisi, Eskişehir'de kaybettiği her seçimin ardından aynı açıklamayı yapıp "Oylarımızı arttırdık. Başarılıyız" diyor.
Bakıyorsunuz "Arttırdık" dedikleri oy oranına, bu hızla giderse İktidar Partisi'nin Eskişehir'de seçimleri kazanabilmesi için 2090-3000 yılları falan görünüyor...
Tabi o yıllara kadar her seçimde yaşanan yenilgiye rağmen "başarılıyız. Oyumuz arttı" söylemleri eksik kalmamakla beraber.
.....
Tesadüflerin getirdiği şans ve şanssızlıklar
Hitler Ressam olabilmek için Viyana'da 5 yıl sürünmüş.Sanat Akademisinden red cevabı almış, çünkü çizimleri yeterli bulunmamış.
Bir ara resim yapıp sattıysa da, geçimini sağlayamamış.
Ressam olarak 5,5 yıl sürünen Hitler eğer Akademiye kabul edilseymiş, 2 nci Dünya savaşı hiç çıkmayacakmış.
Stalin, annesinin zoru ile gittiği Papaz okulunda, kötü muamele görmüş.
Okul papazının kendisine kötü davranması sonucu okuldan ayrılmış.
Eğer böyle bir davranış görmeseymiş, Stalin din adamı olacakmış ve tarihin en acımasız diktatörü olmayacakmış.
İnsan hayatında ki böylesine tesadüfler, ortaya hiç akla gelmedik sonuçlar çıkartabiliyor.
Eskişehir'de de benzeri tesadüfler sonucu oluşan durumlar var.
Örneğin;
-Aydın Arat vefat etmeseydi, Orhan Soydaş Büyükşehir Belediye Başkanı olamayacaktı.
-Orhan soydaş Büyükşehir Başkanı olmasaydı, Ömer Eker'e Tepebaşı Belediye Başkanlığı yolu açılmayacaktı.
-Darbeler olmasaydı, Necati Okuroğlu Milletvekili hatta Bakanlık yapan biri olacaktı.
-Bülent Ecevit, hiç hesapta yokken "Seni partimde Milletvekili görmek istiyorum" teklifinde bulunmasaydı, Büyükerşen belki de bu gün,üst üste dört defa seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı olmayacaktı.
-İki seçimde de Sol Odunpazarı'nda bölünmeseydi, Burhan Sakallı belki de İki dönem üst üste Odunpazarı Belediye Başkanlığı yapamayacaktı.
-Kemal Unakıtan olmasaydı, belki de Eskişehirspor süper lige çıkamayacaktı.
-Süper lige çıkıldığında Nebi Hatipoğlu "Adayım" deseydi, belki de Halil Ünal Eskişehirspor kulübünün başkanı olamayacaktı.
Halil Ünal olmasaydı, belki de onunla ipleri kopartan Mesut hoşcan kulübün başına geçemeyecekti.
-Erman Gölet 2009 seçiminde CHP yi bırakıp DSP ye geçseydi, belki de halen ve 2 nci dönem Odunpazarı Belediye Başkanıydı.
-Gaye Usluer Rektör olarak atansaydı, belki şimdi siyaset yapmayacaktı.
-Murat Canözer Tepebaşı adaylığı için istifa etmeseydi, Salih Koca belki önce il Başkanı, ardından da Milletvekili olamayacaktı.
-Süheyl Batum, DP Genel başkanı olsaydı, CHP Milletvekili olamayacaktı.
-Gürsel Tekin olmasaydı, Süheyl Batum'u Eskişehir'e kaydırmayacaklardı.
-CHP disiplin kuruluna verip, partiden uzaklaştırmasaydı, Kazım Kurt DSP ye geçip, Büyükerşen'in yanında yer almayacaktı.
-Büyükerşen olmasaydı, Kazım Kurt Milletvekili olamayacaktı.
-Erman Gölet olmasaydı, Kazım Kurt'u, Milletvekilliğinden indirip, Odunpazarı adayı yapmayacaklardı.
-Yeniden aday yapılmayan Murat Mercan, küsüp partiden istifa etseydi, bugün Bakan yardımcısı olamayacaktı.
-Hasan Gönen partinin Büyükşehir adayı olmasaydı, belki de bugün Rektör olamayacaktı.
-Harun Karacan, bağımsız değil de Sarar'ın listesinden seçimlere girse, Ticaret Oda Başkanı olamayacaktı.
-Ticaret Odası başkanı olmasa, Karacan AK parti Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmayacaktı.
-Karacan adaylık için istifa etmeseydi, Metin Güler ticaret Oda Başkanı olamayacaktı
-Anayasa mahkemesi kararı iptal etmeseydi, Savaş Özaydemir için Sanayi Odası başkanlığı bitmiş olacaktı.
-Fikret Dönmez Ak parti il başkanı olarak girdiği kongreyi kaybetmemiş olsaydı, belki de şimdi Milletvekiliydi.
-Osman Yüksel Genel merkeze direnmeseydi, belki o da Milletvekiliydi.
-CHP listeleri yetiştiremediği için seçim dışı kalmasaydı, Büyükerşen'in belki de ikinci dönemi hiç olmayacaktı.
-Ahmet Ataç, başkan olarak girdiği seçimi kaybettikten sonra kenara çekilseydi, belki de bir dönem sonra yeniden başkan seçilemeyecekti.
Bu listeyi daha da uzatmak mümkün. Gördüğünüz üzere her olayın içinde bir tesadüf var.
Bu tesadüflerin bazılarını şans,bazılarını da şanssızlıkla açıklamak mümkün.
Ve bu tesadüfler, ortaya öylesine ilginç sonuçlar çıkartıyor ki, insan şansa da şanssızlığa da inanmadan edemiyor...
......
Kimse Vali'ye boşuna kızmasın...
Türk Dünyası Kültür Başkenti projesi kapsamında yapılan işler var.
Bu işlerin içinde, bazı Belediyelere de "Kıyak" niteliğinde işler pas edildi.
Projeden en çok yararlanan da, şüphesiz geçtiğimiz dönemin AK partili Odunpazarı belediyesi oldu.
Sokak düzenlemesinden, bölge içinde kalan camilerin restoresine, hatta Kültür merkezine kadar Belediye bütçesi ile yapılamayacak işler yapıldı.
Haaa...
Fena mı oldu?
Hiç de fena olmadı.
Zira yukarıda da söylediğimiz gibi,söz konusu işler Odunpazarı Belediye Bütçesi ile yapılamazdı.
Böyle bir örnek orta yerde durduğu için, AK partili olmayan belediyeler de haklı olarak "Hani Bana" dedi.
Demeye de devam ediyor.
Bu devam ettiği için de önceki gün Basının karşısına çıkan Vali Tuna "herkes kendi bütçesiyle iş yapsın. Türk dünyası projesinden gelecek, yani havadan inecek paraya kimse bel bağlamasın" demiş.
Bana kalırsa Vali'nin şöyle bir haklılığı var...
Belki bütçeyi eline verseler ve "Sen bunu istediğin gibi dağıt kardeşim. Ne hesabını soracağız,ne de 'Buna niye verdin?'diye seni suçlayacağız" deseler, belki Vali bu bütçeyi kendi kararı, devlet anlayışı ve sahip olduğu sorumluluk iradesiyle daha rasyonel dağıtacak.
AK partili olmayan belediyelere de, isteklerini doğru ve rasyonel bulması halinde bütçeden pay verecek.
Ama öyle değil ki işin aslı...
Üzerinde iktidarın kılıcı sallanıp duruyor.
Bugüne kadar birçok bürokratın siyasete kurban gittiği de ortada...
Şimdi gel de dağıt dağıtabilirsen.
O yüzden, kimse kalkıp Türk dünyası Kültür Başkenti projesi kapsamında "Biz iktidara yakın olmadığımız için bu projeden bir fincan çay bile içemedik" diye Vali'ye kızmasın.
Zira...
Vali'ye paranın resmen jandarmalığı yaptırılıyor.
Bunu yaptıranların aynı Vali'ye hesap sorması da işin cabası...